Çağımızdaki eğitim ezberlemeyi gerektirmiyor. Uygulamalı ve yaparak yaşayarak kendine mal etmelidir, öğrendiğini. Tam öğrenme çok yönlü kişilik kazandırma sağlar. Köy kalmadı Kent Enstitüleri yaşama geçirilmelidir görüşü atılıyor. Bu görüşün doğru veya yanlış olduğunda değilim. Gönlümden geçen köylerde olmasıdır. Hem maliyeti, hem arazi genişliği uygulamalı eğitim olduğu için köyler tercih edilebilir. Yaparak ve yaşayarak öğrenme başarıyı getirir,
Dünyaya çok yönlü bakabilen kişilik sahibi yapıcı öğretmenler yetiştirilmesi gerekir. Okuyan insanların aklından kalem efendiliği geçmemiştir burada. Üretme, örnek olma, model olmayı öğrenmiş kişilere gerek vardır burada. İşte kendimize özgü uygulamalı eğitim modeli köy enstitüleri yapıcı ve üretici insanlar yetiştirmiştir.
Bu kadar övgü yapılan model neden engellendi? Bu Topraklara özgü başarı neden engellendi? Bunu engelleyenler köy enstitülerini kapatanlar toprak ağaları ve feodal yapıya sarılanlardır. Bunlar cumhuriyet aydınlanmasını işlerine sindiremeyen kompradorlardı. Böyle düşünenler kendilerini efendi başkalarını onlara çalışmak zorunda kalan köle gözüyle bakarlar.
Düzeni ve zihniyette karanlık olanlardan eğitim ötesi aydınlanma beklenir mi? Feodal yapı birçok yerde, yörelerde hala güçlüdür. Cumhuriyet aydınlığı her yere ulaşamadı. Özgür birey ve eşit yurttaş olma bilinci her yere ulaştırılamadı. Cumhuriyete ve aydınlanmaya karşı her türlü karalamayı her türlü kötülemeyi artırarak sürdürmeye çalıştılar.
Cumhuriyet herkesi vatandaş olarak görür. Mal mülk edinmiş zenginler kendilerini bey, efendi görürler. Kısaca herkesi eşit yurttaş olarak görmezler ve kabul etmezler. Bu bakış ve görüş temelsiz yanlıştır. İnsani olmayan bir durumdur.
Kurtuluş savaşı yurdun her yerinde devam ederken Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Hala birçoklarının zihniyetinde mandacılık fikri vardı. Kendilerini kendi halkının içinde farklı görüp egemen güçlere boyun eğmeyi de kendilerine rıza gören kişilerdi bunlar. Ve bunlar bu tekliflerini utanmadan ve sıkılmadan defalarca Mustafa Kemal'e aktarmışlardır. Tam bağımsızlığa inanmış milletin kaderini ve kara talihini yine milletim kendisini kurtaracağına inanmıştı Mustafa Kemal Atatürk. O Anadolu'ya ilk ayak bastığında tam bağımsızlığı, kendi egemenliğine sahip yönetimi kurmayı ta başta planlamış ve inanmıştı.
Siyasi partiler herkesin oyunu almaya çalışırlar. Ama hizmeti kendi çıkarlarına kullanırlar. Biat eden kitleleri korumaya çalıştılar. Özgür birey değil itaat eden bireyleri isterler. Onun için köy enstitüleri kapatıldı. Aydınlıktan korkanlar karanlığa sığınır. Ama insanoğlunun çalışmaları daima iyiye ve güzele olmuş, doğruya olmuştur. İyilik ve doğruluk daima galip gelmiştir.
Kendi topraklarımızda kendimize özgü aydınlanmacı eğitimi durdurduk. Hatta kapattık ocağına kibrit suyu döktük. Oysa köy enstitülerini devam ettirebilmiş olsaydık ne liberal Amerika ne Almanya ne de Rusya'ya taklitlerine özenilmeyecekti. Milli Kemalizm ilkelerine dayalı eğitim sonlandırıldı yaparak ve yaşayarak öğrenmek değil ezberleme yöntemi seçildi.
Başka türlüsü olmazdı. Eğitim sınıf içine kapatıldı teknolojik gelişmeler görülmedi, ezberci eğitim modeline geçildi.
Yani bilen üreten yapan değil taklit eden eğitim modeline geçildi. Ziraatçı tarlaya girmedi, elektrikçi elektrik görmedi, kitapta okuduğu ile kaldı bizim eğitimde, öğrenmenin, üretmenin dışına çıkarıldı. Ezberci eğitimle kalkınma olmaz.
Köy enstitülerinde yetişen bir öğretmenin şiirini aktarıyorum kısaca,
Kökleri derinde bir ulu çınar/ Ülkesine aşık köy enstitüleri/ Ulusal kalkınma ereği sunar/ Karanlığa ışık köy enstitüleri/
Cilavuz’da Ergani'de Pulur’da/ Yurdun dört bir yanımda /Yurtsever insanları yetiştirdi burada/ Kıvılcımlar olup dağıldı yurda/
Bazen söylenecek sözün üstüne söz olmaz derler. İşte o noktadayız ve oradayız. Kendi geleceğini karartanlar kendi insanının başka milletlerin eline bakmasını sağlayanlar bütün bu olanlar karşısında acaba ne düşünüyorlar? Aklını kullanıp kendin olduğunda Anadolu seni şaha kaldıracak her türlü güçtedir. Umutsuzluk yok. Bunu bil ve buna göre yol çiz kendine.