İç Anadolu Bölgesi’nde hasat sezonu başladı.
Yapılan hasadımız başta çiftçilerimiz olmak üzere, tarımsal ürüne ihtiyaç duyan tüm canlılar için bereketli olur inşallah.
Tarımsal ürünlerden sadece insanlar değil, kuşlar dahil tüm canlılar istifade ediyor.
Hasat sezonu olunca konuda genel de tarım olur.
Tarım Eski Bakanı Dr. Mehdi Eker ile Konya Büyükşehir Belediyesi, Tarımsal Strateji ve Politika Geliştirme Merkezi ile Yeşil Etki Derneği iş birliğinde, Ekim ayında Konya da düzenlenecek “Tarım Diplomasisi Forumu”na ilişkin basın toplantısı sonrasında ayaküstü sohbetimizde “Tarımda stratejinin bize ne faydası olur” diye sormuştum.
“Konya, dünyadaki gıda krizine karşı çözümün ve diplomasinin merkezi olacak” diye başladığı konuşmasında şunları söylemişti. “Tarımda sürdürülebilir üretim ve gıda güvenliği biyoloji, ekonomi ve ekoloji disiplinleriyle oluşturulacak politikalarla sağlanabilecek. Dünya bu 3 disiplinin kesişim kümesinde dengeli bir tarımsal üretim felsefesini benimseyip hayata geçirmediği için bugün biz iklim değişikliğini de küresel ısınmayı da etkileyen bir ekolojik problemle karşı karşıyayız. Son 200 yılda sanayi devriminden sonra insanlığın karşı karşıya kaldığı problemlerin temelinde bu var.
Dünyada savaşlar, çatışmalar yaşanıyor. Türkiye ise Karadeniz ve Akdeniz gibi iki önemli kriz havzasının arasında yer alıyor. Bu bölgenin hem gıda üretimi hem tüketimi açısından ciddi bir potansiyeli var. Dolayısıyla buralardaki sorunlar ciddi sonuçlar doğurabilecektir. Medeniyet tasavvurumuz içerisinde, hakka ve hakkaniyete uygun bir şekilde, bilgi ve hikmetle bütün bu meseleleri kotarmak mecburiyetindeyiz. Bunu da ancak Konya yapar ancak Türkiye yapar. Çünkü hem kültür hem inanç hem medeniyet tasavvuruyla ilgili kodlarımız, bize doğal olarak bu misyonu veriyor.”
Bugün dünya ya baktığımızda sayın Bakan Eker’in tabiriyle şunu görüyoruz.
Dünyamız dana önce olduğundan çok daha kalabalık ve görece zengindir. Bizden önceki nesiller için tahayyül edilemez olan hayatımızı kontrol etme ve yaşamlarımızı daha iyisi için şekillendirme olanaklarını yaşayıp görebiliyoruz. Ama dünya başta teknolojik alandaki yıkıcı gelişmelere paralel olarak ekonomik ve ekolojik felaketin eşiğinden de uzak değildir.
Bunu söylemek, boyun eğmiş ve ümitsizlik içinde kıvranan bir insanın tutumunu desteklemek değildir. Bu çağda toplumsal değişimin karanlık yanı hakkındaki anlayışımız, bizi geleceğe karşı gerçekçi ve umutlu bir bakışı korumaktan alıkoymamalıdır.
Dünyada tarıma yönelişin arttığı, tarım ürünlerinin insan yaşamındaki öneminin daha iyi anlaşıldığı bir zaman dilimi içerisindeyiz.
Günümüzde sadece üretilenlerin tüketilebilir olduğu bir yapıdan, büyüyen ve değişen tüketimin üretimi belirlediği bir yapıya geçiyoruz. Ülkemizde tarım geçmişte sadece üreticileri ilgilendiren bir sektör olarak algılanmakta ve değerlendirilmekte iken bugün üreticilerin yanında gıda güvenliği, hijyen ve sağlık boyutuyla birlikte bütün tüketicileri de ilgilendirmektedir.
Çünkü bütün yediklerimiz ve içtiklerimiz tarım sektörüyle çok yakından ilgiliyse ‘Tarımda Strateji’ artık kaçınılmaz hale gelmiştir.