Kurban; İbrahimce bir adanış, İsmailce bir teslimiyettir. Kurbanın kelime anlamı yaklaşmak, yakınlaşmaktır. Efendim umarım Bayramınız güzel geçmiştir. Kesilen kurbanlar bizi Rabbimize daha çok yakınlaştırmıştır inşallah
Allahü Teala Kevser Suresinde; “Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik(1). Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes(2)” buyurmaktadır. Yine Cenab-ı Allah Hac Suresi 37.ayette “Kestiğiniz Kurbanların etleri de, kanları da Allah'a ulaşmaz. O'na ulaşacak olan sadece sizin takvanızdır” buyurmaktadır.
O halde kestiğimiz hayvanların bize ihtiyaç sahibi ve yoksullarla paylaşmaktan başka bir faydası yoktur. Bu bayram et yeme bayramı değildir. Duyduğumuz kadarı ile bu bayram da kurbanlık fiyatları cep yaktı. Ama ne hikmetse alan satan memnun değil. Hayvancı para kazanmadım hatta zarar ettim diyor, alan da çok pahalıydı diyor, iş arada kasaplara yaradı anladığım kadarıyla. Her neyse Allah herkesin çarşısına pazar versin, işini gücünü rast getirsin. Bizim derdimiz olayın ticareti, insanların kazancı, hayvanların kilosu, yağlı mı yağsız mı oluşu değil, işin ulvi boyutu, Allah için kurban kesmek, kan akıtmak, tevekkülü, teslimiyeti, adanmışlığı anlayabilmek…
Bu şekilde Allah için kurban ibadetini gerçekleştiren kardeşlerime ne mutlu. Etleri derin donduruculara yerleştirip de, seneye kurbana kadar muhafaza edip, et yemek, ihtiyaç sahipleri ile paylaşmamak Kurbanın gayesi olamaz.
Geçen yazıda da Filistin'den bahsetmiştim ya başınızı ağrıtmadan yine onların İbrahimce adanmışlığından, İsmailce teslimiyetinden dem vurmadan geçemeyeceğim. Allah yolunda, malını mülkünü tüm servetini, ailesini hatta canını adayabilen, ahiret için dünyalık bütün her şeyden vazgeçebilen yiğitlere, İbrahimce adanan gönüllere selam olsun. Madem ki Allah ve Rasûlü benden razı olacak o halde Ondan gelen her şeye kabulüm diye teslimiyet duyacak Müminlere selam olsun.
Korkma, üzülme Allah bizimle beraberdir buyruğuna ittiba eden dava erlerine selam olsun. Her Bayram namazı hutbesinde Hocanın küslerin barışması, dargınlıkların giderilmesi, kardeşliğimizin pekişmesi vurgusuna, nefsine söz geçiremeyip de o bayram bu bayram değil diye düşünen, karşı taraftan atılım bekleyen dostlar; ne diyordu Yunus Emre Hazretleri sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz. Sultan Süleyman’a kalmayan dünya, bize mi kalacak sanırız. Şu egomuzu, gururumuzu, kibrimizi kırıp, Allah için dünya ve ahiret kardeşi olduğumuzu bir düşünsek, safları bir sıklaştırsak, aramızda birliği, dirliği, kardeşliği hakim kılsak, Kurbanı, paylaşmayı, adanmışlığı ve teslimiyeti daha iyi anlayacağız.
Rabbim bizi bunun idrakinde kılsın, paylaşmak bizi her daim mutlu eylesin. Efendim Diyanet vakfımızın sloganıydı sanırım “Kurbanını paylaş, kardeşinle yakınlaş” Biz de bu minvalde 6 senedir nasip olduğu sürece, uzak diyarlarda, Afrika kıtasında, bu yıl Togo ülkesinde sizlerin vekâletlerini, kurbanlarını kardeşlerimizle paylaştık.
