Kıymetli okurlarımız; malumunuz üzere, Hicrî takvim, 1 yılı 354 ya da 355 gün olan ve 12 kamerî aydan oluşan, Efendimiz (sav) in Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç yılı kabul eden ve Ay'ın Dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir.
Hamdolsun Hicrî olarak bu yıl 1447 yılına giriş yapmış olduk ve Hicrî yılın ilk ayı Muharrem ayı içerisindeyiz. Tabi Muharrem ayı ve Hicrî yeni yıl ile ilgili olarak İslam tarihine bakarak konuşacak çok şey var ama yazımızı bize verilen alana sığdırmaya çalışacağız. Hicri takvim; Hicret ile başlıyor ya Hicreti konuşmadan geçemeyeceğiz. Hicret kelime anlamı olarak; ziyadesiyle bir yeri terkederek, başka bir yere göç edilmesi anlamını taşır. Özelde ise; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) ve Mekkeli müslümanların Mekke’den Medine’ye göçünü ifade eder. Bu vesile ile Medine’ye göç eden müslümanlara muhâcir, Resûl-i Ekrem’e ve muhâcirlere yardım eden Medineli müslümanlara da ensâr unvanı verilmiştir. Efendimiz (as) ‘a müşriklerin hakaret, eziyet ve zulümleri artınca, Rasûlüllah İslâm’a tebliğin zorlaştığını görünce, istemese de hicret etmek zorunda kaldı. Müşrikler başta Fahri Kainat Efendimiz olmak üzere, Müslümanlara çok eziyetler çektirdiler. Vel hasıl dini mübini İslâm kolay kazanılmadı. Bugün eften püften şeyleri eza olarak gören bizlerin, her daim Ümmetim diyen Peygamberi en fazla eziyeti, cefayı gördü. Dünya hayatında en büyük imtihanı başta Rasülullah (sav) olmak üzere, peygamberler yaşadı. Hicrî yılın ilk ayı olan Muharrem Ayı; dini açıdan büyük bir öneme sahiptir. Peygamber Efendimiz (sav) Muharrem Ayını “Allah’ın Ayı” olarak nitelendirmiştir. Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır. Allahu Teâlâ’nın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah'ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Efendimiz (as) tarafından bu şekilde buyurulmuştur. Aşura Günü ise Muharrem Ayının 10. günüdür. Aşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugün de Cenâb-ı Allah on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak da çok faziletlidir. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura Gününün de diğer günler içerisinde daha mübarek ve bereketli bir durumu bulunmaktadır.
Âşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yeri bulunmaktadır. Aşura günü Peygamberler açısından da hikmetlidir. Hz. Adem’in (as) işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edilmesi, Hz. İbrahim’in (as) ateşte yanmaması, Hz Yakup’un (as) oğlu Hz Yusuf’a (as) kavuşması, Hz. Eyyûb’un (as) hastalıklarının iyileşmesi, Hz Musa’nın (as) Kızıldeniz’den geçip, İsrailoğullarını Firavundan kurtarması, Hz. Nuh’un (as) gemisinin tufandan kurtulması, Hz. İdris’in (as) diri olarak göğe yükseltilmesi, Hz. Yunus’un (as) balığın karnından çıkması, Hz. İsa’nın (as) doğumu ve ölümden kurtulup göğe yükseltilmesi ve Hz. Muhammed’in (sav) Mekke’den Medine’ye hicreti hep bu günde meydana gelmiştir. Aşûra günü de bolluk, bereket günüdür. Hülasa arada bir de latife edelim; aşure davetlerinize hazır olduğumuzu da bildirelim. Aşureler kaynasın, afiyetle yenilsin, geçmişlere rahmet okunsun, yiyenlere sağlık, sıhhat, şifa temennisinde bulunulsun, ikram edenler ikram bulsun, dualar edilsin, bu mübarek gün Ümmeti Muhammed’in kurtuluşuna vesile olsun inşallah. Geldim Efendimiz’in (sav) biricik torunu Hz Hüseyin’in ve 72 yakınının hunharca şehit edildiği Kerbela hadisesine…İslam tarihinin siyasi kırılma noktası, hüznün, matemin, gözyaşının seller gibi olduğu Kerbela. Yankısı yüzyıllar boyu devam edecek olan Kerbela katliamı sonucunda Yezid ve taraftarları lanetle, Hz. Peygamberin ciğerparesi Hz. Hüseyin ve beraberindekiler ise rahmetle anılacaktır. Hz. Hüseyin başta olmak üzere, Hz. Peygamberin Ehli Beytine yapılan bu zulüm asla unutulmayacaktır. Rabbim Efendimizin (sav) ve Ehli Beytinin yolundan bizleri ayırmasın, hepsinin şefaatlerine bizleri nail eylesin. Kerbela hüznünün dilimize döküldüğü melodileri de gazetemizin internet sitesinde bulabilir, dinleyebilirsiniz. Dostlar bu konuya da değinmişken sözleri anonim, müziği Abdullah Akbulak Abime ait olan “Efendime selam söyle” eserimizi de tamamladık. Bunun da bilgisini vermek istedim. Yakın zamanda klibini çekip sizlerle buluşturacağız inşallah. Yorumlarınıza ve dualarınıza talibim. Nasipse, beğenirseniz, kültür ve sanat faaliyetlerine devam ederiz. Hakeza yazılarımıza da… Beğenmezseniz de canınız sağolsun, bırakırız... Bunu neden mi söyledim; konunun üstadı bir abimiz, bir önceki yazımızda ele aldığımız öğrenmenin yaşı olmaz düşüncemize vurgu yaparak, yeni bir kavram öğrendim, Esnaf gazeteci ve esnaf köşe yazarı da oluyormuş diyerek, sanırım özelde beni işaret ederek garipsemiş ve kendi alanına müdahale ettiğimizi düşünmüş olacak ki, herkes işine baksın mesajını vermekten geri durmamış. Pekala haddimizi bilelim. Büyüklerimize saygımız sonsuz. Bu büyük gazeteci abimizin paylaşımına da yine bir dosttan ironi olarak “çok önemli” yorumu gelmiş. Hepsine eyvallah! Değerli gönül dostları, bizim yazılarımız da Diyanetin hutbelerini andırır gibi oldu ama nasipse haftaya da içimin bir volkan gibi kaynadığı, 15 Temmuz Kutlu Zaferini coşkulu bir şekilde dile getirmek istiyorum. Rabbim 15 Temmuz Şehitlerimize de rahmet eylesin. Geride kalan ailelerine sabırlar versin. Gazilerimize de hayırlı uzun ömürler versin. Son olarak, Büyükşehir Belediyesinin pek çok faaliyetini eleştirip, muhalefet gibi gözüksem de, çocuklar için bisiklet ödüllü Sabah Namazı programını destekliyor, taktir ediyorum. Çocuklarımızı namaza alıştırmalı, teşvik etmeliyiz. Namazsız bir hayat düşünülemez. Namaz yazısını farklı bir zamana saklarken, Rabbimizin bize Kur’an’da öğrettiği dua ile bitirmek istiyorum: “Rabbim! Beni ve zürriyetimi, namazı dosdoğru ve devamlı kılanlardan eyle! Rabbimiz; dualarımızı kabul buyur” (İbrahim Sûresi 40.ayet) - AMİN…