Osmanlı döneminde bazı şarlatanlar devleti öyle zora soktular ki, masum yüzlerce fukaranın kelleleri bu cahil sahtekârlar yüzünden havalarda uçtu…Bunlardan en önemlisi ve yaşadığı devri en çok etkileyenlerin başında Cinci Hoca veya bilinen adıyla Hüseyin Efendi gelir…
17. yüzyılda yaşamış garip ve gizemli bir şahsiyettir... Osmanlı sarayına girmesi ve padişahın çok yakınında yer alması dolayısıyla dönemin önemli karakterlerinden birisi olmuştur… Yaptığı büyü ve sihir faaliyetleriyle tanındı…
***
İstanbul’da efsun ve sihir işleriyle de uğraşırken ünlendi… Kısa sürede Hüseyin Efendi’nin namı çevrede yayıldı... Nefesinin kuvvetli olduğu, bir dua ile hastalara şifa verdiği söylentileri kulaktan kulağa yayıldı…
Tam da bu sıralarda Osmanlı'nın tahtında psikolojik rahatsızlıklarla uğraşan I. İbrahim (Deli İbrahim) bulunmaktaydı... Kösem Sultan, Hüseyin Efendi’nin namını duyarak, padişahı tedavi etmesi için onu saraya çağırtır...
***
Deli namıyla anılan I. İbrahim, şehzadeliği döneminde uzun yıllar boyunca öldürülme korkusuyla kafeste yaşamıştı... Bu sebeple psikolojisi çok bozulmuştu… Hüseyin Efendi ilk kez saraya gelip padişahı tedavi amacıyla gördükten sonra, I. İbrahim rahatlamış, eskisinden daha iyi bir hale kavuşmuştu…
Bu olay Hüseyin Efendi’nin namının etrafta iyice duyulmasına yol açtı... Artık o, padişaha şifa veren ünlü Hüseyin Hoca olmuştu…
***
Hüseyin Efendi'yi çok seven padişah, onun yükselmesine vesile oldu… Dönemin şeyhülislamı karşı çıktıysa da padişahın emirlerine engel olamadı…
Hüseyin Efendi medreseyi bile bitirememişti... Fakat padişahı tedavi etmesi(!) onun bir anda kariyerini yükseltti... Evvela padişahın emriyle Hüseyin Efendi için güzel bir saray inşa edildi.
Ardından medreselerin birine müderris (günümüzde profesör) olarak yerleştirildi... Daha sonra da padişahın hocalığı görevini ve Galata Kadılığı makamını kazandı… 1644 yılında kendisine muhalefet eden Kemankeş Mustafa Paşa'nın ölümüne sebebiyet verdi... Bundan sonra ortada hiçbir rakibi kalmayan Hüseyin Efendi, son olarak da Anadolu Kazaskeri (Adalet Bakanı) oldu…
***
Hüseyin Efendi için kısa süre sonra rüşvet aldığı, dini kötüye kullandığı ve görevini suiistimal ettiği iddiaları ortaya çıktı... Bunun üzerine 17 Nisan 1646'da kazaskerlik görevinden alınarak İzmit'e ve daha sonra da Gelibolu'ya sürüldü...
Padişahın affıyla İstanbul'a geri döndüyse de 18 Ağustos 1648 tarihinde I. İbrahim'in tahttan indirilip öldürülmesiyle Hoca Hüseyin Efendi başıboş kaldı…
Sultan I. İbrahim'in oğlu IV. Mehmet tahta geçirilmişti… Cülus töreninde Hüseyin Efendi'den de 200 kese akçe getirerek biat etmesi istendi…
***
Hoca, padişahın cülusuna verecek parasının olmadığını beyan etti... Bunun üzerine Hüseyin Efendi’nin evi basıldı, kendisi ve birtakım takipçileri de tutuklandı… ‘200 kese akçem yok..’ diyen Cinci Hüseyin Efendi’nin evinden 12 güğüm altın çıktı…
O devirde, ekonomik sıkıntılar yüzünden paralardaki gümüş ve altın miktarı azaltılıyordu… Hüseyin Efendi’nin evinden çıkan akçeler ise ayarıyla hiç oynanmamış, tamamen saf altındandı…
***
Hüseyin Hoca’nın evinde bulunan bu paralar piyasada 'Cinci Akçesi' namıyla anılmaya başlandı…
Hüseyin Hoca ise bir süre hapiste tutulduktan sonra salıverildi… Habeş'e sürüldüyse de Kırım Hanı aracılığıyla yoldan geri döndürüldü…
İstanbul'da çevredekilere paralarının gasp edildiğini anlatması ve daha birçok çeşitli iddiaları ile sarayı karıştırdığı ve tehdit ettiği için 1648 yılının Ekim-Kasım aylarında idam edildi…
Cinci Hoca fitnesiyle, Osmanlı Devleti büyük bir zarara uğramış olsa da idamı ile def etmiş oldu…
***
Takip ediyor musunuz?
Bugün devletin en tepelerini etkisi altına almış, söz de hoca(!) kisvesi altında dolaşan, saygı gören benzer tipler var…
Kimi rüyasında devleti savaşa sokuyor… Müslüman âlemi kan ağlarken asalarıyla manevi âleme operasyona(!) çıkıyorlar…
Kimi kabir ateşine dayanıklı yanmaz kefen satıyor, kimi cinlerinden aldığı malumatı(!) ilahi vahiymiş(!)gibi idareye satmaya çalışıyor…
Ortak noktaları ise, güğümleri var mıdır bilmem ama CİNNİ AKÇELERİ’nin çok olması…
***
Her fırsatta Osmanlı’yı referans aldıklarını beyan eden idareden ricamız;
“Lütfen Osmanlı’nın iyi yanlarını örnek alın, acılarından ders çıkartın...”