Barış İçin Terörsüz Türkiye

Yılmaz SANDIKÇI

Şunu okumak bile ne kadar güzel değil mi, barışı hızırı kim istemez ki? Ancak istemek yetmez, sürdürmek de gerekir. Sürdürmek için herkes öğrenmek de ister; vatanımızı terörsüzleştirme için tercih edilen yol ve yöntem konusunda yeterince düşünüldü mü?
*
Bunu sorunca, 1999 yılında, TÜRKİYE’NİN ÜÇTE BİRİ ANCA GİRER AVRUPA BİRLİĞİNE başlıklı yazımı hatırlıyorum… O zamanın şartlarında şunu ifade etmiştim; 9 yıl önce yıkılan SSCB’nin devamı olan Rusya’ya ve Humeyni sonrası İran’a karşı tedbirlerini dinamik tutmak üzere bölgede üs kuracağı yeni devletlerin oluşmasını isteyen ABD, bunun için sınırlarını zaten kabul etmediği Türkiye’yi bölme projelerini destekliyor.
*
Öte yandan, Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlının parçalanan vatanı üzerinde ABD Başkanı Wilson’un kurulmasını sipariş ettiği Ermenistan ve Kürdistan uydu devletleri projesine hizmet edenler hiç de az değil aramızda… Bunlar terörsüz Türkiye lafı ile Türkiye’ye barış mı getirecekler, yoksa tatlı sözlerle Türkleri uyutup, düşmanın geçmişte kalan hayallerine mi hizmet(!) edecekler? Bu konuda yeterince düşünüldü mü?
*
Boşuna demiyoruz düşman düşmanlık etmek için vardır, düşmanı düşmanlık etti diye suçlamak ahmaklıktır. Mümin seviyesinde Müslüman olana yakışan; düşmanın bize düşmanlık edecek cesareti ve fırsatı bizim hangi eksik yönümüzden, hangi yanlış potitikamızdan aldığını sorgulamaktır? Düşmanın nihai hedefini anlamaya çalışmaktır! Bunların milletimizi bölme ve vatanımızı parçalama niyetinde olduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yoktur.
*
Sormak gerekmez mi?
-Zamanında tedbir almak varken, başa bela gelince tepki vermek yarışı ile milletin gazını alanlar aslında kime hizmet ediyor?
-Adalet isteriz, liyakat isteriz demeden “şeriat isteriz” toptancılığına aldananlar böyle hayati bir konuda da aldatılıyor olabilir mi?
-Müslüman demişken daha dün, muasır medeniyet seviyesine çıkma hedefi ile yapılan devrimlere karşı din elden gidiyor diye ayaklanacak kadar hassas olan müslüman Kürtlerin temsilcisi olarak ateist ve Marksist bir terör örgütü niçin muhatap alınıyor?
-Kanını emen ağalara karşı hakkını arayacak cesareti bulamayan Kürtler, kan emici ağalara karşı gıkını çıkaramazken nasıl oluyor da askerimize polisimize silah çekecek, devletimize düşmanlık edecek cesareti bulabiliyor?
-Kendisini haçlı orduları komutanı olarak tanıtan ABD siyaset ile Müslüman ülkelerde şeriatçıları destekliyor, CIA ile mücahit(!) yetiştiriyor. İyi de haçlı bakiyesi ABD bunu niçin yapıyor?
*
Konunun bir de şu yönü var, Ortadoğu'daki ateşe mesafe koymak isteyen ve komşu olmak istemeyen AB, Türkiye’nin bölünme ihtimalindeki menfaatin kokusunu alarak bölücü faaliyetleri destekliyor. Çünkü bölünmüş Türkiye’nin batısında AB ortalaması üzerinde bir gelişmişlik olduğunu görüyor, bunun da AB için bir yük olmayacağını tam tersine iyi bir pazar olacağını hesaplıyor. Ayrıca bölünmüş Türkiye batısı AB’nin siyasî dengelerini bozmazken, bölünen güneyindeki uydu devleti Ortadoğu'daki ateş ile arasına tampon olacak kullanır.
*
Gördüğünüz gibi hançerin iki kenarı da kıldan ince kılıçtan keskin, bir de ucu var ki sivri mi sivri; o da bu tampon devletleri İran’a karşı güvenli alan olarak kullanmak isteyen İsrail’in politikaları. Ortadoğu politikası İsrail’den ayrı değerlendirilemeyecek olan ABD’nin Rusya’ya ve İran’a karşı yeni üsler kurabileceği bir tampon devlet isteği bölücülere çift dikişli politika desteği sunuyor.
*
Tabi unutmayın, kuzey doğumuzda birilerinin Ermenistan hayali de var hala. Biz unuttukça ve uyudukça onların hayalleri güçleniyor, cesaretleri artıyor bu arada.
*
Dikkatinizi çekmek isterim, bahsettiğim yazımın çıktığı dönemde Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak’ın Kürdistan’ı Bağdat’ta bağlı idi… Suriye Kürdistan’ı ise gündemde yoktu bile, projenin köşe taşları yerlerine oturunca gündeme gelecekti… Geldi de…
*
Bu yazıyı okurken, şunu da gözardı edemeyiz, Türkiye’de Ermeniler sorun değildir, Kürtleşmiş Ermeniler sorundur! Kürtler sorun değildir, Kürt kılığında bin yıllık kardeşliği görmezden gelip Türk düşmanlığı edenler sorundur! Rumlar da sorun değildir, din elden gidiyor çığırtkanlığı yaparak liyakatı koruyan laiklik sistemini dinsizlikmiş gibi anlatan yalanlar ile Müslüman kılığında İslam düşmanlığı eden Pontusçuluk kalıntısı tohumların fitnesidir sorun. Bence Türkiye’deki sorun, şu veya bu etnisite değildir asla; Sorun, kandırmak, aldatmak, uyutmak, sırtından vurmak, gafil avlamak, kaleyi içerden yıkmak, düşmana kapı açmak, bölmek için fitne çıkarmak gibi amaçlara hizmet(!) etmek üzere kılık değiştiren, maske takan ikiyüzlü takiyecilerdir. Düşmana maşa, eldiven, baston, teker olanlardır. Terörsüz Türkiye sürecinde hükümetimiz ve meclisimiz bu sorunlar konusunda yeterince düşünmüş müdür? Yeterince istişare etmiş midir?
*
Peki, sonraki adım ne olacak sizce? Terörsüz Türkiye hayalimizdir ve arzumuz elbette… Ancak yeterince açık görünmüyor mu ABD, AB ve İsrail üçlüsü dört koldan planlar yapıyor üzerimizde!? Bunlara karşı tedbir almak varken, yarın iş işten geçince tepki vermek kime yarayacak? Kapılar ardında Türk Milletinden gizlenen barış(!) görüşmelerinden kimler kârlı çıkacak? Uyan Türkiye! Yeter artık kanma kimsenin kılığına, lafına, tavrına…Şeffaflıktan şaşanlara, perde arkasında, kapalı kapılar ardında pazarlık yapanlara, milletin iradesini şaşırtanlara aldanma … İşin aslını ara! Selam ve dua aldanmak yerine anlayanlara…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.