6-0'lık sonuca herkes çok üzüldü. Yurt dışından gelenler olduğu gibi burada biletler karaborsaya düştü. Dört, beş bin liraya maç bileti satıldı. Umutla, hiç kimsenin gözü para görmedi. Yenilsek de çok kötü bir sonuç beklemiyorlardı. Sonuçta verdikleri paraya, yenilgiye herkes çok çok üzüldü.
Eğitim, toplumların geleceğini şekillendiren en temel unsurdur. Ancak ülkemizde eğitim sistemi sürekli tartışma konusu olmakta; olumlu adımların sayısı az, yanlış uygulamaların sayısı ise fazladır. Eğitim yalnızca öğütle verilmez; örnek olarak, yaşayarak ve hissettirerek öğretilmelidir. Aksi takdirde verilen öğüt, bir kulaktan girip diğerinden çıkar; kalıcı bir etki bırakmaz.
Benzer bir durum spor alanında da gözlenmektedir. Özellikle futbol, Türkiye’de hem ekonomik hem de sosyo - kültürel anlamda büyük bir yer tutmasına rağmen, kaynakların yanlış kullanımı ve plansızlık nedeniyle ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.
Futbol ve Yabancıya Bağımlılık
Türk futbolunda milyon dolarların havada uçuştuğu, yabancı futbolculara ve teknik direktörlere yüksek bedeller ödendiği görülmektedir. Avrupa’dan getirilen bir teknik direktör, üç yıllık garanti sözleşme ile 15 milyon avroyu cebine koyup kısa sürede ülkeden ayrılabilmektedir.
Bu tablo, halkın büyük bir kısmı geçim sıkıntısı çekerken daha da düşündürücü hale gelmektedir. Futbola aktarılan bu devasa paraların kaynağı “kimin parası?” sorusunu gündeme getirmemelidir; çünkü sonuçta ülke ekonomisinden çıkan her döviz, ülkenin kaybıdır.
Bir dönem milli takımın başarısızlıkları, takımlara “yabancı futbolcular başarı getiriyor” anlayışıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Oysa gerçek şu ki, sporun temelinde güçlü bir altyapı ve doğru eğitim vardır. Yabancıya bağımlı bir spor politikası, sürdürülebilir değildir.
Çocuk Eğitimi ve Sporun Önemi
Çocuğun eğitimi, okulda değil anne karnında başlar. Evde devam eder ve bu süreklilik, geleceğin temellerini oluşturur. 0–3 yaş dönemi, sevgi, güven, ilgi ve temel alışkanlıkların kazanıldığı kritik bir evredir. Bu yaşta çocuk, çevresini tanır, güven duygusu geliştirir ve öğrenmeye merak duyar. Ailenin bu dönemde çocuğa sunduğu ilgi ve uyaranlar, hayat boyu etkili olur.
3–6 yaş dönemi ise sosyal gelişimin başladığı ve spora yönelimin temellerinin atılması gereken bir dönemdir. Ancak ülkemizde bu yaş grubuna yönelik spor altyapısı yetersizdir. Oysa yüzme, jimnastik, temel koordinasyon çalışmaları bu dönemde verilmelidir. Erken yaşta yapılan spor, çocuğun kas gelişimini destekler, özgüvenini artırır ve disiplin kazandırır.
6 yaş sonrası okul çağıdır. Bu dönemde sevgi ve güven duygusu en başta verilmelidir. Okuma, yazma ve hesaplama gibi akademik beceriler yanında, spor ve sanat da eğitimin ayrılmaz parçaları olmalıdır. Çocuklar empati kurmayı, iş birliği yapmayı ve kendilerini ifade etmeyi oyun ve grup etkinlikleriyle öğrenirler.
12 yaşına kadar ağır idmanlar yaptırılmamalı; çocukların yetenekleri keşfedilmeli ve yönlendirilmelidir. 12 yaş sonrasında ise branşlaşma süreci başlamalıdır. Yüzme, jimnastik, futbol, basketbol, tenis, karate gibi farklı alanlarda çocukların kendi istekleri doğrultusunda ilerlemeleri sağlanmalıdır.
Çağdaş Dünyada Eğitim, Spor ve Rekabet
Dünya ile rekabet edebilmek, tesadüfi başarılarla değil, sistemli bir eğitim ve spor politikasıyla mümkündür. Bugün gelişmiş ülkeler, her branşta binlerce hatta milyonlarca genci doğru eğitim sistemleriyle yetiştirirken, biz hâlâ yabancı futbolculara aktarılan paralarla övünmekteyiz.Oysa bilimsel programlarla desteklenen bir spor eğitimi, ülkenin geleceğine yapılan en doğru yatırımdır. İlke ve kurallar uygulanmalı; bireysel çıkarlar değil, yetenekler ön planda tutulmalıdır. Böyle bir sistemde gençlerimiz yalnızca yurtiçinde değil, uluslararası alanda da özgüvenle yarışacak, ülkemizi gururla temsil edecektir.
Sonuç
Eğitim ve spor, bir toplumun geleceğini belirleyen iki temel taştır. Paraların yabancı futbolculara değil, çocuklarımızın eğitimi ve spor altyapısına aktarılması şarttır. Güçlü bir eğitim sistemi ve doğru spor politikalarıyla, sağlam nesiller yetiştirilebilir. Ancak o zaman Türk gençleri, dünyada yalnızca “para saçan” değil, aynı zamanda “başarı ve değer üreten” bir nesil olur.
Sporda da kötü sonuçlarla karşılaşmamak için kendi kaynaklarını kullanarak küçük yaşta başlayarak bilinçli çalışmak gerekir. Böyle bir sonucu kimse bir daha yaşamak istemiyor. İstememekte olmuyor, bütün yeteneklerin ortaya çıkarılarak çok çalışılması gerekiyor.