Her şeyden önce Allah'ı ve Peygamberi kullanarak kötü, şerle sana teklifte bulunanın yüzüne tüküreceksin. Peygamberimiz insanlara doğru yolu göstermek için gelmiştir .Allah'ın adını ve peygamberin adını kullanarak genç kızları kendine nikahlıyor. Programın sunucusu neden yaşındakilere nikah kıymıyorsun diye soruyor. Duvarda ses var onda yok. Böyle ahlaksızlara aldananların düşünmede sorunu yok mu? Başkalarının bizi çıkar için kullanamamasına, düşünmeyle karşı koyabiliriz. Düşünmeyen insanlar koyun gibi güdülürler.
Toplumların ilerlemesi, bireylerinin düşünme yeteneğine ve bilinç düzeyine bağlıdır. Düşünmeyen toplumlar, başkalarının yönlendirmesine açık hale gelirken; düşünen, sorgulayan toplumlar yenilik üretir, bilimde, sanatta ve kültürde gelişir. Düşünme, insana özgü en değerli yetilerden biridir. Ancak bu yetinin gelişmesi kendiliğinden değil, uygun ortam ve eğitimle mümkündür. Günümüzde hızlı bilgi akışı, teknoloji bağımlılığı ve yüzeysel medya kültürü, derin düşünmeyi zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, toplumda düşünme kültürünü güçlendirmek hem bireysel hem de ulusal bir görevdir. Eğitim sisteminde düşünme kültürünün temellendirilmesi gerekir.
Düşünmeyi geliştirmenin ilk basamağı, eğitim sisteminin ezbere değil anlamaya ve sorgulamaya dayalı hale getirilmesidir. Öğrencilerin sadece bilgiyi öğrenmesi değil, bilgiyi yorumlaması, analiz etmesi ve sorgulaması sağlanmalıdır. Bu amaçla, öğretmenler sınıfta tek otorite olmaktan çıkarak, öğrencilerin fikirlerini paylaşmalarına fırsat vermelidir.
Proje tabanlı öğrenme, tartışma etkinlikleri, yaratıcı drama, münazaralar ve araştırma ödevleri öğrencilerin eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirir.
Ayrıca felsefe, mantık ve etik derslerinin erken yaşlarda verilmesi, çocuklara “nasıl düşüneceğini” öğretir. Bilgiyi ezberletmek yerine, bilgiyi anlamlandırmak hedef olmalıdır.
Ailede düşünme alışkanlığının kazandırılması için daima doğru örnek olunmalıdır. Görülen yanlışların, doğrusu iyi anlatılmalıdır.
Düşünme kültürü ailede başlar. Çocuklar anne babalarının davranışlarını gözlemleyerek öğrenir. Aile içinde sorgulayan, açıklayan, neden-sonuç ilişkisi kuran bir iletişim biçimi düşünmeyi teşvik eder.
“Böyle yap çünkü ben öyle dedim” yaklaşımı yerine, “Bunu böyle yapmalısın çünkü…” şeklinde açıklamalar yapmak çocukta mantıklı düşünme alışkanlığı oluşturur.
Aile bireyleri birlikte kitap okuyabilir, belgesel izleyip tartışabilir, gündemdeki konular hakkında fikir alışverişi yapabilir. Böyle bir ortamda yetişen çocuklar, soru sormaktan çekinmez, düşündüklerini rahatça ifade eder.
Okuma ve bilgi kültürünün yaygınlaştırılması gerekir. Okuma bize doğruyu bulmayı ve düşünmeyi öğretmelidir. Cehalet ile aydınlığın fark edebilmek gerekir.
Okumak, düşünmenin yakıtıdır. Okumayan bir toplum derin düşünemez, çünkü bilgi birikimi olmadan analiz yapılamaz. Bu nedenle kütüphanelerin, kitap fuarlarının, okuma kulüplerinin artırılması; çocuk ve gençlerde okuma sevgisinin kazandırılması büyük önem taşır.
