İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, davacı, tekrar evlilik yapmak amacıyla davalı ile tanıştırıldıklarını, tanıştıktan beş gün sonra yapılan görüşmeler ve tanışmalar, ziyaretler sonucunda davalı tarafın kendisinden evlilik yapmak için bir ev istediğini, aracıların da davalı ve ailesine karşı güven telkin etmesi karşısında bir tane daireyi davalıya devrettiğini, davalı ile dini nikah kıymalarının ertesi günü ifadesi alınmak üzere karakoldan çağrıldığını, davalının kendisine tecavüz ettiği iddiası ile şikayetçi olduğunu öğrendiğini, davalı tarafından kandırdığını ve tapunun kendisine devrinden sonra böyle bir iftira ile dolandırıldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istedi.
Yerel Mahkeme Reddetti
İlk Derece Mahkemesi, evlenme önerisinin davacıdan geldiğini, bunu sağlayabilmek için davacının bir takım vaadlerde bulunduğunu ve neticede davaya konu evin devredildiği, aldatma unsurunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. İlk Derece Mahkemesi'nin kararına karşı süresi içinde davacı vekili İstinaf başvurusunda bulundu ve dosya istinaf incelemesine gönderildi.
Bölge Adliye Mahkemesi'de davacıyı haklı bulmadı
Bölge Adliye Mahkemesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi hükmüne göre hukuka ve ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyin geri istenemeyeceği, resmi olarak evli olan davacının evliliğini sona erdirmeden davalı ile evlenmek istemesinin hukuka aykırı olduğu, kararın bu gerekçeyle sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık yönünden kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, gerekçe değiştirilerek davanın reddine yönelik yeniden hüküm kurulmasına karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunuldu ve dosya temyiz incelemesine gönderildi.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi davacıyı haklı buldu
Dosyayı ele alan Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi. “Dosya içeriğinden ve dinlenen tanık beyanlarından, tarafların 09.05.2020 tarihinde tanıştıkları, davacının, davalı ile uzun süre birlikte yaşayacağını düşünerek çekişmeye konu meskenini 13.05.2020 tarihinde davalıya temlik ettiği, davalının taşınmazın mülkiyetini devraldıktan bir gün sonra evi terk ettiği, bu suretle davacının iradesinin fesada uğratıldığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.”