Göz teması, sosyal yaşamımızda en güçlü ve en sessiz iletişim araçlarından biridir. Sadece birkaç saniyelik bir bakış bile bir yabancıyı güvenilir kılabilir, bir konuşmayı daha samimi hale getirebilir ya da iki insan arasında duygusal bir bağ kurulmasına zemin hazırlayabilir. Peki ama neden?
Bilim insanlarına göre bunun cevabı beynimizde gizli. 2022 yılında Frontiers in Psychology dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, göz göze gelme anlarında beyindeki oksitosin hormonu (sıklıkla "bağlılık hormonu" olarak bilinir) salınımı artıyor. Bu hormon, güven ve bağ kurma hislerini tetikleyerek sosyal etkileşimleri güçlendiriyor.
Ayrıca, göz teması sırasında beynin "ayna nöron" sistemi de devreye giriyor. Bu sistem karşımızdaki kişinin duygularını yansıtabilmemizi, empati kurmamızı sağlıyor. Kısacası, göz teması yalnızca karşımızdakini görmek değil, onun ne hissettiğini de anlamamıza yardımcı oluyor.
Yapılan bir başka çalışma ise uzun süreli göz temasının romantik çekimi artırdığını gösteriyor. University of Massachusetts araştırmacıları, 2 dakikalık kesintisiz göz teması kuran yabancıların büyük çoğunluğunun birbirine karşı daha fazla ilgi duyduğunu ortaya koydu. Yani göz göze gelmek, flört ve aşk ilişkilerinde de belirleyici bir rol oynayabiliyor.
Öte yandan göz teması, sadece olumlu duygularla sınırlı değil. Yoğun göz teması bazen rahatsız edici ya da tehditkâr da algılanabiliyor. Kültürel farklar da bu algıyı etkiliyor. Örneğin Batı kültürlerinde doğrudan göz teması güvenin simgesi sayılırken, bazı Asya toplumlarında aşırı göz teması saygısızlık olarak değerlendirilebiliyor.
Sonuç olarak, göz teması insan beyni ve psikolojisi üzerinde doğrudan etkili bir iletişim biçimi. İster samimi bir dostluk kurmak, ister romantik bir bağ oluşturmak isteyin; etkili bir göz teması çoğu zaman kelimelerden çok daha fazlasını anlatıyor.