Memetik; kültürel bilgi aktarımının evrimsel modellerine yönelik bir yaklaşım biçimidir. Temelde bir fikrin nasıl başarı bir şekilde yayılabileceğini açıklar. Ancak yayılan bilginin ya da fikrin mutlak doğru olması gerekmez. Ve maalesef sosyal medya ve sanal alemin bu kadar yaygın kullanımda olduğu günümüzde memetik kavramı daha çok yanlış bilginin hızla alıcı bulmasına yönelik işlev görmektedir. Bu yönüyle bir tür ‘doğru bilgi önleyici’ virüs gibi çalışır.
İnsanlık maalesef farkına varmadığı yaygın bir düşünce bozukluğu içerisindedir ve en korkutucu olansa şudur: Kişideki kendi kendini izleyen sistem, izlemesi gereken işlev bozukluğu tarafından bir şekilde kandırılıyor. Çünkü memetik düşünce büyüsüne kapıldığımızda hastalığımızın farkına bile varamayız. Bize kalırsa bir sorunumuz yoktur, bir sorun varsa buna neden olan daima bir başka kişidir.
Bir nevi ‘düşünce virüsü’ olarak da adlandırılan memetik hal, perdeleme yoluyla bizi denetimi altında tuttuğundan dünyanın mevcut niteliğini ve netliğini tam olarak görmemizi engeller. Perdeleme kendi kendine varlığını sürdürür bize kendisini de pek fark ettirmez. Bu durum, dünyayı olduğu gibi net olarak algılama süreçlerimizi negatif olarak etkiler. Çift yarık deneyini hatırlayınız: Kuantum bakış açısında gözleyen ile gözlenen arasında derin bir ilişki vardı. Kendimizi dar zihin yapımızla sınırlar, bakış açımızı genişletmezsek yer, mekan, kişi, olay ve şeyler değişse bile bize hissettirdiği duygular pek değişmeyecektir. Bu halde bizi maalesef kısır bir labirentte kaosa sürekler. Mevcut bakış açımızla oluşturduğumuz zihin yapımızla sorunlarımızı çözmemiz mümkün değildir. Öncelikle bu hal üzerinden çıkışımızı kolaylaştıracak kör bakış açılarımızı görmeli, algılarımızı değiştirmeliyiz.
Ayrıca şunu da ifade etmem gerekir ki, Einstein’ın dediği gibi ‘bilimsiz din kör, dinsiz bilim de topaldır’. Dinin eksikliğinde inkar, bilimin eksikliğinde ise taassup yani körü körüne inanç ortaya çıkar. Tek yönlü her iki bakış açısı da kendi içinde kusurludur, eksiktir.
İşte ‘negatif kodlu bu tip memetik düşünceler’ bu kör bakışı tetikler. Bu düşünce teknolojik araçlar vasıtasıyla dünyamıza sızan görünmez, maddi olmayan bir yaşam formuna benzetilebilir. Üstelik bu bilgi virüsü, çoğu zaman farkına varılmadığı için kendisini yayma araçları haline gelen çeşitli iletişim araçlarıyla dünyamızın dört bir yanına kök salıp yayılmaktadır. Bu bilgi virüsü, kendisini daha iyi kopyalamak için durmaksızın beynimizi arzuladığı biçime gelecek şekilde manipüle ederek sürekli zihinlerimizi şekillendirir.
Klasik fizik hiç şüphesiz çokça yararımıza işler yapmıştır. Ancak özne ile nesneyi yani gözleyenle gözleneni birbirinden ayırması, bilinci gerçekliğin parçası olmaktan çıkarması ve insanlığı dünyadan ayrı olarak kavraması nedeniyle doğal evrim sürecine girmemizi maalesef engellemiştir. Üzülerek söylemeliyim ki hem batıda hem de bizde halen klasik fizik kodlarına dayalı, insanı ruhdan ayıran ve adete bir makine gibi algılayan akademik eğitim süreçlerinin olması da evrensel uyum içeren kuantum bilinç sistemine dayalı insan yetiştirmenin önünde duran en büyük engeldir. Bu sebeple klasik materyal fizik anlayışı tedavi edilmezse bu salgın düşünce, bir hastalık gibi yayılmaya devam edecektir. Unutmayalım ki insana ve onun kozmostaki yerine ilişkin katı bir materyal anlayış çözümün değil, olsa olsa sorunun bir parçasıdır.
İşte tam da burada evrensel yasalarla ahenk içinde çalışan ‘Kuantum Bilimine Dayalı Bilinç Sistemi’ bu hastalığın tedavisi için bir çözüm olabilir. Çünkü kuantum fiziği, memetik düşünce biçiminin kör noktaları üzerinde çalışarak, kusurlu düşünce biçimimizi ortaya çıkarmaya yardımcı olur. İnsanlığı bu kör bakış açılı virüsün pençesinden kurtarmaya ışık tuttuğu gibi çözüm önerileri de sunar.
Peki ‘Kuantum Mekaniği Bu Yardımı Nasıl Sağlar?’ bu konu ile diğer yazımda görüşmek dileğiyle,
Sınırsız olasılıklar evreninde bilgi ile kalınız…