Devletimizin ve Milletimizin hizmet götürdüğü her yerde Elhamdülillah nice güzelliklere mazhar oluyor, teveccühler alıyoruz. Lakin bu sene TOGO’da bazı sıkıntılar yaşadık. Kısaca buna değinmek istiyorum. Daha sonra oraya gitmeyi düşünen kardeşlerime fayda sağlayabilir diye. Togo’ya vardığımızda birbirimizden bağımsız olsak da yaklaşık 15 kişi civarında Türkiye Diyanet Vakfı görevli ve gönüllüsü ile birlikte, içerisinde İl ve İlçe Müftüsü Hocalarımızın da olduğu bir kafileyle beraber havalimanında 9-10 saat mahsur kaldık.
Planlarımız ve zamanımız altüst oldu. Akabinde işiniz tamam dediklerinde, pasaportlarımıza el koydular ve başka bir yerden alacağımızı ifade ettiler. Pasaportları göç idaresine göndermişler. Hemen gideceğini ve alabileceğimizi söyledikleri halde o günün mesai saati bitiminde belirttiğim kafile ile birlikte pasaportlarımızı güç bela, yalvar yakar alabildik.
Hatta o günden sonra 3 gün tatil olacağını duyduğumuzda, dönüş uçağını da kaçırabileceğimizi, kurbanları kesemeyeceğimizi bile düşünerek, ümitsiz bir hal aldık. İşi çözemeyeceğimizi düşünerek, dönüş için randevu aldığımız Büyükelçimizi hem ziyaret edelim, hem de kendilerinden yardım isteyelim temennisinde bulunduk. Lakin Büyükelçiye vardık varmasına ama ondan beklediğimiz desteği, yardımı da göremedik. Dünyaya kafa tutan bir Ülkenin Lideri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı temsil edecek profili maalesef göremedik. Büyükelçimiz bizi sorgular, bize hesap sorar gibi bir durum ile Göç idaresi müdürü, başkanı her neyse en tepedeki kişi ile görüştü yanımızda sözde ama Ülkemizin gücünü maalesef karşı tarafa yansıtamadı. Çözüm odaklı, iş bitirici bir yaklaşım gösteremedi, biz Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği olarak vatandaşlarımıza kefiliz pasaportlarını derhal verin, bekletmeyin, zorbalık yapmayın diyemedi, ülkemizi ve vatandaşımızı temsil kabiliyeti düşük oldu. Bunun için de üzülmekle beraber, Sayın Bakanımıza veya ilgili Bakanlık Personellerine de durumu arz edip, şahsen şikayette bulunacağım. Bizi boşverin, Devleti temsil eden bir kurum olan gözbebeğimiz Türkiye Diyanet Vakfı personeli Hocalarımız da çok mağdur oldu.
Velhasıl biz bir şekilde belki de mazlumların duası sayesinde pasaportumuzu aldık. Dönüş yolculuğunda da ülkeyi terk etmeden önce pek çok şeyi denediler. Kapıda selam verdiğiniz kişiden, valizleri kontrol eden polislere, pasaport kontrolü yapan, havalimanındaki ayakçılar da dahil olmak üzere pek çok rüşvet isteyene şahit olduk, vermediğiniz zaman da yine ciddi zorluk çıkarttılar. Her neyse gittik geldik, Ülkeye girip çıkabildiğimize, canımıza birşey olmadığına dua ediyoruz.
Afrika Coğrafyası zordur ama bu zamana kadar hiç böyle bir şeye rastlamadık. Tam aksine o ülkeye hizmet götürmenin, yüzlerdeki tebessümüne başta havalimanından başlayarak defalarca şahit olduk. Velhasıl Togo ülkesine gidecek kardeşlerimize de iyi araştırmalarını, işlerini garantiye almalarını, organizasyonu kiminle yaptıklarına dikkat etmelerini, kontakta oldukları kişilerin kendi ülkelerindeki akreditelerine, kabul görmüşlüklerine dikkat etmelerini önemle tavsiye ediyoruz. Anti parantez şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Dünyanın farklı yerlerine giden vatandaşlarımız görüyor ve biliyor ki, gidilen her yerde Cumhurbaşkanımıza sevgi seli var. Türk’üz diye belirtince gerek Afrika’da, yine dönüş yolculuğunu yaptığımız gerek Fas’da kiminle temas etmiş isek, gözleri dolarak, heyecanla, muhabbetle Recep Tayyip Erdoğan’dan bahsediyorlar. Siyaset yapmıyorum, gördüklerimi objektif olarak aktarıyorum. Bu da bizi onurlandırdı, gururlandırdı, duygulandırdı. Sevgili dostlar; bizlere kurbanlarını emanet eden güzel insanların her birine de denk geldiği zaman ifade ettiğim gibi, imkanı müsait olanların ömründe bir defa dahi olsa Afrika ülkelerinden birisine gitmesini, oraları görmesini özellikle temenni ediyorum. Nefis terbiyesi açısından da çok faydalı olacağını düşünüyorum.
