Akten: Gözyaşı Gecelerini, Mamak Cehenneminde planladım!

Akten: Gözyaşı Gecelerini, Mamak Cehenneminde planladım!

Aydınlar Ocağının Salı Sohbetlerinde yazar programcı Haşim Akten hayatı ve Gözyaşı Gecelerinin serüvenini anlattı.

Konya Aydınlar Ocağının düzenlediği Selçuklu Salı Sohbetlerinde bu hafta Gözyaşı Gecelerinin mimarı Haşim Akten doğumunun yetmişinci yılında hayatı, hatıraları ve Gözyaşı Gecelerinin serüvenin anlattı. İl Halk Kütüphanesi Salonundaki programın açılış konuşmasını yapan Aydınlar Ocağı Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Nisan Ayındaki programlarını Zindankale Katlı Otoparkının karşısında bulunan Konevi Derneği Salonunda icra edecekleri bilgisini verdikten sonra, “Haşim Akten hoca, 1987yılında hapisten çıktıktan sonra Konya’da Gözyaşı Gecelerini başlattı. Akabinde Gözyaşı radyosunu kurdu ve Gözyaşı dergisini yayınlayarak kültürel anlamda önemli hizmetlerde bulundu. Bugün kendisinden o yılları dinleyeceğiz” dedi.

Daha sonra kürsüye gelen Haşim Akten sözlerinin başında 16 yıl önce bindiği helikopter düşürülerek şehit edilen Muhsin Yazıcıoğlu’na, 16. vefat yıl dönümünde rahmetlerini dile getirerek, “Yazıcıoğlu davası on altı yıldır, helikopterin karakutusu çalındığı bir hırsızlık davası olarak devam ediyor. Böyle bir hırsızlık olur mu? Çok üzgünüz. Muhsin başkanın önünü kesip yalnız kaldılar. O ayakta şehadete vardı” dedi.

5-1.jpg

Ülkü Ocakları Genel Merkezinde Genel Sekreter olduğu yılarda merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte görev yaptıklarını hatırlatan Akten, “12 Eylül Darbesi olunca tutuklandık, beraber aynı cezaevinde Mamak cehennemini yaşadık. Haftada iki-üç defa mahkemeye çıkarıldık. O kimsenin bilmediği şeylere vakıf bir insandı” diye konuştu.

Ülkü Ocakları geleneğinde her başkanın göreve bir defa seçilmiş olmasına rağmen Yazıcıoğlu’nun iki dönem Başkanlık yaptığını da kaydeden Akten, “Muhsin Başkan üç defa suikasttan kurtulmuştu. Mamak Cezaevindeyken onunla ilgili bir rüya görmüştüm. O bir dağın tepesinde, ben aşağıdaydım. Bir tekerlek de ona doru gidiyordu. Sonra dağın arkasını gördüm, cennet yeşili bir yerdi. Sonra dağlar ağladı. Bu rüyayı kendisine de anlatmıştı. Aradan yıllar geçti ve bir gün Ordu’da benim bu rüyamı bütün ayrıntılarıyla anlatmıştı. Hafızası çok kuvvetli bir insandı” diyerek sözlerini sürdürdü.
Gençlik yıllarında müzikle geçen zamanlarını boşa geçmiş yıllar olarak ifade eden Akten, “O dönemin ardından Muhsin Yazıcıoğlu ile tanıştık. Muhsin Başkanla tanışmak benim için bir dönüm notası oldu” dedi. 1955 yılında Işgalam’da dünyaya geldiğini söyleyerek devam eden Akten, “Babamın öğretmenlik görevi sebebiyle ben iki yaşımdayken Şanlıurfa’ya, sonra Balıkesir’e, oradan Denizli’ye gittik. Ardından gidip uzun yıllar Isparta’da kaldım. Yüksek tahsil sınavında Ankara’yı kazandım ve orada uzun yıllar yaşadım. Okuldaki çatışmaların içinde kaldım. Yücel Çakmaklı ile bir film çekmiştik ama 12 Eylül olunca gösterime girmedi” dedi.
İslâmi kesimin sanata ilgisinden de bahseden Akten, “O yıllarda bizdeki sanat gücü komünistlerde bile yoktu ama merkez İstanbul olunca onlar güçlü göründü, zamanla da güçlendiler. En güçlü halk ozanları bizim kadromuzdaydı. Kimsenin ilahiyi bilmediği zamanda biz açık havada tasavvuf musikisi konseri düzenleyip ilk kasetleri yaptık. İlk tefsir kasetlerin Ülkü Ocaklarında biz yaptık. O dönemde, yarınlarda yapacağım hizmetler için Allah beni kader çizgisinden geçirmiş” dedi.

