Kültürün Endüstrileşmesi ve Mevlana
Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Tarhan'ın Hazreti Mevlana'nın 752. Vuslat Yıl Dönümü'ne özel olarak yazdığı köşe yazısı.
Kültür, insanların içinde bulundukları çevre, doğa ve hava koşullarından korunarak uyum sağlamak için bulduğu, ürettiği ve geliştirdiği maddi ve manevi her şey olarak tanımlanmaktadır. Ülkemiz ise kültürel zenginliklere ilişkin pek çok örneği bünyesinde barındırmaktadır. Binlerce yıllık Anadolu Medeniyeti bu zenginliğiyle dünyaya çok kültürlülük ile ilgili geniş bir yelpaze sunar. Her bölgenin kendine has farklılıkları vardır. Örneğin; İç Anadolu kültürü; mutfağı, mimarisi, örf-adet ve gelenekleri, giyim tarzıyla kendine komşu diğer bölgelerden ayrılır.
Kapitalizm, bu farklılıkları ve zenginlikleri tek bir ‘şey’e benzetmeye gayret eder. Onun için önemli olan şey farklılıklar değil; benzerliklerdir. Ne kadar benzerlikleri artırılabilirse ekonomik sistem içerisinde onun üretilebilirliği, pazarlanabilirliği ve tüketilebilirliği de o oranda artacaktır. Seçkin kültürün erişilemezliği ile halk kültürünün bilinirliğini bir potada eriterek adeta bir hammadde gibi endüstriyel süreçte kültürel unsurları işler, üretir ve onu da tüketilebilir satın alınabilir eşyalara dönüştürür.
Hamburglu liman işçilerinin yemek molalarının kısıtlı olmasından dolayı tercih etmek zorunda kaldıkları hamburgerin, uluslararası markaların bünyesinde yanında sunulan oyuncaklarla nasıl metaya dönüştürüldüğü, alışveriş merkezlerindeki kalabalıklardan görmek mümkündür. Yine tekstil sektörünce moda olarak sunulan farklı kalıp ve modellerdeki kot pantolonların Sanayi Devrimini takip eden yıllarda maden işçilerince sağlam olduğu için tercih edilen bir kumaş türü olduğu ise bir başka ilginç detaydır. Günümüzde özellikle gençlerin sosyal medyada yer imlemesi yapmak ve fotoğraf, hikâye ve reels video gibi içerik paylaşmak için uluslararası kahve markalarının önünde oluşturduğu kuyruklar da dönüştürülen kültürel değerlerimizle ilgili bize fikir veren bir başka olgudur.
Birlik ve eşitlik gibi unutulmaya yüz tutan evrensel değerleri adeta yeniden tüm dünyaya hatırlatan Mevlâna ve semâ’ ayinin kendi öz ritüellerinden koparılarak uygunsuz mekân ve organizasyonlarda sunulması, hem bu evrensel değerlerin aktarımındaki kalıcılığını yaralamakta hem de Mevlâna ve semâ’ ayininin turizm açısından ve kültürel açıdan yanlış algılanmasına neden olmaktadır. Yüzyıllar boyunca Mevlevilik kültürünün en önemli tanımlayıcılarından biri olan semâ’ özünden koparılarak, bir hiç uğruna popüler kültürün unsuru haline getirilmektedir. Son yıllarda içkili otellerde, turistik yerlerde, restoranlarda, festivallerde, kongrelerde, Ramazan ayı içerisinde AVM'lerde ve hatta düğünlerde dahi yapılan semâ gösterileri Hz. Mevlâna'nın değerlerine ve Mevleviliğe büyük ölçüde zarar vermektedir.
Hediyelik eşya satıcılarının vitrinlerini süsleyen Çin menşeli semazen figürleri, restoranlarda peçeteler üzerine işlenmiş semazenler, benimseyip kişilerarası iletişimimize ve davranışlarımıza yön vermesi yerine duvar veya vitrin süsü olarak değerlendirilen Mevlânâ’ya atfedilen yedi öğüdü ve daha niceleri popüler kültürü besleyen ve önemli bir kültürün dönüştürülerek ticari meta haline getirildiğinin işaretleridir. Ayrıca yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte herkesin birer içerik üreticisi haline geldiği sosyal medyada Hz. Mevlâna’ya ait olmayan sözlerin ve Mesnevi’de yer almayan beyitlerin araştırılmadan paylaşılması, bir süre sonra bunların kabul görmesi ve çok hızlı bir biçimde yayılması da yine Hz. Mevlâna ve Mevlevilik kültürüne popüler kültürün vermiş olduğu zararlardan biri olarak görmek mümkündür. Bu durum, sosyal medya kullanıcıları ve özelde de genç kuşağın kültürel değerler konusunda yanıltılmasına neden olmaktadır.
Mevlâna Celâleddîn Rûmî’nin 800. Doğum Yıl Dönümü nedeniyle Unesco’nun 2007 yılını “Dünya Mevlâna Yılı” ilan etmesi, Mevlevi semâ’ ayinini de “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi”ne dâhil etmesi gibi adımlar ve gelişmeler, bu kültürel mirasın korunması adına önemli bir farkındalık oluşturmuştu. Bu süreçte Konya Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, İl Kültür Müdürlüğü, üniversiteler, enstitüler ve bu konuya duyarlı sivil toplum kuruluşları, toplumun bilinçlendirilmesi adına azımsanmayacak çabalar ortaya koymuşlardı. Hâlâ bu kurumlarımız söz konusu değerlerin hak ettikleri gibi anılmaları ve benimsenmeleri hususunda gerekli çabayı göstermekte, yılın farklı aylarında organize edilen, Aralık ayında yoğunlaşan çeşitli etkinliklerle ve bilimsel konferanslarla toplumsal bir bilincin oluşturulması yönünde adımlar atmaktadırlar.
Tüm dünyada kabul gören bu eşsiz değerler manzumesinin kıymetini bilmemiz ve bu konuda üzerimize düşen hassasiyeti göstermemiz gerekiyor. Mesleğimiz ve bulunduğumuz sosyal çevre her ne olursa olsun bu değerleri koruma, yüceltme ve gelecek kuşaklara aslına uygun biçimde aktarma konusunda gerekli farkındalığı oluşturmalıyız. Sosyal hayatımız, ticari faaliyetlerimiz ve bireylerle olan ilişkilerimizde de bu değerleri öğrenme, benimseme ve bu gönül iklimini koruma bilinciyle hareket etmemiz büyük önem taşımaktadır.
752. Vuslat Yıldönümü’nde Mevlâna’nın evrensel mesajlarının ve toplumlara bıraktığı değeri paha biçilemez mirasının tüm insanlığı aydınlatması dileğiyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.