Akdeniz Bölgesi’nin Göller Yöresi'nde yer alan Beyşehir Gölü, Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olma özelliği taşıyor.
30’dan fazla adaya ev sahipliği yapan göl, hem doğal güzelliğiyle hem de ekosistemiyle dikkat çekiyor.
Ancak su seviyesi yıllar içinde ciddi şekilde düşmeye devam ediyor.
Türkiye’nin üçüncü büyük gölü olan Beyşehir Gölü, Akdeniz Bölgesi’nin Göller Yöresi’nde yer alıyor. Göl; güney ve batısında Toros Dağları, güneydoğusunda Erenler Dağı, kuzeydoğusunda ise Sultan Dağları ile çevrilidir. Deniz seviyesinden ortalama 1.121 metre yükseklikte bulunan göl, 658 km² yüzölçümüne sahip. Gölün en derin noktası 8-10 metre arasında değişiyor ve suyu tatlı niteliktedir.
Tektonik ve karstik süreçler sonucu oluşan Beyşehir Gölü’nün çanağı, özellikle Pliosen döneminde meydana gelen fay hareketleriyle şekillenmiştir. Pleistosen dönemindeki nemli ve yağışlı iklim koşulları göl alanının genişlemesine neden olmuştur. Gölün batı kısmında paralel uzanan fay basamakları dikkat çekerken, doğu ve güney kıyıları daha alçak; batı kıyısı ise daha yüksektir.
Göl içerisinde Mada, İğdeli, Aygır, Kızıl, Kızkulesi, Mındıras gibi isimleri taşıyan 30’dan fazla irili ufaklı ada yer almaktadır. Bu adalar gölün biyolojik çeşitliliğine katkı sağlamakla birlikte, aynı zamanda kuş göç yolları üzerinde önemli durak noktalarıdır. Beyşehir Gölü; turna, yaban ördeği, angıt gibi birçok kuş türüne üreme ve barınma alanı sunmaktadır. Bu özelliğiyle göl, önemli bir kuş cenneti olarak kabul edilmektedir.
Beyşehir Gölü, dereler ve karstik kaynaklarla beslenir. Ancak son yıllarda iklim değişikliği ve insan etkisiyle gölün su seviyesi önemli ölçüde azalmıştır. Su seviyesindeki değişimler geçmişten günümüze şu şekilde ölçülmüştür:
1969: 1125,38 m
1975: 1121,97 m
1981: 1125,50 m
1990: 1122,53 m
1995: 1121,8 m
2000: 1122,3 m
2005: 1122,5 m
2009: 1122,0 m
Bugün gelinen noktada göl seviyesi 1120 metrenin altına düşmüş durumda. Gölün su kaybında Beyşehir Kanalı, Kıreli Sulaması ve düdenler gibi yapılar etkili rol oynamaktadır. Ayrıca göl tabanındaki çatlaklardan sızan sular ve yağışların azalması, bu düşüşü hızlandırmaktadır. Yıl içinde ekim-mayıs aylarında seviye artışı gözlenirken, haziran-ekim döneminde sulama amacıyla yapılan su alımları nedeniyle düşüş yaşanır.
Beyşehir Gölü ve çevresi, 1991 yılında Birinci Derece Doğal Sit Alanı, 1993 yılında ise Beyşehir ve Kızıldağ Milli Parkları sınırları içine alınarak koruma altına alınmıştır. Bu koruma, bölgenin hem doğal peyzajını hem de biyolojik çeşitliliğini sürdürülebilir kılmak amacıyla büyük önem taşımaktadır.