Konya'nın 49 kilometre güneybatısında, Gökyurt Mahallesi sınırları içerisinde yer alan Kilistra Antik Kenti, gizemli geçmişiyle dikkat çekiyor. Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait izler taşıyan bu yerleşim, özellikle erken dönem Hristiyanlarının sığındığı saklı bir dünya niteliğinde.

Tarihi Kral Yolu'na oldukça yakın bir konumda bulunan Kilistra, Aziz Paulos’un Anadolu yolculuğunda uğradığı yerlerden biri olarak öne çıkıyor. Hristiyanlık inancını yaymak için bölgede bulunan Paulos’un, buradaki mağaralarda kalan ilk Hristiyanlarla bir araya geldiği ve onlara vaazlar verdiği biliniyor. Bu anıların izleri, bugün bile “Paul Önü” adıyla anılan alanlarda yaşatılıyor.

Kilistra'nın doğal yapısı, sığınak olarak kullanılabilecek kovuklar, mağaralar ve kayalara oyulmuş evler açısından zengin. Özellikle Sümbül İni Kilisesi, kaya mezarları, haç planlı Sandıkkaya Şapeli, gözetleme kuleleri ve su sarnıçları antik kentin dikkat çeken kalıntılarından.

Kazılarda ortaya çıkan ve Grekçe yazılmış taş bir kitabe, bu toprakların bir dönem Roma lejyonlarına katılan Kilistralı bir askere de ev sahipliği yaptığını ortaya koyuyor:
“Ben Gayus oğlu Gayus’um. Kilistra köyündenim. Yedi lejyona katıldım… Bu taşı oğlum ve yeğenim adına anıt mezar olarak diktirdim.”

Kaya oyma mimarisi, dar geçitleri, içe dönük yerleşim planı ve doğal korunaklı yapısı sayesinde dışarıdan fark edilmesi güç olan Kilistra, zamanla bir inanç merkezi hâline gelmiş. Bu özelliği sayesinde Hristiyanlar burada hem yaşamış hem de inançlarını özgürce yaşatmaya çalışmış.

Arkeolojik kazıların hâlâ sürdüğü Kilistra, tarihle doğanın iç içe geçtiği, gizemli bir keşif noktası olmaya devam ediyor. Tarihi, maneviyatı ve eşsiz doğasıyla bu antik kent, ziyaretçilerine derin bir yolculuk vadediyor.