Meclis'in Ekim ayında çalışmalarına kaldığı yerden devam etmesiyle, yargı paketine dair çalışmalar da hız kazandı. 9. Yargı Paketi olarak bilinen Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmeleri de devam ediyor.
Gelecek Partisi Konya Milletvekili Hasan Ekici de Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine TBMM genel kurulunda Gelecek Saadet Grubu adına söz aldı.
“GÖREVİMİZ YASAMA AMA DIŞLANIYORUZ”
TBMM’de onlarca yargı paketinin çıkarıldığını ancak bunların birçoğunun halkın hukuk ve demokrasi beklentisini karşılayamadığını kaydeden Ekici, şunları söyledi:
“En başta şunu ifade etmemiz gerekir ki, bu meclisten onlarca yargı paketi de çıkarsak ana hedefimiz hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi sağlamak olmalıdır. Peki, son yıllarda bu meclisten çıkarılan birçok yargı paketiyle halkımızın pek çok kesiminin hukuka, demokrasiye ve adalete susamışlığını giderilebildik mi? Mecliste toplanmış bu yargı paketini tartışıyoruz ve oylayacağız. Görevimiz “Yasama” ama uzun süredir yasama işlemlerinden ari, sadece bir şikâyet mercii haline gelmiş bir Meclis formasyonumuz söz konusu. Bu yargı paketinde de bizler, yani halkın yasama görevini verdiği vekiller dışlanmış durumdayız. Buna iktidar partilerinin vekilleri de dâhil. Bakanlık torba yasaları hazırlıyor, bizler maddelerini basından takip ediyoruz, sonra önümüze geliyor, eller kalkıp iniyor, işlem tamam! İçinde bizim tekliflerimiz yok; STK’ların, Baroların, Meslek Odalarının, eleştirilerinin dikkate alındığı bir süreç yok ama sürece dâhil edilmişiz gibi bir hava yaratılarak oldu bittilere maruz kalıyoruz.”
“BİR HUKUKSUZLUK SÜRECİNİN İÇERİSİNDEYİZ”
“Anayasamızın kanun yapma usulüne, bunu düzenleyen 88. maddeye aykırı bir süreci kabul etmek zorunda kalıyoruz” diyen Ekici, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“ Tasarı sunacak bir Bakanlar Kurulu yok. Her şey Adalet Bakanlığı’nın ya da Külliyenin bir kısım bürokratlarının uhdesinde dönüp duruyor. Bu durum Anayasanın 2. maddesine de aykırı; çünkü hukuk devleti nosyonuna uymayan bir süreç işliyor. Öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesi ayaklar altında. Zaten uzunca bir dönemdir bir hukuksuzluk ve anayasasızlaştırma sürecinin içindeyiz. AİHM kararlarının bağlayıcılığına rağmen; AYM’nin son sözü söyleme yetkinliğine rağmen bizler ‘yargısal aktivizm’ suçlamaları; ‘kapatalım’ nidaları arasında, özellikle temel haklar konusunda yol almaya çalışıyoruz. Hele ki yerel mahkemelerin üst yargıyla çatıştıkları alanlarda o kararları uygulamamaları; hele ki üst yargının birbirini suçlayıcı ifadelerinin kamuoyu önünde alenileşmiş olması; rüşvetle suçlama skandalları hukuka olan güveni hem içte hem de dışta sarsıyor.”
“İNSANLARIMIZI AHİM KAPILARINA MAHKÛM ETTİK”
Pek çok Yargı Paketine, İnsan Hakları Strateji Belgelerine rağmen ülkemizdeki zihniyet sorunlarının sadra şifa çıkış yollarını sağlayamadığının altını çizen Ekici, şöyle konuştu:
“15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından ilan edilen ve de facto olarak halen devam eden OHAL rejiminin yarattığı ve paranoya derecesinde süregiden, güvenliğin özgürlüklere tercih edilmesi sorununu iliklerimize kadar yaşamaya devam ediyoruz. 3 İnfaz düzenlemeleriyle suç örgütü liderlerini salıverirken; pek çok suçun yatarı ortadan kaldırılmışken; siyasi kriterlerle mağdur edilmiş kesimlerin temel insan hakkı temelli adalet taleplerini görmezden geliyoruz. Kanun önünde eşitlik meselesini; kanunsuz suç ve ceza olamayacağı ilkesini; masumiyet karinesini; adil yargılanma hakkını ve pek çok sayıda temel insan hakkının ihlalinin tespit edilip kayıt altına alındığı bir ülke olmaktan kurtulamadık. İnsanlarımızı AİHM kapılarına mahkûm ettik. Devlet ve millet olarak maddi-manevi külfetlerin de içine düştük. Sormak gerek; “1-2-3-4-5” derken acaba kaçıncı yargı paketinde bu düzenlemelere el atacağız; hakları sahiplerine tevdi edeceğiz.”
“ADALET YOKSA BEKA DA YOKTUR”
Vatandaşlarının genel beklentisinin adaleti sağlamak olduğunu söyleyen Ekici, sözlerini şöyle noktaladı:
“Bugün sokağa çıkan bir milletvekili vatandaştan, ‘yargı paketinde iktidarın kurdurduğu barolar lehine hangi maddeler var?’ diye bir suali asla duymayacak! Bu işlerle vatandaşın işi yok! Bilesiniz! Ama sokağa çıkan o milletvekili şu iki şikâyeti duymadan evine dönemeyecektir: Biri geçim şartlarının zorluğu, ikincisi de hakları gasp edilmiş insanların kendileri ya da yakınları için adalet talepleri! Bu bazen bir akrabasının delilsiz isnatlarla mahkumiyeti olabilirken, bazen de kızının oğlunun mülakatzede unvanıyla isyanı olabiliyor. Ama hepsinin aradığı şey aynı: ADALET! Bizler ülkeyi yenileyecek, geçmişi unutturacak, yaraları saracak yargı reformları, insan hakları reformları beklemekteyiz! Bunlar olsun da, esastan karşı olduğumuz torba yasalara bile razıyız! Külliye’nin ya da Adalet Bakanlığı’nın bürokratları bu millet için gerçekten sadra şifa bir şeyler yapmak istiyorlarsa, çarşı pazarın çığlığıyla birlikte adalet saraylarının, cezaevi duvarlarının şahitlik ettiği çığlıklara kulak versinler ve ilk yola çıktıkları ilkeleri tekrar tekrar hatırlasınlar! Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa kuzuyu, Gelir de Adl-i İlahi sorar Ömer’den onu! Unutmayın ki adalet yoksa beka da yoktur! Ve söz konusu adaletse gerisi teferruattır!”