Anadolu'nun kalbinde, tarih ve maneviyatın iç içe geçtiği kadim şehir Konya, bu kez yüzlerce yıllık gizemiyle yeniden gündemde: Tavus Baba Türbesi. Sessiz sedasız yüzyıllardır ayakta duran bu türbe, özellikle yaz aylarında binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Ancak ardında hâlâ çözülememiş sırlar saklıyor…
Asıl adı Mehmet olan ve Hindistan asıllı olduğu rivayet edilen Tavus Baba, Anadolu Selçuklu sultanları Rükneddin Süleyman ve Alâeddin Keykubat dönemlerinde yaşamış önemli bir meşayih. Tasavvufun derinliklerinden gelen bu isim, Selçuklu sultanlarının ilim ve irfan erbabına duyduğu saygıdan etkilenerek Konya’ya yerleşmiş. Bugün adı pek az bilinse de, halk arasında asırlardır “veli” kabul edilmesi onu farklı kılıyor.
Tavus Baba ile ilgili mekıbelerden birisi şöyledir:
“Hazreti Mevlâna döneminde, uzak diyarlardan Hazreti Mevlâna’yı görmeye, onun sohbetinde bulunmaya pek çok insan gelir. İşte bunlardan birisi de, bir hanım âşıktır. Gelip bugün türbesinin bulunduğu yerde bir kulübeye yerleşir. Kulübeden, rebab sesleri gelir. Hazreti Mevlâna sıcak yaz gecelerini, Meram’ın bülbül sesleriyle dolu muhtelif semtlerinde geçirir. Yine böyle bir gece, Meram Tepesi eteklerinde, sohbet ve zikir meclisi açılır, fakat o gece kulübeden, her gece etrafa yayılan rebab sesi duyulmaz.
Sabah olup da meclis dağılınca, Hazreti Mevlâna:
Gidin, kulübeye bakın bakalım’ buyurur
Bir kaç mürit kapısı açık kulübeden içeri girince, köşede bir yığın tavus tüyünden başka bir şey bulamazlar. O güne kadar onun kim olduğu bilinmediği gibi, ondan sonra da bilinmez. Hazreti Mevlâna kulübenin bulunduğu yere bir türbe yapılmasını emreder.”
Karamanoğlu II. Mehmet Bey zamanında türbenin doğusuna, büyük bir mescitle, onun da doğu bitişiğine kesme taşlardan bir Darü’l-Hufaz inşa edilir. Bunlar hâlen ayaktadır. Yalnız adı geçen zaviyeden eser kalmamıştır.
Gordelevski’ye göre Tavus, bir kadındır. Vefatından sonra Bektaşi cemaati ona Tavus Baba adını takmıştır. Mevlevîler’in kuvvet kazanması ile Bektaşi’ler buradan çekilmişlerdir. Bir zamanlar Meram’da ve Konya çevresinde Bektaşi ve Ahilerin arazileri vardır.
Zamanla harap olan türbe, 1905 yılında Postnişin Abdülvahid Çelebi, 1958 yılında da Konyalı bir hayır sahibi tarafından onarıldı.
Burada yatan kim olursa olsun, önemli olan onun asırlardan beri halk arasında bir veli olarak anılmasıdır.
Zamanda Yolculuk Gibi
Tavus Baba Türbesi, sadece manevi atmosferiyle değil, aynı zamanda tarihî dokusuyla da dikkat çekiyor. Türbeyi ziyaret edenler, sanki birkaç yüzyıl öncesine adım atmış gibi hissediyor. Mezar taşlarındaki silik yazılar, zamanla yosun tutmuş taş duvarlar ve etrafa yayılan derin bir sükûnet…
Konya’nın göbeğinde, bin yıllık sırlarıyla ayakta duran bu mütevazı yapı, belki de tarihin bize anlatmak istemediği bir hikâyeyi sessizce fısıldıyor.
Tavus Baba’nın Türbesi bilhassa yaz aylarında çokça ziyaret edilen yerlerin başında gelmektedir.