HİSDER’de bu hafta Kaşıkçı Ali Rıza Konevî anlatıldı!
HİSDER'de bu hafta Kaşıkçı Ali Rıza Konevî konuşuldu. Eemekli eğitimci Hacı Ali Demirlek üyelere geniş bilgiler verdi.
Hacı Ali Demirlek : Genç yaşta öğrendiği kaşıkçılık mesleğini hayatı boyunca sürdüren, 60 yaşından sonra hafız olan hatim ile teravih kıldıracak kadar hıfzını ilerleten Kaşıkçı Ali Rıza Efendi eserlerinde bir Müslüman’ın dünya ve ahiret hayatı için halis bir niyetle çalışması ve ehl-i sünnetten kopmaması gerektiğini dile getirir.
HİSDER (Hikmet İlim ve Sanat Derneği)'in Karatay Belediyesi Şemsi Tebrizi Sosyal Tesisleri’nde düzenlediği “Pazartesi Toplantıları’nda Rıza Konevi Vakfı Başkanı Hacı Ali Demirlek “Kaşıkçı Ali Rıza Efendi” hakkında dernek üyelerine bilgi verdi.
Kur'an-ı Kerim'de Teşvik ve Sakındırma Metodu ve Taşkent Bölgesi Bölgeye Yön Veren Alimler kitaplarının yazarı Hacı Ali Demirlek vakfın ismini aldığı Medine aşığı Kaşıkçı Ali Rıza Konevî’nin hayatını 6 eserinin Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından öğretim görevlilerimizin çabalarıyla günümüz Türkçesine ve Osmanlıcaya çevrilerek baskıya hazır hale getirildiğini belirtti.
HAYATINDAN KESİTLER
Kaşıkçı Ali Rıza Efendi, ilk eğitimini Konya’nın Hadim Taşkent ilçesine bağlı Alata’da Mustafa Efendi’den aldığını ifade eden Demirlek, “Hâdimî Medresesi’nde iki yıl kadar Arapça ve İslâmî ilimler eğitimi alan 1883 Alata doğumlu Kaşıkçı Ali Rıza Efendi; Emsile, Binâ, Maksûd, Avâmil, İzhâr kitaplarını okumuştur. Konya’da Yalvaçlı Ömer Vehbi Efendi’den Molla Câmî, Menâr ve Kādî Beyzâvî’nin tefsirini okuyan Kaşıkçı Ali Rıza Efendi I. Dünya Savaşı’nın çıkması yüzünden öğrenimini tamamlayamadı. Seydişehir’de Seyyid Hârun türbedarı Mudanyalı Hacı Abdullah Efendi’den kaşıkçılık sanatını öğrendi ve geçimini bu yolla sağlamaya başladı.Hacı Abdullah Efendi vasıtasıyla Seydişehirli Bostanzâde’ye intisap etti. Seyr-i sülûkunu Erbilli Mehmed Esad Efendi’ye intisap ederek daha sonra onun halifesi olmuştur. Tasavvufi irşad faaliyetlerine başlayan Ali Rıza Efendi Konya’yla birlikte Köyü olan Alata ve civarda bulunan Çetmi, Bolay, Avşar, Aladağ köyleri ve Başyayla başta olmak üzere Ermenek civarında müritler edindi. Ahmed Dede Mahallesi’nde imam ve hatiplik yapmıştır.”
İNSANIN YARATILIŞ GAYESİ ALLAH’I BİLMEKTİR
Bütün eserlerinde ilâhî aşkı ve peygamber sevgisini şiirlerle dile getirdiğine vurgu yapan Demirlek, “Ali Rıza Efendi âşık ve cezbeli bir zat idi. Meclislerde Kur’an-ı Kerim yahut kasideler okunurken ağlar, cezbelenirdi. Bulunduğu meclisleri aşk, vecd ve cezbe haline getiren, samimiyetli bir kimseydi. Ömrünün her anını zikirle, fikirle geçiren bir zât idi. İnsanın yaradılış amacının Allâh’ı bilmek olduğu vurgusunu yapmıştır. İlahi aşkı ve Hz. Peygamber sevgisini kaleme almış, aşk ve muhabbetini dile getirmiştir:
Maksadım senden rızâ başka değil / İstifâde eylesinler şu nesil rûhumu şen şâd edeler /Beni rahmet ile hem yâd edeler
PEYGAMBERİN İZİNDE MEDİNE YOLCULUĞU
İmdâdü’l-Mü’minîn Akâ’idi’l Müslimîn, Necâtü’l-Mü’minin Min Ehâdîsi’l-Erba’în , İlticaname-i Rızaiyye, Gülzar-ı Medine, Rahmet Damlaları , Dîvân-ı Rızâ-Necâti Yevmi’l Haşri Ve’l-Cezâ adlı eserlerin yazarı olan Ali Rıza Efendi, Menemen Vakası’ndan sonra Erbilli Esad Efendi ile irtibatı olduğundan takibata uğrayarak cezaevine gönderilir. Hapis hayatının ardından kendisine yapılan uyarıları dikkate alarak gördüğü bir rüyanın etkisiyle aile efradıyla birlikte önce Şam’a sonra da Medîne-i Münevvere’ye göç ettiğine değinen Demirlek, “Kaşıkçı Ali Rıza Efendi, hapishaneden çıktıktan sonra eşi Hatice Hanım ve üç çocuğunu yanına alarak tren ile Adana’ya oradan da Kilis’e geçmiş ve Suriye Şam’a ulaşmıştır. Şam’da kaşıkçılıkla geçimini sağlamıştır. Suriye ,Fransız işgali altındadır. Suriye Valisi Charles de Gaulle’nin annesinin rahatsızlığını okuyarak geçirdiği için kendisinden istekte bulunmasını istiyor. Ali Rıza Efendi’de Gaulle’e Medine’ye gitme arzusunu dile getiriyor. Bunun üzerine Gaulle, Ali Rıza Efendi ve ailesine Suriye pasaportu vererek onları Suudi Arabistan’a gönderiyor.”

