PONTUS MESELESİ VE KURTULUŞ SAVAŞI!

Yılmaz SANDIKÇI

Fatih Sultan Mehmet Han tarafından tarihe gömülen Pontus meselesini nasıl bilirsiniz? Canlandırmak isteyenlere hakkınızı helal eder misiniz?

*

Önce bir özet yapalım, sonra bir daha bakalım: 1840 yılından itibaren Rize’den İstanbul Boğazı’na kadar uzanan Karadeniz bölgesinde, eski Yunanlılığın diriltilmesi için çalışan bir Rum topluluğu vardı…. Bunlar, eşkıya çeteleri kurarak faaliyet gösteriyorlardı. 1. Dünya Savaşı sırasında dışarıdan gönderilip dağıtılan silah, cephane, bomba ve makineli tüfeklerle, Samsun, Çarşamba, Bafra ve Erbaa Rum köyleri sanki bir silah deposu durumuna getirilmişti. Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra, Rumlar Yunanlılık millî davası ile her tarafta şımardığı gibi, yabancı devletlerin silahlarıyla güçlendirilip cesaretlendirilen buradaki Rumlar da, bağımsız bir Pontus devleti kurma emeline düştü... Samsun ve dolaylarındaki Rum nüfusunu arttırmak için de, Rusya’daki Rum ve Ermenileri Batum’da topladılar. Onları, Türk Kafkas ordularından alınıp Batum’da depo edilen silahlarla donatarak, sahillerimize çıkarmaya başladılar. Çetecilik etmek üzere, sahillerimize çıkarılabilecek binlerce Rum… Samsun’daki bazı yabancı devlet temsilcileri tarafından korunuyor ve silahlandırılıyordu. Kıyılarımıza çıkan bu çeteler, “göçmenleri besleme” maskesi altında, yabancı devletlerce yedirilip giydiriliyordu.
*
4 Mart 1919 tarihinde, İstanbul’da “Pontus” adıyla çıkmaya başyalan bir gazete “Trabzon ilinde Rum cumhuriyetinin kurulmasına çalışmak maksadıyla yayınlandığı” ilan edilmişti. (İzmir’in işgalinden sonra iyice şımaran yerli Rumlar, Pontusçuluğa karşı Trabzon Türk halkını uyanık olmaya çağıran İstikbal gazetesini, iki gün boykot ettiler. İstikbal gazetesi, Trabzon ve geniş bir Karadeniz sahilini Pontus Rum Cumhuriyeti haline getirmek için çaba gösteren Trabzonlu Rumlara ve metropolithanesine karşı mücadele ediyordu)… Bafra ve Çarşamba dolaylarındaki Rumlar, sık sık kiliselerde toplanıyor, örgütlenmelerini ve donatımlarını artırıyorlardı. Türkiye’de bunlar olurken Batum’da da 18 Aralık 1919’da Pontus Rum Hükûmeti kurulmuş ve teşkilâtlanmaya başlamış ve Güney Rusya Rumları tarafından yapılan Pontus kongrenin raporu İstanbul’da Rum Patrikliği’ne gönderilmişti.… Pontus çeteleri İslam köylerini yakıyor, Müslüman halka akılla hayale sığmaz zulümler ediyor, cinayetler işliyordu… … … Biz, Anadolu’ya çıkar çıkmaz, Türk halkını dikkat ve uyanıklığa davet ettik... Merkezi Sivas’ta bulunan 3’üncü Kolordu, çeşitli bölgelerde gözüken çeteleri takip ve ortadan kaldırmakla uğraştı... Trabzon bölgesinde dolaşan Köroğlu adlı Rum çetesiyle, Eftalidi çetesi ve öteki çeteler, merkezi Erzurum’da bulunan 15’inci Kolordu tarafından takip edilerek ortadan kaldırılıyordu. Bir taraftan da Pontus eşkıyasının dönüp dolaştığı yerlerde, halk silahlandırılarak millî teşkilât kuruldu. (*) … …
*
Gelelim günümüze! Uluslararası bir fuarda ziyaretimize gelen Yunan işadamının yanındaki tercümanın Türkçeyi çok güzel konuşması dikkatimi çekmişti. Trabzonluymuş! Yunancayı sadece 2 ayda, çok kolay öğrenmiş. Bendeniz de birkaç yabancı dil öğrenmiş olduğumdan bu hız dikkatimi çekti ve nasıl böyle kolay öğrendiniz? diye sordum. “Biz Pontus olduğumuz için aileden temelim vardı” dedi. İlk defa “biz Pontusuz” diyen biriyle karşılaşıyordum! Böyle biriyle sohbet fırsatını kaçıramazdım!
*
Dedelerinden dinlediği kadarı ile “Osmanlının yıkılış döneminde bağımsız bir Pontus devleti kurmak için umutlanmışlarmış”… Ancak milli mücadele ile örgütlenen Türklerin Kurtuluş Savaşını kazanarak Türkiye Cumhuriyetini kurması ile (hevesi kursağında kalan) Pontusların çoğu kamufle olmayı tercih etmiş ve müslüman isimleri almışlar. Bunların ailesi ise Pontus olarak kalmayı tercih etmiş. Trabzon ve Rize arasında bir bölgede yaşadıkları için her iki ilimiz hakkında da hikayeler anlattı dedelerinden dinlediği kadarı ile… … Kendisine teşekkür ediyorum “dürüstçe” Pontus olduğunu söylediği için.

*

Bir de aramızda kendisini hala Müslümanmış gibi gösteren Pontus kalıntıları var! Bunlar kursaklarındaki kini atamamışlar ve Türk düşmanlığında sınırları zorluyorlar hem de Müslüman adları ile hem de Müslüman görüntüsü içinde… Yok neymiş Cumhuriyet döneminde Rize denizden topa tutulmuş, yok neymiş hocalar asılmış, yok neymiş şehirlerin kurtuluş günlerini kutlamak gereksizmiş… Sizce kim çıkar da Kurtuluş Savaşı ve 30 Ağustos Zaferi ile sorun yaşar?
*
En son biri de çıkmış 9 Eylül İzmir’in kurtuluş günü kutlamalarını elleştiriyor. Neresine battıysa artık! Niçin acaba? Cevabı size bırakıyorum!
***
(*) Yalan yazan tarih utansın diye diye kafalarımızı karıştıran ve bize düşman yalanlarını tarih diye anlatanlara kandığımız yetmez mi?! Yalana ve iftiraya kanmayı bırakıp tarihimizin gerçeklerini anlama zamanı gelmedi mi? Anlayanlara selam ve dua ile.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.