Karadır Bu Bahtım Kara

Mustafa ÖZLÜK

Bu başlık yakışmadı ama... Neşet Ertaş beraber çalıştığı yerde ki Leyla'ya aşık olur. Babasına gösterir. Bu bize gelin olmaz der. Gençlik ve Leyla'nın aşkı babanın sözünden ağır basar. Leyla ile evlenir. Babasına karşı derin pişmanlık duyar. Yazımı kışa çevirdin der. Dünyanın rengine aldandım der. Der ama ne fayda ,babanın sözü kulakta küpe olur ömür boyu. Dünyaya pozitif bakan, sevgi ve saygıyı her canlıya gösteren Neşet Ertaş.

Türkiye'nin türküleri o kadar berrak ki. Yüreklere bir güneş gibi doğuyor. Türkülerimize tarihler boyunca emek verenlere saygı duyuyoruz. Türkülerimizin üzerinde farklı şekillerde oynanmasını veya söylenmesini hoş karşılamıyoruz. Bilen ustalar, aslına özüne uygun söylesin, bilmeyenleri de dinlesin.

“Ulu arıyorsan, analar uludur. Sevmişim gönülden, olmuşum kulu. Analar insandır, biz insanoğluyuz.”
Bu sözlerin derin anlamı, yüzyıllar süren Anadolu geleneğinin özüdür. İnsan, anadır. Ananın dışındakiler insanoğludur. Neşet Baba da “İki nimetim var: Biri anam, biri yârim. İkisinin de sonsuz kıymeti var.” diyerek bu gerçeği dile getirmiştir.

Neşet Ertaş okulu sevmemiştir. Yaramazlık yaptığında babası, “Seni okula gönderirim.” dermiş. Belki de okulu sevmemesi, içinde büyüdüğü sosyal yapıdandır. Annesi vefat etmiş, babası sürekli çalışmış, o ise düğünlerde çalıp söyleyerek hayatın yükünü erken yaşta taşımıştır.

Neşet Ertaş’ın müziğine herkes hayrandı. Özellikle Zahide türküsünde, herkes sevdiğinin adını onun yerine söyler, kendinden geçerdi. Böylesine yürekten söyleyen sanatçı az bulunurdu. O, gösterişten uzak, içinden geldiği gibi çalıp söyleyen nadir bir halk ozanıydı.

Bir geleneğin en önemli temsilcilerindendi. Onu televizyonda ilk izlediğimde gözyaşlarımı tutamadım. Kader, daha çocuk yaşta heybeyi boynuna astırdı. Ev ev dolaşıp yiyecek topladığı günleri vardı. Bu, yalnızca onun değil, köylerde nice çoğunun yaşadığı bir hayattı.

Neşet Ertaş halkın içinden gelen bir sanatçıydı. Sanatı, hayatın ve insanların değerleriyle derinden bağlıydı. Türkülerinde hem sazı hem sözüyle Anadolu vardı. Kendi ifadesiyle:
“Bizim türkülerimizde halkın kalbi vardır; halkın sevinci, derdi, aşkı, ayrılığı ve umudu vardır.”
Bu yüzden her yaştan insan tarafından sevilmiştir. O, kendini halktan üstün görmemiş, tam tersine “Ayağınızın tozu olurum.” diyecek kadar alçakgönüllü olmuştur.

Şöhret sarhoşluğu hiç yaşamamıştır. Sanatını Anadolu’nun gariplerinden almış, onlara daha fazlasını vermeye çalışmıştır. “Garip” mahlasını kullanması da bundandır. Çünkü sanatçı, halkın üstünde olamaz; halkın bir parçasıdır.

Aşık Veysel ile gönül dostluğu, sanat yolunda ayrı bir anlam taşır. Çünkü aşk, bireysel bir duygudan öte; insanı olgunlaştıran, kaynaştıran bir kaynaktır. Sevgisiz sanat üretilemez; üretilse de halk tarafından sevilmez. Neşet Ertaş’ın sanatında daima sevgi, sabır, doğruluk ve adalet vardır.

Neşet Baba, gösterişten uzak, içtenliğiyle yaşayan bir halk ozanıydı. Sanatıyla topluma hizmet etti. Babası Muharrem Ertaş da halk sanatçısıydı; Neşet de onun yolunu sürdürdü, Çiçekdağı’nı öksüz bırakmadı.

Türkülerinde halkın yaşadığı sorunları dillendirdi, düşündürdü. Adaletli bir yaşamın herkes için mutluluk getireceğine yürekten inandı. Onun sanatı ve yaşamı, insan sevgisi üzerine kuruludur. Halktan kopan sanatçı olamaz; o, halkın içinden doğar ve halkla yaşar.

Ruhu şad olsun…
“On üç yıl, üç saat at gibi geçti. Neden her yerde sesindir, sazındır, sözündür?”

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.