İSTANBUL (AA) - Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, amaç ve anlam ilişkisine dair değerlendirmede bulundu.
Üsküdar Üniversitesi'nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Tarhan, hayatın anlamı açısından insanın bir amacı olmasının çok önemli olduğunu belirterek, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli farkın da burada ortaya çıktığını ifade etti.
İnsanda dört alanda soyut anlam olduğunu buna metakognitif algılar denildiğini kaydeden Tarhan, “Buna metakognitif istekler de deniliyor. Bununla ilgili gen araştırılıyor. Genetik kodlar vardır. Anlam arzusu geni, anlam arayışı ile ilgili genetik kod araştırılıyor. İkincisi, yeniliği arama geni. Yeniliği arama geni insanda vardır. Hiperaktif kişilerde bu gen daha aktif bu oluyor.
Üçüncü bir gen de ölümü algılama genidir. İnsan dışında hiçbir canlı öleceğini bilmiyor. İnsan dışında hiçbir canlıda ölüm korkusu yoktur. Diğer canlılar yiyor, içiyor, ürüyor, yaşıyor, ölüyor. Ama insan öleceğini biliyor. Dördüncüsü de zaman algısıyla ilgili olan gen. İnsan dışında hiçbir canlı geçmiş ve geleceği düşünmüyor bugünü düşünüyor, karnının doymasını düşünüyor.” şeklinde konuştu.
Ölüme anlam yüklemedikçe bir işkence haline dönüştüğünü aktaran Tarhan, şunları kaydetti:
"Ünlü yazar Tolstoy’un ölüm gerçeğini değiştiremeyince anlam arayışına girdiği söylenir. Anlam arayışıyla ilgili psikiyatride bir psikoterapi ekolü oluşturmuş Victor Emil Frankl var. Frankl, bireylerin zorluklara katlanmalarının ancak yaşamda anlam ve amaç arayışı yoluyla olduğuna dair bir teori olan logoterapiyi geliştirdi. Logoterapi kelimesindeki logo 'anlam' demektir. Frankl, Yahudiler soykırıma uğradığı zaman Holokost’tan ailesiyle kaçabilmiş ve müthiş acı çekmiş. Daha sonra psikiyatrist oluyor ve Amerika’ya yerleşiyor. Geliştirdiği logoterapi teorisinde, ‘İnsan hayatı değerli kılacak özlere ulaşabilmek için mücadele etmek zorunda’ diyor. Hayatın anlamı budur, anlam arayışı bu. Hayatı değerli kılacak öze ulaşabilmemiz lazım diyor. İnsanın içerisinde bu öz var işte, anlam arzusu bu."
Tarhan, insan ruhunda tatmin bekleyen bir boşluk olduğunu, bu boşluğun ise bir hedefle, anlam ve amaçla dolduğunu vurgulayarak, "Yani tatmin bekleyen ruhumuzdaki o boşluğu anlam ve amaç veya bir neden bulamazsak dolduramıyoruz. Bu durumda da yaşamanın bir anlamı yok diyen kişiler, intihar olayları, depresyonlar ve birçok vakalar bu şekilde ortaya çıkıyor. Bir kimsenin vizyon olabilecek şeyleri hayal etmesidir. Kişi ‘Ben 10 sene sonra şurada olacağım, 10 sene sonra şu hedefim var’ demelidir. Çünkü amaçla anlam bir aradadır. O vizyon kişinin yaptığı işe anlam katıyor çünkü hedefi oluyor.
O hedefe ulaşmak için bir şeyler yapıyorsun. Hayatın sonunda nasıl bir insan olmak istiyorsun? Mesela bu bir hedeftir. Hayatının sonunda hayata nasıl bir iz bırakmak, imza atmak istiyorsun, nasıl anılmak istiyorsun? Mezar taşına ne yazılmasını istiyorsun? Bunlar bir hedeftir. Bunlar hayata anlam katıyor. Öldükten sonra ne olacağını önemsemiyorsan o zaman anlam kaosu oluşuyor. Entelektüel bunalım oluşuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
İnsanın hayal dünyasının kişiye özel olduğunu ve her insana özgü olduğunu bildiren Tarhan, "O nedenle anlam ve amaç bireye özgüdür. Özgür irademizle oluşuyor ve bizim seçimlerimize bağlı. Biz neyi seçersek ona göre gelişiyor. İnsanın psikolojik sermayesi vardır, entelektüel sermayesi vardır. Kişinin entelektüel sermayesi bugünü taşımaya, çözmeye, rahatlamaya, aynı zamanda başarılı ve üretken olmasını sağlar. Bazı kişiler geçmişi ya da geleceği düşünerek bugünkü zihinsel sermayesini, entelektüel sermayesini geçmiş ve geleceğe dağıtıyor ve bugünü zayıflıyor.
Onun için bazı filozoflar ‘bugün’ diye yazmışlar ve masalarına koymuşlar. Geçmiş ve geleceğe dalıp giderse bugünü kaçırmamak için…Hemen bugüne yönelmek için.. Çok kullanılan ‘anı yaşayın’, anı yaşa değil de anda yaşa olması lazım aslında.” ifadelerini kullandı.