Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın Konya’nın Beyşehir ilçesine kazandırdığı Kubadabad Sarayı, yalnızca bir yönetim merkezi değil, aynı zamanda dönemin sanat, mimari ve kültür anlayışını yansıtan eşsiz bir tarihî yapıdır.
Beyşehir Gölü’nün batısında, Gölyaka beldesinin kuzey kıyısına hâkim bir noktada inşa edilen bu saray, Selçuklu’nun doğayla bütünleşen mimari anlayışının en seçkin örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Sarayın mimarı, aynı zamanda dönemin önemli devlet adamlarından Av Emiri Sadettin Köpek olarak biliniyor.
Çinilerle Nakşedilen Tarih
Kubadabad Sarayı’nın en dikkat çekici yönlerinden biri de, iç mekânlarını süsleyen zengin çini süslemeleri. Selçuklu çini sanatının en zarif örneklerinin yer aldığı bu eserlerde; çift başlı puhu, kartal, kadın ve erkek figürleri, leylek, tavus kuşu gibi birçok sembolik hayvan ve insan tasviri yer alıyor.
Özellikle Selçukluların ongun hayvanı olarak bilinen çift başlı kartal figürü, saray çinilerinde sıklıkla görülüyor ve bu motif, gücü, koruyuculuğu ve iktidarı temsil ediyor.
Arkeolojik Kazılar Sürüyor
Günümüzde saray alanında yürütülen arkeolojik kazılar, tarih ve sanat tutkunları için heyecan verici yeni keşiflere sahne oluyor. Kazılar sırasında bulunan çini parçaları ve mimari kalıntılar, Konya’daki Karatay Çini Eserleri Müzesi’nde sergilenerek ziyaretçilere sunuluyor.
Kubadabad Sarayı, sadece bir tarihî miras değil, aynı zamanda Selçuklu estetiğinin yaşayan bir belgesi konumunda.
Kubadabad Sarayı, sadece taşlardan örülmüş bir yapı değil; Selçuklu'nun sanatla yoğrulmuş gücünü, estetik anlayışını ve tarih bilincini taşıyan eşsiz bir miras. Göl kıyısında kurulan bu görkemli yapı, geçmişin izlerini sürmek isteyen herkese açık bir tarih dersi sunuyor.