Efendim Bayramın 1.günü kurbanları kestik hepimizin kurbanını Rabbim kabul buyursun. Akabinde 2.günü de hafızlık eğitimi veren birkaç Kuran Kursunu ziyaret ederek, sizlerin desteği ile Kuran-ı Kerim hediye dağıtımını gerçekleştirdik. Bütün yokluğa rağmen, o kardeşlerimizin yüzlerinin gülmesine vesile olmak en güzel duygulardan olsa gerek hamdolsun. Kuranın nuru ile nurlanmış gençler, ümmetin en şereflisi hafız çocuklar, tilavetleriyle, bağış sahiplerine, bizlere ve ülkemize yaptıkları dualar ile gönüllerimizi fethettiler. Umarım biz de onların teveccühüne layık olup, gönüllerini fethetmiş, dualarına mazhar olmuşuzdur. Ülkemiz üzerinde, mazlum, mağdur, fakir ve garip coğrafyaların duası inanın çok. Kurban ve Kuran-ı Kerim çalışmalarından sonra, çocuklarla, çocukça geçirilen öyle güzel zamanlar da var ki; şekerler, balonlar, oyuncaklar havada uçuşuyor. Havada uçuşuyor derken mübalağa etmiyorum kapanın elinde kalıyor, her birine yetecek malzememiz varken bile yokluğun verdiği bana kalmaz mı duygusuyla kapış kapış herşey. Ama o minik yavruları, gözbebeği çocukları yalandan bir balon, bir şeker, ufak bir oyuncak öyle mutlu ediyor ki, burada bunun tarifi mümkün değil, yaşamak gerekiyor. Rabbim o duyguyu da dileyen, isteyen, herkese yaşatsın. Her ne kadar oraları merak edip, bir sefer de olsa ben de gitsem, Ordaki çocukların başını sıvazlasam, nefis terbiyesi yapsam, oraları gördükten sonra da başımı secdeden, seccadeden kaldırmadan halimize şükretsem diye düşünen sayısız gönül dostumuz olsa da, çok az da olsa “ya bizim ülkemizde fakir, yoksul kalmadı mı da, oralara gidiyorsunuz, bir de marifet gibi anlatıyorsunuz” diye bazen şevkimizi kırmaya çalışan, durmadan tahrik edenlere karşı da takılmadan, üzülmeden, heyecanımızı, kara sevdamızı tazeleyerek, yolumuza devam edeceğiz inşallah.
