Önceki yerel seçimlerde gündemde olan bir çılgın projemiz vardı, Kanal İstanbul. Bir taraf yapılsın diyordu, bir taraf yapılmasın. yapılsın diyen niçin yapılsın dediğini bilmiyordu, yapılmasın diyen de niçin yapılmasın dediğini. Şimdi ise projenin ne durumda olduğunu, niçin o durumda olduğunu çoğunluk bilmiyor…
*
Bazıları takip ettiği parti ne derse onu tekrar ediyor, sorgulamıyor, düşünmüyor, düşünce dünyamıza bir katkı yapmıyor, sadece kalabalık tarafta görünmek için konuşuyor. Tamam, bilen konuşsun da bilmeyen niçin susmuyor?...
*
Yalan, yanlış sözler, doğru bilgiden 8 kat hızlı yayılıyormuş. Doğru bilgi hedefe ulaşıncaya kadar yalanın, yanlışın vereceği zararı düşünen yok! “…Aldığı bilgiyi doğruluğunu araştırmadan başkasına aktarmak müslümana yalan olarak yeter…” diyen sevgili peygamber (sav) efendimizi anlamaya çalışan da yok. Yalancı durumuna düşmekten de korkmuyor bazıları!
*
Müslümanım demek yeterli mi, mümin olmak gerekmez mi!? diye sormak istiyorum onlara! Ve şunları da sormak istiyorum; Yandaş görünmek için konuşmak “insan” olma vasfına yakışır mı? Bence “eşref-i mahlukat” sıfatına layık olabilmektir “insan” olmak! Eşref-i mahlukat olan insana yakışır mı işin aslını bırakıp, yandaşlık için konuşmak? Peki, “haklı çıkmak için konuşmak mı yoksa hakikati ortaya çıkarmak için konuşmak mı” yakışır eşref-i mahlukat seviyesindeki insana? Ya da bilmediği konuda susmak mı?
*
Uzun zaman gündemdeydi Kanal İstanbul. Kimine göre “çılgın proje” büyük bir yatırım, kimine göre “çılgın israf” büyük bir harcama… Peki aynı konuda niçin bu kadar farklı ve zıt düşünceler oluşuyor? Cevap, konuya, olaya bakış açısındaki farktan geliyor. Rasyonel akıl ise tüm bakış açılarını birlikte değerlendirmeyi gerektiriyor.
*
Konuşanlar hangi bakış açısından bakıyorlar sizce, ekonomi, sanayi, teknoloji, turizm, ticaret, doğa, çevre, lojistik, jeoloji, savunma, demografi-nüfus değişimi, büyüme, entrika, iyi niyet, ittifak, dost, düşman, devletin bekası, vatanın bütünlüğü, vs vs..?
*
Çok fazla açı var ve çok da karmaşık durumlar. Doğru sonuca ulaşmak için olaylar arasındaki ilişkiyi ve açılar arasındaki bağları da görmek gerekmez mi sizce? Peki bunların hepsine dikkat eden kişi bu kadar kolay konuşabilir mi çılgın proje diye? Haa, bir açıdan bakınca gerçenten çılgın, akla zarar hatta! Hani bir söz vardır ”akıllı düşünene kadar deli kızını evermiş” diye. İyi de sormayacak mıyız “o kızcağızın sonu ne olmuş” diye?
*
Görünene veya gösterilene takılıp kalmak yerine, işin aslını, esasını, çerçevesini anlamak için bütünü görmeye çalışmayacak mıyız? Akıl ile mi konuşacağız yoksa algı ile mi!?
*
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan çılgın projesini anlatırken “dünyada yeni bir ufku açacağız” demişti… Bak bu harika bir bakış açısı! Başka bir konuşmasında ise "Montrö sadece Boğaz'ı bağlar” demişti... Bak bu ilginç bir bakış açısı! Ancak bu bakış açılarının karşısına geçip bakınca, ne görüyor peki işin aslını arayanlar?
*
ABD, Karadeniz'e kıyısı olan Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan’da kurduğu üslere savaş gemileri ile askeri lojistik sağlayamıyormuş. Çünkü Montrö elini kolunu bağlıyormuş… Bu bakış açısından bakınca da Kanal İstanbul projesi ABD’nin bölgemizdeki bir çılgınlığı olmasın!
*
Buyurun size bir başka bakış açısı daha, Pontusçuluk yapanların Trabzon ve Rize illerimize olan ilgisini ve bir zamanlar ilginç(!) yolcuları ile oralara giden gemileri hatırlayınız. Hani, güneyde Kürt oyunu ile sonuç alamadık, bir de kuzeyde Pontus oyunu kuralım diyor olmasın birileri…
*
“Boğaz’a paralel kanal açacağız, yeni ufuklar açacağız zannederken vatanımız üzerinde kötü emelleri olan birilerinin eline fırsat kanalları açmayalım” diye yazmıştım 4 yıl önce… Ve Rusya – Ukrayna savaşı ile Montrö’nün ne kadar üst bir aklın ürünü olduğu ve ne büyük bir öngörü ile yapıldığı anlaşıldı. 85 yıl önceki bu öngörü sayesinde Türkiye büyük bir savaş tuzağına çekilmekten kurtuldu. Hatta Montrö sayesinde dünya barışına devasa bir katkımız oldu.
*
Bu açıdan bakamayanlar hala yandaşlık peşinde, hem de farklı açılardan, bu sefer ki çılgın projeleri de hilafeti getirme veya şeriat ilan etmek olmasın? Çünkü seçmeni etkilemek için böyle şeyleri konuşmak işe yarar(!)… Haa, şeriat da olsun hilafet de sakıncası yok bence. Ancak Hamburabi kanunları ile Allah’ın İslam şeriatı arasındaki farkı anlamayanların getireceği şeriat peygamber torununun katili olan Muaviye’nin şeriatı olmasın sakın! Hilafet derken de bozulan İngiliz oyunu yeniden kurulmasın sakın!
*
Ne dersiniz hangi açıdan bakalım sizce? Hangi açıdan bakarsan bakalım, işin aslını aramadan, dinin manasını anlamadan, aldığı bir duyumun doğruluğunu sorgulamadan başkalarına yayanlardan olmayalım. Selam ve dua ile.