4-1.jpg

12 Eylül Darbesi sonrasında bir buçuk sene kaçak yaşadığını, bu zamanda kabristanları gezdiğini anlatan Akten, “Konya’ya gelmek istemezken Konya âşığı oldum. Mehmet Emiroğlu amca ile çok zaman geçirdim. Akabinde dört yıl Mamak cehennemini yaşadım. Bana sosyal medya hesaplarında vatan millet nutukları atanlar, benim bu vatan için gençliğimin en güzel yıllarını feda ettiğimi bilmeleri gerekiyor. Büyük günahlar işlemediğimiz bir gençlik yaşadık. İlk çocuğumuz dünyaya geldiğinde beşiğimiz bile yoktu ve ben, avuçlarım şiş olduğu için çarşafın ucundan tutup onu sallayamıyordum” diyerek konuşmasını sürdürdü.

Cezaevinde bulunduğu dönemde Mesnevi ile tanıştığını sıkı okumalar yaptığını da kaydeden Akten, “Bu da benim hayatımın bir dönüm noktası oldu. Mamak cehenneminde (Ben bu devlete memur olmayacağım) diye bir karar almıştım. Mamak’ın bende yarattığı bir travma var, bununla yaşamak çok zor. Konya’nın ilk ilk matbaasını kuranlardan biri Takva Ahmet Bahçıvan, diğeri de Haşim Matbaasını kuran benim dedemdir. Biz de arkadaşlarımızla Gözyaşı dergisini çıkardık. O yıllarda bütün cemaatlerin dergisi olduğundan herkes bizim hangi cemaate mensup olduğumuzu soruyordu. Biz herkesi kardeş kabul eden bir dergi çıkarıyorduk. Bütün cemaatleri ziyaret edip, (Biz bir zeytin bana, iki zeytin sana, diyerek iftar ederken siz ziyafet çekiyordunuz) dedim. Sonra Cağaloğlu’nda Altınoluk’un yerinde on beş dernek temsilcisiyle toplandık. Orada (Ben avamım, siz havassınız. Bir araya gelmezseniz yarın sıkıntı yaşayacaksınız) dedim. Arvasi bana (Bunlar bir araya gelemez) dedi. Sonuç ortaya” dedi.

Gözyaşı dergisi ve gecelerinin Mamak’ta dememesini yaptığını da anlatan Akten, “Görseler beni öldürürlerdi. Ama ben ey yazısıyla cezaevinde dergi hazırladım. Görevliler görmeden Gözyaşı Gecesi yaptım. Konya’da dergi çıkardıktan sonra abonelerimizle bir Gözyaşı Gecesi yaptık, ilgi görünce de devam ettik. Dergiyi kapattık ama otuz beş sene Türkiye’de ve Avrupa’da tebliğde bulundum. Gözyaşı Radyosunu kurarken bana en büyük desteği Zeki Loraslı verdi. Mehmet emin Eminoğlu dünya çapında büyük bir âlimdi. Her şeyini feda etti. Biz ona ilgi göstermezken Amerikalılar gelip ülkelerine götürmek istedi ama reddetti. Ben onun bilgilerine hoparlör oldum. Gözyaşı Radyosu on sene o dönemki neslin yetişmesine katkı verdi” diyerek devam etti.

Tebliğ için iki milyon kilometre yol katettiğini vurgulayan Akten, “Üç bin iki yüzün üzerinde Gözyaşı Gecesi yaptık. Üstelik bugün kahramanlık pozu verenler o gün susup radyolarında şarkı-türkü çalarken ben 28 Şubat’ta da buna devam ettim. 17-25 Aralık olduğunda da ben Avrupa’daydım. Daha önce salonlarımı dolarken birden bire salonun yarış boşaldı. 15 Temmuz günü çocuklarımla İstanbul Hava Limanına gittim. İki def korkunç şekilde sonic bomba attılar. Jetler o kadar alçaktan uçuyordu ki pilotları görüyorduk. Benim kızım erkek kardeşlerinden daha cesurdu ama o günden beri dışarı çıkmaya korkuyor. Sonra Almanya’ya gittik. Alman devleti FETÖ’cülerin bizim hakkımızda verdiği (Antisemitizm yapıyorlar) şeklindeki dilekçe üzerine, salon tahsisimiz iptal edildi; BND peşimize düştü. Fakat sesimizi Türkiye’ye duyuramadık. Akit gazetesi bile, Gözyaşı diye yazamadı da, (Bir tiyatro grubunun salon tahsisi iptal edildi) diye yazdı” şeklinde konuştu.

Türkiye’ye döndükten sonra, düzenleyeceği program için Yalçın Topçu’ya bir fragman ve dosya verdiğini ama sonuç alamadığını aktaran Akten, “Bosna’nın son büyük savaşında bombaların altında ben oradaydım. Sözde çeyrek asırdır dindar nesil yetiştiriyoruz ama nerede bu nesil? Konya’da yüz elli engellinin sokakta yaşadığını yeni öğrendim. Ben Gözyaşı programlarına başlarken hürdüm, hür yaşadım. Kimsenin propagandasını yapmadım. Bu yüzden ölüm fermanın bile verildi. On dört bin beş yüz lira emekli maaşım var ve kirada oturuyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.

Kaynak:Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.