Asırlar boyu cepheden cepheye koşmuş bir milletiz. Yıllarca süren savaşların sonucu yoksulluk, gözyaşı olmuştur. Verimli çağındaki gençlerin yok olmasıdır. Savaşlar can alır, can yakar yoksulluk yaşatır. Onun için savaşın diğer adı ölümdür.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetti. Orada yaşayan, kaçamayan teslim olanlara dokunmayın dedi. Aynı şekilde yaşamaya ' işleriyle uğraşmaya devam etmeleri sağlandı. Çok güzel insani bir duygudur yapılan. Çok güzel erdemli lidere yakışan davranıştır. Onlar, konumları gereği asker olmadılar. Ticaretle, üretimle uğraşarak zengin oldular. Biz öldükçe onlar zenginleşecek çoğaldılar. Kısaca ülkenin sanayi, ticareti, üretimi, ithalatı, ihracatı azınlıkların eline geçti. Bütün işgal edilen yerlerden ganimet alındı. Yaşamlarına dokunulmadı. Özgürce yaşadıkları gibi işleriyle uğraşmaları sağlandı.
Bedeli Çanakkale'de ödendi diyerek, lastik tüccarına sahte 100 lira veren Galatasaraylı öğrenci, 17 yaşındaki M. Muzaffer tarafından ordumuzun acil ihtiyacı olan lastikler yetiştirildi. Vatanın savunulması için gidip onlardan, ordumuzun ihtiyacı olanları satın aldık. Onlar her şeyden para kazandılar. Kendini ait olduğu millet için savaşa gitmeden, diledikleri gibi yaşamış, para kazanmış oluyorlardı.
Atatürk, ömründe bir soruya cevap veremedi. Yıllarca süren savaşlar, yoksulluk belimizi büktü. Acıları biz yaşadık sefayı azınlıklar sürdüler. Cumhuriyet kurulduktan sonra sınırlarımız içinde kalanlar bizim yurttaşımızdır. Mustafa Kemal Mersin gezisinde, çevresinde devasal binalar gördü. Bu köşk kimin? Kirkor'un efendim. Şu koca bina kime ait? Yargo’nın efendim. Şu devasal köşk kimin? O da Salomonun efendim. Yurdunu ve milletini çok seven, onların en iyisine layık olmasını isteyen Mustafa Kemal Atatürk onlar bunları yaparken siz neredeydiniz? Ne yaptınız diyor. ? Biz Yemen'de, Balkanlarda Çanakkale'de, Sakarya'da savaşıyorduk paşam diyorlar. Hayatta canımı yakan soru, bu ihtiyardan geldi diyor. Yaşamında cevap vermekte zorlandığı soru bu olmuştur.
Birkaç gün önce sokak röportajına denk geldim. Ne iş yapıyorsun? Diye sordu. İş yerim var, iyi para kazanıyorum dedi. Vergi veriyor musun? Sorusu sorunca vergi yok, vergi yok diyor. Ne kadar acı değil mi? Acırsan acınacak duruma düşersin. Biz helal kazancın vergileri ödendikten sonra kalanına deriz. Koşullar eşit olmadan, bizim ülkemizde, bizden fazla para kazanıyorlar…
Belediye otobüsüne bindiğim hatta iki üniversite bir de hastane var. Her gün gidip veya gelişinde on, on beş çocuğun kartı boş çıkıyor. Bazı şoförler anlayış gösteriyor. Bazıları da cep telefonunu çıkar, kart tutulan yerde işlem yapabilirsin diyor. Cep telefonunda parası olsa, işlem yapacak durumda olsa kartı boş olur mu?
Göçmenler ücretsiz binebiliyorlar, onlara serbest kart verilmiş. Bu kartlarla keyfi ve gönüllerine göre gezebiliyorlar. Aynı hatta yirmi, yirmi beş kişi tutunca serbest kart ne diye şoföre sordum. Verdiği cevaptan, onun da memnun olmadığını anladım. Gençlerimizin başı eğilirken onların keyfi yaşantısı ve aldırmazlığı beni üzdüğünü söylemek isterim.
Herkese yardım edebilecek konumda olsak, bundan hepimiz onur duyarız. Kendi insanımız sıkıntı içinde yaşarken, başkalarına yardımcı olmak ne derece doğru bilemiyorum?
Ülkemizde verimli, üretken insanlar yurt dışına gidiyor. Bizim ülkemizde verimsiz, maganda tipleri doluyor. Refah içinde yaşar gibi, kendi yurdunda gibi nüfus üretimi yapıyorlar. Onlar ne kadar mutlu bizim ülkemizde bilemem. İsteyerek bu durumu gelmediklerinde de biliyorum. Ama bulundukları yere saygı, biraz da çekinerek yaşamak gerekmiyor mu?
On bir ilde yıkıcı deprem yaşadık. Yer yer artçılar devam ediyor. Yurdun büyük bir bölümünde, her an deprem olacak uyarıları yapılıyor.
Avrupa'nın onur duyduğu, sahiplendiği, humanizmin özü bize aittir. Gerek Osmanlı da Fatih Sultan Mehmet, asimile etmeyi aklından bile geçirmemiştir. İnsana insani duygularla muamele edilmiştir. Avrupa uygarlıkları ile övünse de asimile etmeyi seçiyor.
Cumhuriyet yönetimi ile birlikte sınırlarımız içinde kalan herkes eşit yurttaş olmuştur. Kimseye ayrıcalık uygulanmamıştır. Cumhuriyeti yüzüncü yılında insanımız hak ettiği huzuru, özgürlüğü, refahı barış içinde yaşamalıdır.
Anadolu'da sürekli yetmiş iki millet yaşadı. Bizle yürüyenlere selam, hainlik besleyenlere lanet okuduk cumhuriyetle birlikte.