MİLLET BİLİNCİ VE SEÇİMLER!

Yılmaz SANDIKÇI

Düşman bazen dışarıdan mertçe saldırır bazen içimize karışarak kandırır ve bazen de kandırdığı çocuklarımız ile kalleşçe, içeriden saldırır. Öyle veya böyle zarar verir. Böyle şeyler eşyanın tabiatı gereğidir.

*

Yani, düşman düşmanlık etmek için vardır ve düşmanlık ediyor diye düşmanı suçlamak ahmaklıktır. Doğru olan düşmanın bize zarar verecek cesareti ve gücü bizim hangi yanlış politikamızdan aldığını, hangi eksik yönümüzden bulduğunu anlamak için kendimize bakmaktır. Bizden olmadığı halde bizim gibi davrananlara kanmamak için bakış açılarımızı artırmalıyız.

*

Bu bakış ancak, parti ayrımı yapmadan milletin menfaatini gözeterek yapılırsa gerçeği gösterir. Aksi halde yandaş gözler akıl ile değil algı ile düşüneceği için çoğu zaman doğruyu göremeyebilir.

*

1980 yılı öncesinde, birileri milletimizi Sağcı - Solcu, Sünni - Alevi diye birbirine düşürmeye çalışmıştı! Yetmedi, Türkçü - Kürtçü diye ayrıştırmaya çalıştılar, sonra Milliyetçi - Ümmetçi, Cumhuriyetçi - Osmanlıcı, Atatürkçü - Abdülhamitçi, Laik - Şeriatçı hatta Atatürkçü - Kemalist diye bile bölmeye çalıştılar bizi… Ve hala da çalışmaktalar.

*

Günümüzde işin içine bir de tarikatlar girdi. Zamanında tedbir almazsak yarın milletimizi bir de şu tarikatçı, bu tarikatçı diye de bölecekler. Biri diğerinin hocasını öldürecek, diğeri öbürünün camisini bombalayacak. Müslümana yakışmayan böyle fitne fesat eylemleri düşmanın işine yarayacak. Müslümanlar bu fitneye nasıl karşı koyacak?

*

Çok iyi biliyoruz ki Müslüman olan hain olmaz ama hainler Müslüman kılığında dolaşıyor aramızda. Düşmanın dindar görüntüsüne veya tatlı sözlerine kanarak yalan, dolan oyunlarını gerçek zannedenler de hiç az değil aramızda! Bunlar önümüzdeki seçim sürecini kargaşa, iç savaş, darbe gibi kirli sözlerle almaya çalışıyor şaibe altına!

*

Türk Milletini oluşturan basiret sahibi halklar bu oyunları daha önce bozduğu gibi yine bozacaktır elbette! Çünkü sağduyu sahibi vatandaşlarımız sorunun Türkiye’deki farklılıklar arasında değil, sorunun Türkler ile Türk düşmanları arasında olduğunu anlıyorlar… Bu gerçeği anlayacak kadar aklını kullanamayan kardeşlerimiz ise yalanları yayan düşman beslemesi ajanların Müslüman görüntüsüne, Türk gibi konuşmasına kanıyor ve düşmanın ayrıştırma projelerine hizmet ediyorlar.

*

Diğer yandan demokrasi adına haklar, özgürlükler gibi söylemlerle aynı düşmana hizmet edenler de boş durmuyorlar. Durum daha da karmaşıklaşıyor!

*

Düşmanın kaşıyarak kanatmaya çalıştığı farklılıklarımız aslında bizi biz yapan ve güçlendiren şeylerdir, hatta farklılıklarımızın çoğu birbirine zıt bile değildir. Tam tersine, ya birbirinin devamı, ya da birbirinin tamamlayıcısıdırlar. Doğru bir bakış, sorunun farklılıklarımızda değil, diyalog yeteneği ile işbirliği kültürü gelişmemiş, işin aslını aramak yerine kanarak “zan ile hareket eden” kandırılmış kafalarda olduğunu görmeye yeterlidir.

*

Anlaşılmalıdır ki; Bir yandan Osmanlıcılık maskesi altında Osmanlıyı öven konuşmalar yaparken tarihimizdeki kayıp ve yanlışlarımızdan ders almamızı engelleyenler aslında Türk düşmanlarına, diğer yandan şekilde Müslüman gibi görünerek, Müslüman gibi konuşarak Müslümanları adaletsiz, liyakatsiz ve hurafe katılmış şeriat söylemleri ile kandıranlar da İslam düşmanlarına hizmet etmektedirler.

*

Yıllardır diyoruz, tekrar edelim; Batıda “Türk” sözcüğünün “Müslüman” demek olmasına rağmen, içinde Türk olan her şeye karşı kin kusanların, bırakın Türklüğünü, Müslümanlığı bile şüphelidir… Bunlara hain diyemeyiz, çou da iyi niyetli olabilir belki ama kandırılmış cahiller olmasa hainler bir halk edemezler. Bu durumda, birilerinin sakalına, sarığına, takkesine, cübbesine, fesine, türbanına, camiden hacdan gönderdiği resimlere hatta Kur’an tilavet etmeleri gibi görüntülere kanmamak gerekir.

*

Biliyorum, düşmanın Müslüman kılığına girip, aramıza karışması işimizi zorlaştırıyor. Bunlar, düşman yalanlarını tarih diye anlatan sahte tarihçiler ve hurafeyi din diye anlatan hain hocalar eli ile İslam dinini, İslam uğruna en çok şehidi veren Türk milletine karşı acımasızca kullanıyorlar. Hatta bunlar “doğru bilgiler ile bile milletimizi yanlış yollara saptırabiliyorlar.” Bu durum kafaları iyice karıştırıyor.

*

Açıkça görünen odur ki, adamlarını Müslüman kılığına sokarak aramıza karıştıran düşman, Türk milletinin birliğini hedef almaktadır. Sinsi, kalleş, hain düşmanın Müslüman görüntüsü altına gizlediği yöntemleri ile bize zarar vermesini önlemenin yolu “senin dinin, imanın sana, gösteriş yapma bana, liyakatini göster, adaletini göster, ahlakını göster bana” diyebilmektir. Gerçekten Müslümansan konuşmayı bırak, İslam ahlakını yaşamına uygula; Hak etmediğin makama oturma, hak etmediğin bağışı, maaşı alma. Din, iman konularını siyaset için kullanma, propaganda malzemesi yapma!

*

Bunu diyecek olan güç “Türkün İslam’a hizmet ile yoğrulmuş milliyetçilik” bilincinden gelir. Bu bilinçle bakış, milliyetçiliğin bir partinin tekelinde olmadığını gösterir. Her partide her görüşten kişi milliyetçi olabilir. Bu bakış parti ayrımı yapmadan, hangi tarafta olursa olsun yandaşlık etmek yerine vatanın bütünlüğünü, milletin birliğini düşünen sağlam omurgalı bir bilinçtir.

*

Bu bilinç sayesinde milliyetçilik değil ırkçılık ayaklar altına alınacaktır! Ümmetçilik yapmadan önce milletin güçlenmesi sağlanacaktır. Selam ve dua, kanmak yerine işin aslını arayanlar üzerine olacaktır!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.