Allah yolunun namsız, nişansız kahramanlarından, ümmî, pırıl pırıl, billur gibi saf ve has bir Anadolu velisi olan Ahmet Hüdai hazretleri Hızır Aleyhisselam'ın gözdelerinden, onunla rahatça sohbet edenlerden bir zat idi. Keşfi açık, tayy-i zaman ve tayy-i mekân sahibi bir mana sultanıdır.
1888 yılında Konya’nın Sarayönü ilçesine bağlı Lâdik (Halıcı) kasabasında dünyaya gözlerini açtı. Babasının adı Mehmet, annesinin adı Emine'dir. Yusuflar Sülâlesi'ndendir. Üç erkek, bir kız olmak üzere, dört kardeştir. Yıllarca çobanlık yaptığından dolayı, muhitinde, ‘Çoban Mehmet’ olarak tanındı. Sonradan Elma soyadını aldı.
Manevi bir yolla kendisine Hüdâî adı verildi. Ladikli Ahmet Ağa, Hatice Hanım'la evlendi. İkisi erkek, dördü kız olmak üzere, altı çocuğu vardır.
26 sene askerlik yapan bir İstiklal Savaşı gazisidir. Kanal Harekâtı'nda İngilizlere karşı savaşırken, sağ omzundan hilal şeklinde yaralandı. En yakın dört arkadaşının kahramanlıklarını ve şehit düştüklerini, yaralı bir vaziyette seyretti. Sonra oraları düşman istila etti. Düşman askerleri, yaralı askerlerimizi ‘ölmeyen kalmasın’ diyerek süngüledi. Bu esnada başını bir şehidin kolunun altına soktu. Düşmanlar hiç diri asker kalmadı diyerek uzaklaştı.
Vatanın kurtuluşundan sonra askerden bir gazi olarak memleketi Lâdik’e döndü. Vefatına kadar burada örnek bir şahsiyet olarak yaşadı. Hayvancılık ve tarımla geçimini sağladı.
Her fani gibi Ahmed Ağa da bir gün ahirete göçtü. Ahmed Ağa Hazretleri'nin hicri 1289 (m.1969) yılında vefat ettiği, doğumunun ise 1888 yılında olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.