“Haydi, çıkarın gözünüzdeki at gözlüklerini, hayat sadece baktığınız yönden ibaret değil. Etrafınızı seyredin özgürce, size neyi ne şekilde görmeniz gerektiğini anlatanların istediklerini değil, siz neyi nasıl görmek istiyorsanız öyle görün.”
İnsana hayata kendi gözüyle nasıl bakacağını anlatacak değilim. Çünkü bir bakış açısı kalıbı da ben vermiş olurum. Herkes aslında neye ne şekilde bakacağını çok iyi bilir. Fakat yaşadığı coğrafya, etnik kökeni, sosyal ortamı ve çevresindeki insanlar ister istemez kişinin bakış açısını şekillendirir.
Kişinin inancı, siyasi ve dünya görüşü, İdeolojiler, izler gibi kendisine aidiyet hissettiği kurumlar belki de en büyük etkiyi oluşturur. Bu kadar farklı alanların hepsinden bir miktar paye alan insan, her eylemi için ayrı bir bakış açısı kalıbıyla hayata bakmak zorunda kalır. Öyle kuşatılmıştır ki, etrafına tabular halinde örülen yüksek surları aşması hiçte kolay olmayacaktır.
Allah dünyayı yuvarlak yaratmış ki büyük bir ibrettir. Yani düz ve tek bir yön ifade etmez. Bu da herkesin baktığı yönün aslında tek bir yön olmadığını gösterir. Aynı zamanda hiç kimse hayatı tek bir yönden tam olarak okuyamaz demektir.
Karşılıklı iki kişinin gördüğünü anlatması gibi, mesela ben seni ve senin arkandaki fonu anlatacağım gibi, sen de beni ve arkamdaki fonu anlatacaksın demektir. Oysa ben kendimi ve arkamdaki fonu görmediğim için karşımdakinin gördüklerini yok sayamam. İkimizin de gördüğünü bütünlediğimiz zaman, evet o ortamın resmini çizebiliriz demektir.
Tabi bir de neye ne için baktığımız önemlidir. Aynı manzara içinde güzel bir şey görmek istersek, o şey ne kadar kötü de olsa onda mutlaka güzele dair bir şeyler bulacağız demektir. Aynı şekilde kötü görmek isteyen de istediğini bulacaktır.
Pozitif bir bakış açısına sahip olanlar, Etrafındaki insanların iyi hallerini görecek ve dillendirecek, bulunduğu ortama pozitif bir hava taşıyacaktır. İster siyasi ister ideoloji sahibi olsun, hayata bakışında önceliği pozitiflik olacağından, irtibat kurduğu herkes ondan iyi yönden etkilenecektir.
Negatif bakanlar da elbette etrafına aynı havayı taşıyacaklardır. Acılarına, yenilmişliklerine, pişmanlıklarına takılıp kalacağından, her güzellik içinde bile zaaflarına yenilecek hem kendisine hem de yanındakilere hayatı zehir edecektir. Her olayı siyasete, ideolojiye bağlayacak, yani bir anlamda kendi gördüğü dünyadan başkasını kabul etmeyecektir.
Bu sistemlerin doğrularını, gerçek doğru olarak kabul etsek, dünya üzerindeki bütün sistemler sayısınca doğru olur. Bir başkasının özgürlük alanına tecavüz eden her görüş, kendisine muhalif bir kitle oluşturacağından, karşı görüşün saldırısına açık olan bu mecrada hiç kimsenin hayatı doğru okuması mümkün olmaz.
Olması gereken, bütün sistemlerin üstünde bir hayat tasavvuru sunan sistem olmalıdır ki, bu da insanüstü bir varlığın doğrusunun olmasıdır. Allah insana, ilk önce insanı okumasını emretmiştir. Evet insan ilk önce kendisini tanıyacak ve hayat doğrusunun neresinden baktığını bilecek. Bunu başarabilmesi içinse, kendisine hayat tasavvuru yapan bütün sistemlerin gözüne taktığı at gözlüğünü çıkarıp, kendisini yaratanın gösterdiği bakış açısıyla hayata bakmalıdır, ki hayatı gerçek boyutuyla okuyabilsin.