Cumhuriyetin yüzüncü yılını kutladığımız geçen hafta, bazılarının kutlamalara gölge düşürme, coşkuyu azaltma hatta ellerinden gelse kutlamaları engelleme gibi bir çaba içinde olduğunu düşündürecek çok sayıda olay gözlemledik. Şunu ifade etmekte yarar var cumhuriyet karşıtlığı demek, haçlı ordularının yıktığı 2 Türk devletinden sonra, geçen yüzyılda kurtarılabilen vatan toprakları üzerinde kurulan son Türk Devleti’ne karşı olmak demektir. Ancak bu gerçeğin fark edilmesini istemeyen düşman, Türk düşmanlığı ederken bazen Osmanlıcık maskesi takmakta bazen İslamcılık kisvesi altında konuşmaktadır. Bu da cahillerimizin aklını karıştırmaya yetmektedir.
*
Osmanlıyı yıkan ve topraklarını haçlı bakiyesi düşmanın işgaline açan 1. Dünya Savaşının sonuçları, Türk milletinin 4 yıl daha süren Kurtuluş Savaşını kazanması ile ortadan kalkmıştı… Ancak bu son duruma razı olmayan düşman, biten savaşı şekil ve yöntem değiştirerek devam ettirmiştir.
*
Haçlı bakiyesi batının sömürgeci devletleri, bazen silah ile bazen din ile bazen de ticaret ile sömürür hedefe koydukları milletleri. Hedefteki milletin devlet kurumlarını, adalet ve eğitim sistemini hedef alır ve zayıflatır önce. Ordusundaki subayların itibarını zedeler. Bunu yaparken beslediği işbirlikçi elemanlarını kullanır tabiki.
*
Batının sömürgeci devletleri, kendini kullandıran bizim hainler ve bizden gibi görünen kalleşler eli ile amacına ulaşmaya çalışır... Sömürgeciler, bizim hainleri iki türde yetiştirir ve besler; Bir, ortada görünmeyen sinsi hainler. İki, ortada kahraman gibi görünen hainler.
*
Görünmez sinsi hainlere örnek, din adına veya tarih adına uydurduğu yalanlar ile kandırdığı cahil yandaşları devletin ve siyasetin içine sızdıran, devleti ele geçirerek, kendisini besleyen düşman devletlere hizmet eden ve bu hizmeti dinimiz İslam’a hizmetmiş gibi gösteren iki yüzlü, takiyyeci, sözde İslamcı alçaklar… Evet bildiniz din adına bunu yapanlardan ortaya çıkan kısmına fetö diyoruz… Sinsilikte daha başarılı olanlar, henüz görünmüyor olabilir.
*
Bunlardan daha tehlikelisi, bu alçaklardan olmadığı halde Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumak yerine rivayeti, söylentiyi, hurafeyi, Arap geleneklerini ve hatta İsrailiyatı din diye anlatanlara kanarak, İslam’a hizmet(!) zannı içinde aslında düşmana hizmet ettiğini fark edecek kadar düşünemeyen cahillerimizdir. Çünkü, bunlar bu sinsi hainlerin eli, ayağı, tekeri, bastonu oluyorlar.
*
Kahraman görünen hainler, yani destek aldığı dış güçlerin sağladığı imkan, mevki ve makama güvenerek gözü kara, cesur görünen yazar, tarihçi, TV yorumcusu, romancı, şair, siyasetçi, yandaş, üstat, efendi, şeyh, üstadı azam, hoca efendi, kutup, gavs gibi kendinden menkul adlar altında altında milletimizin kafasını karıştırmak için konuşuyorlar. Ben bunlara Tarihimizi İçeriden Çarpıtanlar (yani TİÇler) ya da Dinimizi İçeriden Çarpıtanlar (yani DİÇler) diyorum…
*
Bu aşamadan sonra hainler ile kalleşler tek çatı altından birleşiyor, aralarında fark kalmıyor. Biri iyi polis diğeri kötü polis rolünde olduğu gibi iç içe geçmiş şekilde çalışıyorlar. Milleti, tarihten silinmiş devletlerimizin etkileri yok olmuş zaferleri ile gaza getirirken, nerede yanlış yaptıklarını anlatmayan bir yalancı ordusu bunlar… Halkın refahını, ekonominin zayıflamasını, alım gücünün düşmesini, işsizliğin artmasını bir yana bırakıp savaş kışkırtıcılığı ile kahraman pozları veren, dünyaya tehditler savurarak seçmeni etkilemeye çalışan, halkın evine ekmek götürüp götürmediğini görmezden gelen tipler bunlar veya bunlara kananlar arasından çıkıyor.
*
Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı, Emmanuel Macron’u düşünün; halk geçim derdine düşümüş, göçmenler ayaklanmış yakıp yıkıyor ama onun umurunda değil çünkü kahraman görünmek için silahlanmaya para harcıyor, silahları ile övünüyor.. Gücü yetse krallığını da ilan eder böyleleri hatta papalığını bile ilan eder ama yok, o kadar da değil! Çünkü, kendisini Fransız halkının seçtiğini zannediyor olsa da o göreve getiren amirleri yeter deyince bir kenara atılacak. Onu devletin başına getirenler amacına ulaşmış olacak.. Olan, işin aslını aramak yerine, yandaşlıktan gözü dönmüş halde ırkçılık veya dincilik adına aşırılaşmış, gerçeklerle yüzleşmek yerine birbirine düşen ve kandıkları yalanlarla mutlu olan kindar ve cahil vatandaşa olacak!
*
Peki suç kimde hainlerde mi, cahillerde mi?
*
Sinsi hainler tarafından kandırıldığını söyleyen Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ne düşünür bu konuda? Kandırıldım dediği hainler ile birlikte yürüdüğü yoldan döndü mü, yoksa aynı yolda mı devam ediyor? Kendisini kandıranların yolunda yürümeye devam ediyorsa, cahillerin bunu fark etmeden hainlerin yolunda daha hızlı yürüyeceğini bilimiyor mu? İşin aslını arayanlara selam ve dua ile..