Konya’nın saklı tarihiyle bütünleşmiş ilçesi Akören, sadece doğası ve insanıyla değil, binlerce yıllık mühendislik harikalarıyla da dikkat çekiyor. Bu eşsiz yapıların başında ise Keldağ Sarnıcı ve onun gibi onlarca su sarnıcı geliyor. Her biri geçmişin hikmetini taşıyan bu yapılar, bölge halkının hem günlük yaşamını kolaylaştırmış hem de kurak topraklarda hayatı mümkün kılmış.

Keldağ Sarnıcı, Akören kent merkezi ve çevresinde yer alan onlarca sarnıçtan sadece biri… Ancak onu özel kılan sadece büyüklüğü değil, taşıdığı tarihsel anlam ve yerel halkın ona yüklediği manevi değer. Bu sarnıçlar, suyun en kıymetli olduğu dönemlerde halkın hayrına inşa edilmiş; hem insanlara içme suyu sağlamış hem de hayvanların susuzluğunu gidermiştir.

“Havz-u Kebir” Ne Demek?

Halk arasında alanı 40 arşından (yaklaşık 25-30 metre) fazla olan sarnıçlar, “Havz-u Kebir” olarak adlandırılıyor. Bu devasa yapılar, sadece teknik bir su deposu olmanın ötesinde, yerel kültürde birer efsane haline gelmiş durumda. Kimileri bu sarnıçların altında yer altı tünelleri olduğuna inanıyor, kimileri ise geceleri suyun üzerinde beliren garip ışıklardan bahsediyor…

Oyma mı, Yarma mı?

Akören’in kırsalında yapılacak bir gezinti, bu sarnıçların aslında iki farklı şekilde inşa edildiğini ortaya koyuyor: oyma ve yarma sarnıçlar.

• Oyma sarnıçlar, kayaların içine oyularak yapılmış, ustalığın ve sabrın sembolü.

• Yarma sarnıçlar ise daha düz arazilerde toprağın kazılmasıyla oluşturulmuş, geniş yüzeyli yapılar.

Bu iki farklı teknik, hem coğrafyaya uyumlu bir çözüm üretmiş hem de dönemin mühendislik zekasını gözler önüne sermiştir.

Neden Gitmelisiniz?

Akören’i ziyaret edenler sadece doğa yürüyüşü yapmıyor; aynı zamanda geçmişin izlerini sürüyor. Keldağ Sarnıcı’nda yankılanan sessizlikte binlerce yılın anılarını dinleyebilir, Havz-u Kebir’in taş duvarlarında zamanın nasıl durduğuna tanık olabilirsiniz.