CANAN UYKUDA MI?

Yılmaz SANDIKÇI

Geçen ayki Kazakistan ve Kırgızistan seyahatimde gördüklerim, duyduklarım 2020 yılında izlediğim Bünyamin Aksungur’un konseransını anımsattı. Aksungur hocanın ifadesi ile “konserans”… Bence de doğru bir ifade, çünkü o sadece konser veren bir türkücü değil, türkülerin hikayesini ve o hikayelerin yaşandığı coğrafyaları da konferans tadında anlatan bir düşünür, Dünya Türk müziğinin sesi olarak tanınmış araştırmacı bir halk ozanı.
*
Söylediği türküler sadece kulağımızın pasını almakla kalmadı, hem coğrafyanın uzaklarından hem de tarihin derinlerinden milletin sesi ile yüreğimizi titretmişti. Yine titredi; 1990 yılı kışında gittiğim Kazakistan anılarıma gittim; taa o günkü duyguları yeriden yaşadım. Otuzbeş yıl önce “…bir dahaki gelişimde pasaporta gerek kalmaz inşallah…” demiştim… Hala olmadı!
*
Kazakistan’a defalarca gittim ama bu konuda bir gelişme olmadı. Türk Devletleri Topluluğu da geçen bunca yılda hala lafta, kağıtta… Kolay olmayacaktır! Ama olacaktır… Zaman ister, emek ister, sorgulayan, düşünen, kanmak yerine öğrenmek ve anlamak isteyen bireyler ister…
*
Milliyetçilik ile ırkçılık arasındak farkı anlatan eğitimciler ister. Ümmetçilik hatırına milliyetçiliği ayaklar altına alınmayacağını bilen millet bilinci ister. Milliyetçilik yerine ırkçılık ve ırkçılığın şubeleri olan yandaşlık, adam kayırma, hemşericilik, cemaatçilik, tarikatçılık, particilik, bizdencilik gibi liyakatsiz, haksız, adaletsiz icraatları ayaklar altına alacak siyasetçiler ister…
*
Beşbin km uzağa uçup da inişte Türkçe konuşan insanlarla kucaklaşmak öyle kolay anlatılacak bir duygu değildir…
*
Türk Milleti yüz yıllardır, yer yüzüne dağılmış, dağıtılmış, bağlanması zaman alacaktır. Türk milletinden olmak kolay değildir; Çünkü Türklere
Hem doğuda Çin Seddini yapmak zorunda kalan Çinli düşmandır,
Hem batıda Haçlı Orduları toplamak zorunda kalan Avrupalı düşmandır…
Hem kuzeyde Rus düşmandır, hem güney de Arap…
Ya en batıdaki ABD’nin derdi nedir? Bazen dost olsa da genelde düşmandır.
Rus hadi diyelim komşudur, menfaaletlerimiz bazen çakışır bazen örtüşür… Bu hali ile de rakiptir. Peki ya güneyimizdeki din kardeşlerimiz nedir? Niçin düşmanlarımız ile birliktedir? Daha önemli soru, düşman nedir dost nedir? Rakip ne zaman düşman olur, düşman ne zaman rakiptir?
Türk ile Türkiyeli arasındaki farkı görmek isteyen, bu denklemi de çözmelidir!
Çözebilenler mutlu olmanın kaynağını görecektir.
*
Çözüm arayanlara öncelikle şunları anlamalarını öneririm;
Tarihte, İslam dini uğruna en çok şehidi veren millet Türk milletidir. Ne Arap ne başkası… Bu hali ile Türk milleti, müslümanım diyen herkesten saygı görmeyi hak etmektedir. İyi de günümüzde İslam dinini Türk milletine karşı kullananlar kimlerdir? Türkün başarılarına kara çalmak için iftira atmak için din elden yalanı ile Müslümanları aldatanlar kimlerdir?
*
Ümmetçilik adına milliyetçiliği ayaklar altına alma yanlışından dönülmelidir.
Milliyetçilik ile ırkçılık arasındaki fark öğrenilmelidir ve ayaklar ırkçılığı çiğnemelidir.
Bu yanlışta devam etmenin sonu kendi milliyetçiliğine küserken başkalarının ırkçı emellerine “hizmetçi” olmaktır…
Bu hizmetçiliğin sonu da aslını inkar ederken, cibilliyetsizlik çukuruna düşmektir, böyle bilinmelidir.
Daha önemlisi millet ile ümmet arasındaki farkı öğrenmektir.
*
İslam ümmetini kurabilmek için önce müslüman halklar millet olmayı öğrenmeli ve Müslüman milletler güçlenmelidir ki üst bir kimlik olan ümmet birliği, çatı olarak yükselebilsin.
*
Bu bağlamda ümmetçilik hatırına milliyetçiliği ayaklar altına alanların İslam ümmetinin kurulması önündeki engeli de görünmelidir.
Müslüman kılığında İslam düşmanlığı yapanlara aldanmayı bitirecek bir eğitim sistemi gelmelidir. Akılcı ve bilimci yöntemler ile öğretilmelidir; Türk düşmanlığı aslında İslam düşmanlığının ta kendisidir!
*
Son bin yılda İslam’ın hem kılıncı hem kalkanı olan Türk milletini tarihe gömmek isteyenler olmuştur ama her seferinde Türkler, toprağa gömülen tohumler gibi yeninden filizlenerek, yeşerip, çoğalarak tarihte yerini almıştır. Bazen yer altındaki uyku süresi uzamıştır…
*
Aksungur ozanın dile getirdiği “Canan Uykuda” ile “yeşermeyi bekleyen tohumların uyanması gecikti, sadece birisi başverse, hepsi filizlenmeye hazır” diye göüşündüm. Yıllar sonra tekrar anımsadığım bu konseransa ev sahipliği yapmış olan Ahde Vefa Turan Birliği Derneğine ve Başkanı Sayın Harun Maral’a sonsuz teşekkür ederim. Selam ve dua ile…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.