Güzel yurdum, aziz milletim en büyük doğal felaketi yaşadık. Ölenlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Ozanın dediği gibi:( her gecenin bir gündüzü ) olacaktır. Her acıdan sonra sevgi çiçekleri açacaktır. Geçmiş olsun büyük Türk Milleti.
Türkiye'nin elli yıl önceki nüfusu köy ağırlıklıydı. Şu anda kentli nüfusu daha fazladır. Köyde kalanlar da şehirdeki sosyal imkanlara sahipler. Kısaca üreten, kendine yeten köy kalmadı. Köyde yaşayanlar da yumurtayı, yağı, yoğurdu, peyniri şehirden satın alıyorlar. Ekmek bile şehirden gidiyor köylere. Bu ne demek oluyor? Köyde üretimin bittiğini gösteriyor. Herkes köyünde kalabilseydi, böylece yıkım ve acıda bu boyutlarda olmayabilirdi.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda köylerdeki nüfus yüzde 80'e varıyordu. Herkes gücüne göre üretiyordu. Eşeği, tavuğu, ineği en az on tane küçükbaş hayvanı vardı. Toprağını eker diker yiyeceğini kaldırırdı. Toplumun gelişmeleri katkı sağlar, üreterek yaşarlardı.
Gelecek kaygısı insanları kentlere taşıdı. Çocuklarını okutabilme düşüncesi, kentin kenar mahallelerinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldılar. Kendileri kentli olsalar da yaşamları değişmedi. Bunlar kentin sosyal yaşantısına ayak uydurmadı. İşi bitince evinin yolunu tuttu.
Geçen gün ekmek beş lira, simit altı lira diye yazdım. Birisi de bunlar bir şey mi? Yorum yazdı. Kahve kırk beş, atmış lira arası ,sigara otuz, kırk lira arası gibi yazdı. Bunlar yanlış değil doğru. Yukarıda söylediğim gibi kentli olanlar oralara gidemezler onların öyle bir lüks hayatı olmadı ,olamazdı. Her yerde değilse, belli yerlerde kahve içmeyi kent yoksulları düşünmedi. Ama onların çocukları kent yaşamına alıştı harcama yöntemleri değişti.
Elindeki telefon kaç para? Şu kaç para? Yoksul olsan, yoksulluk olsa bunlara sahip olamazsın anlamında soruyorlar. Esas yanlış burada başlıyor. İnsanın en temel ihtiyacı olan şeyler bunlar. Telefon her insana ihtiyaç durumuna geldi. Yani insanlar gücü yetse ev almazlar mı? Araba almazlar mı? Bunlar da temel gereksinim değil mi? Tarih boyunca bir kısım insan rahat yaşayıp gelmiştir. En konforlu şekilde yaşamış ve yaşıyorlar da. Kimse onların böyle yaşamasına bir şey dediği yok. Her insanın insan onuruna yaraşır gelire kavuşturulması ve insanca yaşaması temel haktır.
Türkiye bir zamanlar tarımda çok iyi durumdaydı. Yani nüfusun köyler de çoğunlukta olduğu zaman. Herkes az veya çok durumuna göre üretiyordu. Geniş topraklara sahip olanlar iyi yaşama imkanlarına kavuştular. Ama herkes yerini ve gücüne göre ürettiği için sıkıntılar çok azdı.
Yine dönüp dolaşıp tarıma bilinçli şekilde sarılmalıyız. Kavak kaç senede yetişir, meyve ağaçları kaç senede meyveye durur. İki ve üç yaşına gelmiş hayvanlar beş ay sonra yavru verir. Çok akıllı şekilde ülkenin coğrafi konumlarına göre gereken planlama yapıldığında beş-on sene içinde farklı bir Türkiye yaratılır. İnsanlar hazıra değil üretmeye, üretime teşvik ve yönlendirilmesi gerekir.
İnsanlar üretmeye başlayınca durumları kendiliğinden değişir. Durum böyle olunca devlette kazanmış ,yurttaşların da kazanmış olacaktır. Bilinçli bir şekilde taşın altına elimizi soktuğumuzda beklenen güzel günler gelecektir. Hedef üreterek insanca yaşamaktır. Önceden olduğu gibi herkes gücüne göre üreterek yaşamaya dönmeli. Üretim arttıkça refahımızda kendiliğinden artacaktır.
Ülke olarak çok büyük acı yaşadık. Böylesi acıları bir daha yaşamamak için, gerekli planlama, zemin çalışmaları yapılarak, fay hatları hesap edilerek binalarımızı, yol ve havaalanı yapmamız gerekir. Geçmiş olsun Türkiye’m, son olsun inşallah acıların.