Günlük hayatın temposu arttıkça stresle başa çıkmak için birçok kişi kendini buzdolabının önünde buluyor. Peki stresli olduğumuzda neden daha fazla yiyoruz? Uzmanlar, bu durumun sadece “irade” meselesi olmadığını, beynimizin biyolojik tepkilerinden kaynaklandığını söylüyor.
Modern yaşamın getirdiği yoğun tempo, sorumluluklar ve belirsizlikler, stres seviyelerini her zamankinden daha fazla artırıyor. Ancak stresin yalnızca ruhsal bir durum olmadığını, aynı zamanda vücudun kimyasal dengesini de etkilediğini biliyor muydunuz? Uzmanlara göre stresli dönemlerde artan yeme isteği, “duygusal yeme” olarak tanımlanıyor ve bunun temelinde hormonlarımız yatıyor.
Stres anında vücut, kortizol adı verilen stres hormonunu salgılıyor. Kortizol, beyne enerji ihtiyacının arttığını sinyal ederek yüksek kalorili, karbonhidrat ve yağ oranı yüksek yiyeceklere yönelmemize neden oluyor. Bu da “rahatlama” etkisi yarattığı için kısa vadede iyi hissettirse de uzun vadede kilo artışı ve metabolik sorunlara yol açabiliyor.
Uzmanlar, stresle birlikte “ödül sisteminin” de devreye girdiğini belirtiyor. Tatlı veya hamur işi gibi gıdalar, beyinde dopamin salgılanmasını artırarak geçici bir mutluluk hissi yaratıyor. Ancak bu etki kısa sürdüğünden, kişi yeniden yeme isteği duyuyor ve bu kısır döngü devam ediyor.
Beslenme uzmanları, stres anında yemek yerine nefes egzersizleri yapmak, su içmek, kısa yürüyüşlere çıkmak ve dikkati dağıtan aktivitelere yönelmek gibi alternatiflerin daha sağlıklı sonuçlar vereceğini vurguluyor.
Stres kaynaklı yeme alışkanlığı, fark edilmezse obezite, diyabet ve sindirim sorunları gibi pek çok sağlık problemine zemin hazırlayabiliyor. Bu nedenle uzmanlar, duygusal açlık ile gerçek açlığı ayırt etmenin, sağlıklı bir yaşam için en önemli adımlardan biri olduğunu hatırlatıyor.