Sistem kurmak yerine başkalarının kurduğu sistemi kullanma tembelliğine devam ediyoruz ancak eleştirmekten de geri durmuyoruz. Hadi eleştirelim de eleştirdiğimiz şey yerine daha iyi bir sistem kuralım. Onu da yapmıyoruz, işin kolayına kaçıyor ve taklit ediyoruz, bir de övünmek için konuşuyoruz… Ya şikayet etmek için ya da övünmek için konuşuyoruz. Övünme duygusu gerçekçi düşünmeyi engelliyor, fark etmiyoruz.
*
Düşünmenin ne olduğunu anlama zahmetine hiç katlanmıyoruz. Her yanımız gavur(!) icadı ile doluyken, gavura benzememek için yeni yıl kutlamalarını eleştirenleri dinliyoruz. İcatları sen yap, başkaları senin yeni yılını kutlasın demeyi akledemiyoruz. Ancak duyduklarımız üzerinde düşünmeden kanma tembelliğine devam ediyoruz.
*
Biz tembellik ederken, takvimlerden bir tanesi daha gitti, yeni yıl 2023 takviminden iki yaprak kopartıldı bile. Yeni yılda huzur, barış, bereket, başarı, mutluluk bekliyoruz da bunlar için ne yapıyoruz? Sorusu geldi aklıma yine… Yeni yılda başkaları uğraşmayı bir kenara bırakıp kendimize bakmayı öğrenelim bence… İtiraz, eleştiri ve şikayet ile suçu ve kusuru başkasına atmak kolayımıza gidiyor ancak iş kendi kusurlarımızla yüzleşmeye gelince bir tembellik çöküyor üzerimize. Yeni yılda çökmesin!
*
Geçen yılın dikkatimi çeken son olayı, İsrail Büyükelçisinin Cumhurbaşkanımıza güven mektubunu sunması oldu. 4 yıl aradan sonra karşılıklı büyükelçi atamaları barış yolunda atılan olumlu adımlardır ancak, 4 yıl önce niçin küsmüştük? Küsmemize neden olan sebepler ortadan kalktı mı? Niçin barıştık? Hatırlamayanlar için yazalım, İsrail başkentini Kudüs’e taşıyınca, ABD 2018 yılında büyükelçiliğini Kudüs'e taşımıştı. İsrail ise bu durumu protesto eden Filistinlilere ateş açarak 60 kişinin ölümüne yol açmıştı. Biz de bunu protesto ederek büyükelçimizi geri çekmiştik… Peki, geçen 4 yıl içinde İsrail başkentini Kudüs’ten Tel Aviv’e geri mi aldı? İsrail’in Kudüs üzerindeki egemenliği dünya çapında kabul görmemişken ve İsrail başkentini Tel Aviv’e geri almamışken niçin barıştık o halde? Barışacaktıysak, niçin küsmüştük?
*
Bu sorular, akılsız başın cezasını ayaklar çeker atasözümzü hatırlatıyor… Küsmek de barışmak da taktik akıl ile değil stratejik akıl ile alınması gereken kararlardır. Bu da düşünce üzerinde düşünmeyi ve düşünceyi geliştirmek için medeniyet seviyesinde tartışabilmeyi gerektirir. Bunu yapamayan kafa Kudüs’te barışı tesis edebilir mi?
*
Kendimize dönelim, barış isteyen Müslümanlar, mensubu oldukları halkları millet seviyesinde geliştirmeden, milletler üstü bir birlik olan ümmeti kurabilir mi?... Milletin tanımı üzerinde anlaşacak kadar tartışamayanlar, ümmeti anlayabilir mi? Elindeki taş, kum ve çimento ile sağlam ve düzgün tuğlalar yapamayanlar, düzgün duvarlar örebilir mi? Düzgün duvarları olmayan bina yükselir mi? Yükselecek kadar sağlam ve düzgün olmayan bina, koruyucu bir çatıyı taşır mı?
*
“Boşver milleti, mezarda hangi millettensin? diye sormuyorlar” diyene de “ne önemi var milletin, mezarda hangi millettensin? diye sorulunca, İbrahim’in milletindenim diyeceksin!” diyene de aynı anda kanan kafanın, yani böyle iki çelişkili sözü aynı anda doğru zanneden Müslümanların kafasının karışık olmaması mümkün mü? Böyle karışık kafalar Müslümanların mensubu oldukları halklarını, milletlerini geliştirmesinden bahsedebilir miyiz? Tam tersine bu karışık Müslümanlar milletlerini halk seviyesine düşürür... Allah muhafaza!
*
Henüz, ilkel bir dürtü olan ırkçılık ile insani bir duygu olan milliyetçilik arasındaki farkı anlamayan ve henüz milliyetçi bile olamayan bu kafası karışık Müslümanlar, İbrahimoğulları'nın akıl oyunlarına karşı durabilir mi? Yılbaşı kutlamamak için tarihi de takvimi de matematiği de kandırmaya çalışarak Mekke’nin Fethi’ini kutlayan kafa Kudüs’ü başkent yapan kafaya karşı neyin mücadelesini verebilir?... Son 4 yılı sebep sonuç bağlanmında anlamadan konuşanlar kime hizmet edebilir?
*
Milliyetçiliğin günah olduğunu zanneden Müslümanların, kendi milliyetçiliğine sırt çevirirken başkalarının ırkçı emellerine hizmet edeceğini söylemek kafalardaki karışıklığın giderilmesine yardımcı olabilir mi? “Asabiyet yapan bizden değildir” hadisi şerifini “ırkçılık yapan bizden değildir” diye çevirmek yerine “milliyetçilik yapan bizden değildir” diye çevirmek ancak ırkçı düşmana hizmet edecektir. Bunu fark etmeyen Müslümanlar ne kadar bağırsa, çağırsa, protesto etse de ancak düşmanın ekmeğine yağ sürmüş olacaklar.
*
“Milliyetçilik günah” zannı ile ümmetçilik yaparken, hemşehricilik, akrabacılık, particilik, cemaatçilik, tarikatçılık, yandaşlık etmenin de ırkçılığın şubeleri olduğunu söylemek kafalardaki karışıklığı gidermeyi hızlandıracaktır ama bunu anlatmak için acilen bir yol bulmak gerekir. Bir yol… Nedir o yol? Selam ve dua ile.