Belki yeni nesil bilmez ama biz 27 Mayıs’ı eskiden bayram olarak kutluyorduk ya da kutlamak zorunda kalıyorduk.
Ne acı değil mi?
Ülkede silahlı gücü elinde bulunduran birileri, millet tarafından seçilen hükümeti beğenmeyecek, darbe yapacak, başbakanı ve iki bakanı düzmece mahkemelerde yargılayıp asacak, biz de bugünü bayram olarak kutlayacağız.
27 Mayıs Askeri Darbesi…
27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı(!)…
Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden biri olan ve milletin vicdanında derin yaralar açan 27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden 62 yıl geçti.
Tarihe bir utanç vesikası olarak geçen 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle Anayasa ve TBMM feshedildi. Demokrasimizin kara lekesi, Yassıada duruşmaları 15 Eylül 1961'de tamamlandı. Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Menderes, Polatkan ve Zorlu demokrasinin ilk şehitleri oldular.
Bu ilk darbenin ülkemiz adına yıllarca süren büyük ekonomik ve siyasi bedelleri oldu. Darbe sonrasında Türkiye'de onlarca yıl devam edecek olan vesayetçi bir düzen inşa edildi.
Üstüne üstlük darbeyi yapanlar, bir de bu kara günü millete; Hürriyet ve Anayasa Bayramı(!) diye yutturup, utanmadan sıkılmadan kutlamaya zorladılar.
27 Mayıs, 18 yıl boyunca Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlandı. Darbe yönetiminin amacı bayram vurgusu altında, yapılan darbeyi meşru göstermekti.
1963 yılından itibaren her yıl düzenli olarak kutlanan Hürriyet ve Anayasa Bayramı’nda(!) siyaseti baskı altında tutan mesajlar verildi, ülke genelinde kutlamalar yapıldı.
Darbecilerin ilan ettiği Hürriyet ve Anayasa Bayramı; her ne kadar halkın bayramı, özgürlüklerin kutlanması ve ülkenin demokrasiye kavuştuğu bir gün(!) olarak lanse edilse de söz konusu bayram ülkenin tüm kesimleri tarafından benimsenmemiş, kutlamaları daha çok resmi düzeyde kalmış, halkın katılımının olmadığı bir bayram niteliğinde olmuştu.
Okullara kadar genişletilen kutlamalarda küçücük çocukların beyinlerine, darbenin haklılığı ve gerekliliği işlenmeye çalışıldı.
***
Geçmişe dönüp 27 Mayıs tarihine baktığımda hafızamda kalan, askeri darbeden ziyade Hürriyet ve Anayasa Bayramı(!) olmuş. Belki o yaşlarda henüz darbenin ne olduğunu bilmediğimdendir.
27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı(!)…
Zoraki kutlanılan bayram…
O günleri çok iyi hatırlıyorum, benim ilkokul ve orta okul dönemlerimdi. Okulda nasıl da günler öncesinden hazırlıklar yaptırırlardı, hürriyet ve demokrasi konulu şiirler ezberletirlerdi bizlere.
Bilinçli ve cesur anne babalar çocuklarını o gün okula göndermezlerdi. Sınıflar yarı yarıya boş kalırdı. Anne babamdan Allah razı olsun, benim de 27 Mayıs günlerinde devamsızlığım çok olmuştur.
Devlet yöneticileri ve siyasetçiler, her yıl Genelkurmay’a gidip Genelkurmay Başkanı’nın şahsında askere, darbeyi yaptığı için tebriklerini sundular.
Siyasetçiler her an yeni bir darbe korkusu ile halkın büyük çoğunluğunun benimsemediği bu sözde bayramı kaldırmayı akıllarına bile getirmediler.
Bir askeri darbe ile gelen sözde bayram yine bir askeri darbe ile sona erdi. 27 Mayıs darbesinin bu zoraki bayramı, 12 Eylül darbesine kadar kutlanmaya devam edildi.