Hep duyarız “çok laf yalansız olmaz” denir. Denir de düşünerek mi diyorlar yoksa laf olsun torba dolsun diye mi konuşuyorlar? “Çok laf yalansız olur” bence. Konuştuğu konuda bilgi sahibi birisi, bilgi sınırları içinde saatlerce konuşsa da yalana gerek duymaz. Ancak bilmeyen kişi biliyormuş gibi yaparak konuşuyorsa ya yalana ya da sövmeye başlayacaktır.
*
Sosyal medyada konuşanları dinliyorum bazen. Sorunlar, çözüm önerileri, yorumlar havada uçuşuyor. Bilen bilmeyen herkes konuşuyor, konuşsunlar! Ancak bilmeyenler bilenlerden öğreniyor mu? Soru budur…
*
Sorun ise milletimizin aklını kullanma seviyesinde ortaya çıkıyor… Örneğin, “para nedir?” sorusuna cevap verecek kadar bilgi sahibi olmayan kişiler ekonomist gibi konuşuyor. Konuşuyor ama biraz dinleyince henüz ekonomist ile tüccar arasındaki farkı bile anlayacak kadar düşünemediği anlaşılıyor. Çoğu zberlediği sözleri tekrar ediyor sadece, çünkü beyindeki düşünme becerisini kullanacak kadar bilgi sahibi değiller. Bunları biraz dinleyince aklını muhakeme için kullanacak kadar tecrübe ve zekaya da sahip olmadıkları anlaşılıyor… Peki niçin konuşuyorlar?
*
Milletimizin zekasına güveniyorum ancak eğitim adı altında ezber ile hafızayı şişiren bir düzenden geçenler, hafızayı ezber ile şişiriken zekayı ihmal ederek, hafıza altında eziyorlar ve ezik zekalı oluyorlar. Bu ezik zekalılar aklını zeka yerine hafıza ile kullanmak zorunda kalınca da ancak dinledikleri, duydukları sözleri tekrar ederek konuşabiliyorlar. Bu tiplerin çoğunun imanı da taklit. Akılsız iman denilen türden maalesef.
*
Bunlar arasında kandıkları yalanları gerçek gibi anlatanlar da var. Eğer bunları dinleyenler de ezik zekalılardan ise Allah muhafaza milletimizin akıl, fikir, düşünme kalitesi iyice düşüyor. Cehaleti ile övünecek kadar zıvanadan çıkıyor bazıları. Bu seviyeden sonra ahlak da kalmıyor zaten. Çünkü;
Bunlar, düşman yalanlarını tarih diye anlatanlara kanıyorlar!
Bunlar, hurafeyi, israiliyatı, geleneği, töreyi din diye anlatanlara kanıyorlar!
Daha kötüsü kandıkları yalanları gerçek gibi yayıyorlar.
*
Defalarca gittiğim çeşitli Arap ülkelerinde ve umre ziyaretim sırasında Arap dostlarımız ile yaptığımız sohbetlerden bir kesit aktarayım; Arap cahiliye döneminde kız çocuklarını ölüme terk eden, diri diri çölün kumlarına gömen beşerin aklını kullanma seviyesini bilmeyenler, böyle bir cehalet ve vahşetin ürünü olan geleneği sırf Arapça anlatılıyor diye dinin bir parçası zannediyorlar. Bu yanlışı sarıklı, cübbeli, sakallı birileri anlatınca da ezik zekalılar dinimizde böyle bir şey varmış zannediyor…
*
O dönemin şartlarında kendilerinden güçlü ve azgın çöl kabilelerine karşı kız çocuklarını, dolayısı ile kendi varlıklarını koruyacak güce sahip olmayan ancak kızlarını canlı canlı kuma gömecek kadar zıvanadan çıkmayan bazı babalar, küçük kızlarını, güvendikleri büyük kabilerere götürüp teslim ederlermiş. O güçlü aile, sülale veya kabile resisleri de emanet edilen kız çocuklarını alır büyütür, oğluna yeğenine uygun olan bir çocuğa gelin edermiş… Aralarında kendisine gelin yapan alçak, vahşiler de çıkmış olabilir tabi…
*
İnce çizgi de burada işte, aklını zeka ile kullanmak yerine hafıza ile kullanan düşüncesiz tipler, böyle bir cahiliye Arap geleneğini küçük kız çocuklarını evlendirmek caizmiş(!) gibi anlayıp, anlatmış! Bunlara kanarak uygulamaya kalkanlar bile olmuş. Daha kötüsü Kuran’da nikah yaşı konusunda bilgi yok diye, bu ahlaksızlığa hadis ile sünnet ile kılıf uydurmaya bile çalışmışlar. Peygamber (sav) efendimize bile iftira atmışlar.
*
Bakınız Allah ne diyor Nisa suresinde “Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onların yeterli fikrî olgunluk düzeyine eriştiklerini tespit ederseniz hemen mallarını kendilerine verin…“ … Şimdi Kuran’da ifade edildiği şekli ile bir çocuğun "malını idare edecek olgunluğa ulaşması" bir anlam ifade eder mi sizce? Yani 6 veya 12 yaşında kız oğlan fark etmez bir çocuğa, kendisine miras kalan malı güvenip teslim edemiyorsak, "fikren ve bedenen" bir aile kurma sorumluluğunu yükleyebilir miyiz bu çocuklara?
*
Allah Kuran’da “ancak aklını kullananlar Kuran’dan öğüt alırlar” diyor… Kanarak ve taklit ederek akılsız iman etmek yerine, akıl ile anlayarak iman edenlere selam ve dua ile…