RABB’İMİZE HER DURUMDA ŞÜKRETMELİYİZ
Demirlek, 1935’te Medine’ye yerleşen Ali Rıza Efendi’nin daha önce buraya yerleşen Ali Ulvi Kurucu’nun hatıratının 3. cildinde Ali Rıza Efendi ile ilgili anısına değindi: “Adanalı Hafız Hüseyin diye Medine-i Münevvere mücavirlerinden bir arkadaşımızın evinde gece sohbeti vardı. Yemekten sonra sofra duasını Ali Rıza Hocaefendi yaptı: ‘Elhamdü lillâhil-lezî etamenâ ve sakana ve ervânâ ve ceale le-hümâ mahrece...’ bu duayı okudu. Ağzımdan bir kelime çıkmadı, dilimle bir şey söylemedim, Havatır olarak gönlümde şöyle bir itiraz belirdi: Mübarek Hoca Efendi, sofra başında bu kelimeyi niye kullandı acaba? ‘Allah’a hamd olsun. Yediğimiz içtiğimiz şeylere çıkacak mahreçler, çıkış yolları da halk etti. demenin yeri miydi?’ Sen misin bunu söyleyen! O sabah namazında, Harem-i Şerif’te sol tarafıma bir sancı saplandı. Böbrek sancısı, idrara çıkamıyorum; kum varmış, tıkamış. Biraderi çağırdık, tabip getirdi. Şıh Emcedü’z-Zehavî ve Celâl Hoca’nın evinde kaldıkları Doktor Halilürrahman Bey geldi. Koskoca bir semaver çay yaptırdı. Kum böbrekten ayrılmış, indirmek lazım. Bu çayı içecek, merdiveni inip çıkacaksın inip çıkacaksın! Bu kumu düşürmek lazım. Öğleye kadar, çayları içtim, merdiveni çıktım, indim. Sancı, ızdırap devam etti.Ya Rabbi! Dilimle söylemedim, gönlümden geçti. Allah’ım, yediğimiz içtiğimiz şeyler için mahreç yarattığın için hamd olsun.” demiştir.
YARATILIŞ AMACIMIZ ALLAH’I BİLMEKTİR
Eserlerinde bir Müslüman’ın dünya ve ahiret hayatı için hâlis bir niyetle çalışması ve ehl-i sünnetten kopmaması gerektiğini savunan ,genç yaşta öğrendiği kaşıkçılık mesleğini hayatı boyunca sürdüren, 60 yaşından sonra hafız olan hatim ile teravih kıldıracak kadar hıfzını ilerleten üç günde bir Kur’an-ı Kerim’i hatmeden 18 Ocak 1969’da Medine’de vefat eden Cennetü’l Bakī Mezarlığı’na defnedilen Ali Rıza Efendi’nin Mustafa Runyun, Hattat Abdullah Rıza, İbrahim, Ahmet Muhtar ve Nesibe adlı beş çocuğu olduğunu söyleyen Demirlek, “Son yıllarında Ali Rıza Efendi, Medine’de kaldığı dönemlerde yazdığı şiirleri ve eserleri Konya ve civarındaki müntesiplerine gönderir, onlarla alakasını devam ettirirdi. Gurbet hasretini dindirmek adına zaman zaman Türkiye’ye gelir, her geldiğinde Alata, Hadim, Taşkent ve Ermenek’teki müntesipleriyle görüşür, onları ziyaret eder, onlarla sohbet ederdi. İnsanın yaratılış amacının Allah’ı bilmek olduğunu söylerdi.” dedi.
Kaynak:Haber Merkezi

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.