İhtiyar adam, “unutma evlat, bugün çok önemsiz gördüğün kötülükler, yarının büyük sorunları olacaktır, ama aynı şekilde bugün yaptığın çok küçük iyilikler de yarın çok büyük iyilikleri olacaktır” dedi ve devam etti.
“Şiddetli yağmurlardan çok, sakin yağan yağmurlar toprağın en derinine iner. Damla damla, ama sürekli… İnsanlarda tıpkı toprak gibi, bütün davranışları yavaş yavaş sindirir, kabullenir. Anlayacağın gözünün önüne neyi çok koyarsan, hayatını o mecraya doğru yönlendirir. Çünkü gördükçe alışır, alıştıkça kabullenir.”
Genç adam, “anlıyorum efendim, ama her insan neyi görmek isterse ona bakar” dedi. İhtiyar adam tebessüm etti ve
“Doğru söylüyorsun, ama kişinin neye bakacağı onun daha önceki alışkanlıkları ve yaşamak istediği hayatın modelleri değil mi? Şimdi sokaklara, çarşıya, pazara bir bak, yıllar önce insanların giyim kuşamı, toplum içinde davranışları böyle miydi? Biliyor musun, bundan yıllar önce babasının yanında çocuğuna sarılamayan insanların çocukları, bugün değil babasının yanında, sokak ortasında çocuğuna ve eşine sarılabiliyor. Bunun doğruluğu da yanlışlığı da artık kişinin kendi düşüncesidir. Ama toplum içinde yaşamanın belli kuralları var. Eğer bu kuralların ihlallerine göz yumarsan, ilk gördüğün yanlışı düzeltmek, üstünü örtmek yerine görmezden gelirsen, örnekler çoğalacaktır ve bir süre sonra o gördüğün yanlışlık sıradanlaşacaktır.”
Genç adam can kulağıyla dinliyordu. “Peki ama o eski günlerde yapılanın tamamının doğru olduğu da söylenemez.”
“Elbette söylenemez. Bize düşen eskinin hayaliyle yaşamak değil zaten. Biliyor musun, hayat bıçak sırtı bir çizgide yürümek gibidir. Dengeyi sağlamak için illaki doğru ile yanlış arasında gidip gelecektir insan. Önemli olan yanlışın yanlışlığını, doğrunun da doğruluğunu bilip ona göre bir hayat yaşamaktır. İnsanın karakteri, nefsi, insanın gözlerinden bakar. Kimin nasıl bir görüş açısı var merak edersen, o kişinin sürekli neye baktığına bak. Güzellik görmek isteyenin her kötünün içinde bile bir güzellik aradığını, kötülük görmek isteyenin de her güzelliğin içinde bir kötülük aradığını görürsün. Herkes, içinde nasıl bir hayat yaşama arzusundaysa, etrafında hep o hayatı arar. Yani dediğin gibi, kim ne görmek isterse ona bakar.”
Genç adam; “Peki ama toplumda ki bu kadar kötü örneğin çoğalmasının suçlusu kim?”
“Biziz evlat, biziz. Hayat anlayışımızı, toplum değerlerimizi maalesef ekmek kavgası vereceğiz diye kaybettik. Tabi bu da bizim bahanemiz. Ama asıl sebep, bize bu hayatı bir anda dayatarak değil, yavaş yavaş alıştıra alıştıra kabul ettirdiler. Gördüğümüz her kötü örneğin karşısına bir, hatta iki güzel iyilik koyamadık. Tabi kötülükler daha baskın geldiği için toplum o hayatı daha çabuk kabullendi. Aklımızdan bile geçmeyen hayat örneklerini çocuklarımızın önüne koydular. Biz onların yanlış olduğunu ne kadar söylersek söyleyelim karşısına aynı ağırlıkta bir güzel örnek koyamadık. Anlayacağın bugün yaşanan hayatın suçlusu tamamen biziz. Yine de umutsuzluğa düşmeden elimizden geldiği kadar güzel yaşamalı ve güzellik, iyilik adına örnek olmaya devam etmeliyiz…