Ayrıca dijital çağda bilgiye ulaşmak kolaylaşsa da bilgi kirliliği ciddi bir sorundur. Bu nedenle bireylere doğru bilgiye ulaşma, kaynak sorgulama ve eleştirel okuma becerisi kazandırılmalıdır. Sosyal medyada her duyulana inanmayan, araştıran bireyler toplumun düşünce kalitesini yükseltir.
Serbest düşünce ve ifade özgürlüğünün güçlendirilmesi ve yaşanması gerekir. Yaşanmazsa doğru ile yanlış ayırt edilemez.
Bir toplumda düşünme gelişsin istiyorsak, bireyler fikirlerini özgürce ifade edebilmelidir.
Eleştiren, farklı düşünen insanlar susturulmak yerine dinlenmeli ve fikirleri tartışılmalıdır.
Düşünceye sınır koymak, gelişmenin önünü tıkar. Bu nedenle okullarda, üniversitelerde, basında ve sosyal yaşamda özgür tartışma ortamları oluşturulmalıdır.
Farklı görüşlerin zenginlik olduğu bilinci, toplumda hoşgörü ve entelektüel olgunluk yaratır.
Sanat, kültür ve felsefeye değer vermek ve önemsemek lazım. Karanlığa değil ,aydınlığa doğru ilerleme sağlanması gerekir.
Sanat ve felsefe, düşünmenin iki temel kaynağıdır.
Tiyatro, sinema, müzik, edebiyat ve resim gibi sanat dalları insanı düşündürür, sorgulatır, duygusal ve zihinsel derinlik kazandırır.
Felsefe ise insanın kendini, toplumu ve evreni anlamasına yardımcı olur.
Bu nedenle sanat ve felsefeyi eğitimde, medyada ve gündelik yaşamda daha görünür hale getirmek gerekir.
Düşünen toplum, sadece teknoloji üreten değil, değer üreten toplumdur.
Toplumsal katılım ve sorumluluk bilincini artırmak yaşayarak, yaparak uygulanmalıdır.
Düşünmenin gelişmesi, toplumun katılımcı bir yapıya sahip olmasına da bağlıdır.
İnsanlar karar süreçlerine katıldıkça, sorunları tartıştıkça ve çözüm aradıkça düşünme becerileri gelişir.
Bu nedenle sivil toplum kuruluşları, gençlik meclisleri, çevre projeleri gibi alanlarda bireylerin aktif rol alması desteklenmelidir.
Katılım, bireye “benim de fikrim önemli” bilincini kazandırır.
Toplumda düşünmeyi geliştirmek, uzun soluklu ama hayati bir süreçtir. Bunun için eğitimden aileye, medyadan kültüre kadar her alanda sorgulayan, araştıran, tartışan bir insan modeli teşvik edilmelidir. Düşünmeyen toplumlar geçmişte takılı kalırken, düşünen toplumlar geleceği inşa eder.
Bir milletin en büyük gücü, düşünmeyi bilen bireyleridir. Düşünen insan, hem kendini hem çevresini geliştirir; böyle bireylerden oluşan bir toplum ise özgür, üretken ve bilinçli bir toplum olur.
Gerçek kalkınma, fikirde başlar. Düşünmek ise her bireyin görevidir.
Düşünmeyi öğrenerek, doğruyu görerek, düzenbazlara kanmamak gerekir. Kimse bizi çıkarı için kullanmasına izin verme.
Cehalet denildiği zaman Karanlığa yürüme ,hurafelere inanma akla gelir. Bilimsel düşünce ve aydınlık dediğimiz zaman doğrunun peşine düşme gerçeği arama akla gelir. Gerçeğin peşin olan, düşünen kolay kandırılamaz. Bilimsel eğitimle düşünenlerin sayısını artırmamız gerekir.