Bugünlerde benden mutlusu yok. İlk romanım nihayet okuru ile buluştu.
Kaleme aldığım Asiye Bir Aşk Masalı romanım yayınlandı.
Romanın basımı ve yayına çıkma aşaması benim açımdan bir hayli heyecanlı ve stresli geçti.
Kitabımın yayınlanması ilk defa yaşadığım bir durum değil. Serseri Bir Kar Tanesi, Kudüsname ve Ay Tutulur Gözlerinde adlı yayınlanmış üç şiir kitabım daha var. Asiye Bir Aşk Masalı, nesir türünde ilk eserim oldu.
Asiye Bir Aşk Masalı’nda sözcüklere döktüğüm hikâye, aşkın pek çok halinin var olduğunu vurgulamaya dayanıyor. Hikâye ve karakterler tamamen kurgudur. Romanda bahsedilen her şey dönem araştırmalarıma da dayanarak hayallerimin ürünüdür.
Asiye Bir Aşk Masalı’nı, Meram Kızlarkayası Efsanesinden esinlenerek yazdığımı belirtmeliyim. Asiye Bir Aşk Masalı’nı okuyanlar, yazmak için yola çıktığım Kızlarkayası Efsanesi’ni romanda bahsedildiği gibi sanabilir. Gerçekte bir efsane var fakat bu efsane, sadece bir iki cümle ile anlatılabilecek kadardır.
Romanın kurgusal bir yapıt olduğunu hatırlatmakta yarar var diye düşünüyorum. Öte yandan, okur kendini kaptırıp tüm hikâyeyi gerçek olarak benimsemekte özgürdür, bu durum yazar olarak beni mutlu eder.
Romanda anlatılmak istenen ana düşünceyi birkaç cümle ile aktaracak olursak şöyle diyebiliriz: Asiye gibi canından geçip diri diri toprağa gömülmeyi dilemektir aşk makamı. Mustafa gibi urganı boynuna dolayıp sallanmaktır aşk makamı. İsmail gibi yaşarken ölmek, ölümü öldürmektir aşk makamı. Ayşe gibi sevgilinin nefes almasını bile yeterli görmektir, olduğu gibi kabullenmektir aşk makamı.
Ülkemizde çekilen filmlerde, dizilerde, yazılan hikâye ve romanlarda mekân genelde İstanbul’dur. Bu mekanlar bazen de Ankara veya İzmir olur.
Yaşar Kemal, Orhan Kemal bu alışılageldik durumu değiştirmişler, romanlarında mekân olarak Adana’yı seçmişlerdir.
Ben de romanda mekân olarak çocukluğumun, gençliğimin masum ve pak Konya’sını seçtim. Çünkü Konya; güzelliklerini cömertçe paylaşan, geçmişine sıkı sıkıya bağlı, yüz yıllarca adeta kendi yağı ile kavrulan bir şehirdir. Dönemsel araştırmalarla yaklaşık sekiz yüz yıl geriye götürdüğüm Konya’yı anlatmak hiç de zor olmadı. Yitirilmiş güzelliklerin arkasından boşuna gözyaşı dökmeden, geçmişten gelen, halen sürdürülebilen güzelliklerini tahayyül ettiğim Konya’yı düşündüm ve yazdım.
Romanımda mekân olarak Konya’yı seçmemdeki en önemli sebeplerden biri de Şems ve Mevlana’dır.
Geçmişin, günümüzün ve geleceğin iki aşk deryası; Pir-i Aşk Mevlâna ve Pir-i Aşk Şems bu şehrin sokaklarını arşınladılar, bu şehrin havasını soludular, bu şehrin suyunu içtiler, bu şehrin manevi ikliminde birbirlerine aşk yolunda ayna oldular. Aşk makamına bu şehirde vasıl oldular.
Kitap; kıymetini bilenin elinde değerlidir. Kıymetini bilmeyenin elinde sadece çekirdek külahı olmaya namzettir.
Asiye Bir Aşk Masalı romanımın hak ettiği değeri görmesi dileğimle esen kalın.