Önümüzdeki seçimler millete çok şey öğretecek. Aslında bildiğimiz şeylerin değerini bilmediğimizi öğreneceğiz gibi geliyor bana! Adalet, liyakat, demokrasi, laiklik gibi sağlıklı toplum için gereken kavramları yeterince anlamamanın, doğru uygulamamanın sonuçları ile yüzleşeceğiz bence…
*
Örneğin adalet! Adalet ile eşitlik arasındaki farkı ve bağı anlayacak kadar düşünemeyen, milleti adalet ile eşitlik kavramlarını birbirine karıştırmaktan kurtaracak kalitede eğitim vermeyenlerin niyetini öğreneceğiz…
*
“Matematik bilmeyen toplumlarda adalet gelişmez” gerçeğini dikkate almadan, hafızayı şişirirken zekayı ezen bir eğitim şeklinde ısrar edenlerin niyetini de öğreniriz belki. Zekaları hafıza altında ezildiği için, ilim ile bilim arasındaki farkı anlayacak kadar düşünemeyen ezik zekalıların demokrasi ile saltanat arasındaki farkı anlaması beklenir mi? Bunların anlaması için değil de kanması için konuşanların niyetini de öğreneceğiz.
*
Öyle ki, demokrasiyi dine, İslam’a karşıymış gibi gösterenlerin gerçek niyetini öğreneceğiz, demokrasi yerine saltanatı önerenlerin gerçek yüzünü göreceğiz. İyi de gördüğümüzü, öğrendiğimizi ilim ile bilim arasındaki farkı, adalet ile liyakat arasındaki bağı, örf ve gelenekler ile din arasındaki farkı, şeriat ile Hamburabi kanunları arasındaki farkı anlayacak düşünemeyenlere nasıl anlatacağız?
*
Demokrasiyi İslam’a karşıymış gibi gösterirken, uğrunda müslümana müslüman katlettiren, uğrunda kardeş, yeğen, baba, amca, evlat katledilen, hatta uğrunda peygamber (sav) efendimizin torununu bile öldürten saltanatı önerenlerin, bu öneriyi Allah’ın hangi emri ile, Kur’an-ı Kerim’in hangi ayeti ile veya peygamberimizin hangi sünneti ile savunduklarını anlatmayanların gerçek yüzlerini göreceğiz…
*
Anlamaya çalışmak yerine kananların yüzlerini de göreceğiz… Takip ettikleri “liderin, kendilerini meraya mı yoksa mezbahaya mı götürdüğünü sorgulamadan” sürüye uyanların yüzleşeceği sonuçları göreceğiz bu seçimde…
*
Demokrasinin “seçenin seçtiğine hesap sorma hakkını ve seçilenin de seçene hesap verme sorumluluğunu güvence altına alma görevini” anlatmak yerine demokrasiyi dine karşıymış gibi gösterenlere ne diyeceğiz? Belki de bunu bu seçimden önce öğrenmeliyiz.
*
“Laikliği dinsizlikmiş gibi uygulayanlar ile laikliği dinsizlikmiş gibi anlatanların aslında aynı düşmanın hizmetinde olduklarını” bugüne kadar öğrenememişsek, seçimden sonra öğrenmenin bir işe yaramayacağını da öğreneceğiz. Çünkü din siyasete girerse siyaset temizlenir ama siyaset dine girerse vicdanlar kirlenir. Kirli vicdanlarda hırsızlar, hainler kahraman olur. Beceriksiz, liyakatsiz, kifayetsiz muhterisler makam sahibi olur. Bunlar zamanla kifayetsiz muhteremler olur. Bu kifayetsizlerin, toplumun, insanlığın İslamın yararına icraat yapmasını beklemek de budalalık olur.
*
Bence bu seçimde öğreneceğimiz esas gerçek, seçim öncesi belirlenen adayları aslında kimlerin seçtiğidir! Seçmen iradesi dışında seçilen kişileri, seçim günü seçmenin demokrasi olmadığını artık anlamalıyız!.. Milletin idaresini milletin iradesine bırakan demokrasiyi bir kenara bırakıp, milletin adamları yerine, birilerin adamlarını aday gösterenlerin, demokrasinin işleyişine nasıl engel olduğunu ve sağlıklı işlemesine engel oldukları demokrasiyi kötülemek için fırsat kollayanlar ile nasıl da danışıklı bir dövüş içinde olduklarını göreceğiz…
*
Örneğin, CHP’nin genel başkanlığına bir kaset operasyonu ile gelen K. Kılıçtaroğlu’nun o makamda hangi başarısı ile kalmaya devam ettiğinin hesabını vermeden, Cumhurbaşkanı adayı olması demokrasi ile açıklanacak bir durum değildir. Bu durumdan dolayı demokrasiyi eleştirmek, birilerinin kazdığı kuyuya düşmek olacaktır… Kuyulara düşmek yerine işin aslını arayanlara selam ve dua ile…