Yeniden kavuşuncaya dek, o saf masum yavruların sımsıcak sarılışlarını, umut dolu bakışlarını, gülen yüzlerini unutmayacağız, dualarını hep kalbimizde, gönlümüzde hissedeceğiz. Gönül almak, kalplere girmek, bizi biz yapan, inancımızı sağlamlaştıran, kardeşlik hukukuna riayet eden, böylelikle Cenab-ı Hakkın rızasını kazanmak için gerçekleştirilen en güzel değerlendendir. Yunus Emre (ra) yine buyuruyordu ki;
“Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil…
Onun içindir ki; “Ben gelmedim dava için, benim işim sevgi için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim”
Rabbim her daim gönül yapanlardan eylesin bizi, gönül kıranlardan değil…
Bugünlerde Orta Doğu yine karışmaya başladı. İran-İsrail saldırıları, savaşları sıcaklığını koruyor. Katil İsrail, İran’ın neredeyse tüm komuta kademesini öldürdü. İran da buna cevaben Tel Aviv'i cehenneme çeviriyor. İran bizden biriymiş, Müslüman gibi görünmüş olsa da, tarihten bu yana hiçbir zaman dost olmamıştır. Müslümanca bir duruş sergilememiştir. Onun içindir ki her ikisi de beter olsunlar, birbirlerini yesinler. Katil İsrail’in sonu yaklaştı inşallah. Filistinli küçüğünden büyüğüne iman dolu yüreklerin ahı, kahrı, gözyaşısı zalime, siyoniste, eza, cefa, bela, kahır olsun, Rabbim kahru perişan eylesin zalim İsrail’i… Gazze’ye derman olacak, en yakın giriş kapısı olan Mısır üzerindeki Refah kapısına da dünyanın her yerinden dini, dili, ırkı fark etmeksizin insanlar akın ederken, bu insanlara müdahale eden, kapıyı açmamakta, yürüyüşü durdurmakta direnen, siyonist uşağı, İsrail’in talimatı ile çalışan, darbeci, zalim Sisi ve militanlarını da Rabbim kahretsin. Firavun Sisi değil miydi, büyük mücahid, dava adamı, Hafız Mursiyi zindanlarda çürüten, idam kararları verdiren. Mutlak adalet sahibi olan Rabbim; elbet Mursi’nin hakkını firavunlarda bırakmayacaktır. O mübarek zat Mursi’nin hepimizin malumu olduğu birleşmiş milletler kürsüsündeki bir konuşma videosunu tüylerim diken diken, gözyaşları içerisinde izledim. Allah’a hamd, Rasûlüne Salatü selam getirdikten sonra, diyordu ki; biz Efendimiz (sav) i seviyor ve O’na tabi oluyoruz. O’na hürmet edene biz de hürmet ederiz. O’na sözlü veya fiili düşmanlık edene, biz de düşmanlık ederiz…” Mevlam Şehit Mursiye rahmet eylesin, Cennetinde Cemalullah ile müşerref kılsın. İşte o peygamberin ümmeti olan bizler; “Anam babam sana feda olsun Ya Rasülallah” diyebilecek kadar kendi canımızdan daha çok Alemlere rahmet, fahri kainat Efendimiz (sav) i severiz. Mücadelemiz, inancımız Onun içindir ki Allah’ın elçisi Peygamberlerin katili, zalim, siyonist İsrail ve onun tüm destekçilerini, Mısır firavunu Sisi yi Rabbim her iki cihanda da yaksın kavursun. Evet efendim; büyüklerden bir zat dermiş ki, Allah’ın dostlarını seven bir gün gelir onlardan olur, Allah’ın düşmanlarını seven de bir gün gelir onlardan olur maazallah…
Son sözler olarak, Kırklardan, yedilerden, ebdalden olan, büyük Veli, Hızır (as) dostu Ladikli Ahmet Hüdai Hazretlerinin 8 Haziran vefat yıldönümüydü. Kendisini rahmetle anarken, Cenab-ı Hak’dan şefaatini Murat ederken, onun şu sözleri ile bitirelim:
“Benim bu sözlerim ibret olsun kalan sağlara
Bir sözüm yok söylenecek kalbi kara horlara
Ne söylesen ne kâr eder böyle olan kullara
Ey Hüdam beni kavuştur, affolan mağfurlaraYapraksız ağaçta meyve biter mi?
Yanmayan gönülde duman tüter mi?
Emir olmayınca bülbül öter mi?
Mevlam söyletmese dilim söyler mi?Sözümün nihayeti yoktur,
Benim de isyanım çoktur,
Gitme Hakk'ın kapısından,
Başkasından fayda yoktur.”
Rabbim bizleri Hakkın kapısından ayırmasın. Allah dostları ile haşru cem eylesin, dünyada göremedik ama Cennetinde bizleri kavuştursun. Himmetlerini her daim üzerimizde kılsın. Ladikli Ahmet Hüdai Hazretleri nezdinde cümlemizin yoldaşı Hz Hızır (as) olsun inşallah.