Kapitalist blokun ABD’nin başı çektiği NATO aracılığı ile kuzey komşularımız Ukrayna ve Rusya’yı savaşa soktuğu, öte yandan aynı kapitalist blokun ABD ve AB desteği ile İsrail’in Filistin’de neler yaptığı ortada… Bunların dünya barışına ve dünyanın akupunktur noktası olan Türkiye’nin merkezinde olduğu bu coğrafyaya verdikleri zarar da ortada… Suriye’de yaşananlar da tuzu biberi, bize düşen ise biberli tarafı.
*
ABD, Rusya-Ukrayna savaşını durdurmak için Rusya ile Arabistan’da görüşme planlıyor. Ateş topunun ortasındaki Türkiye bu toplantının neresinde yer alıyor? Tarihte, İslam uğruna en çok şehidi veren milletin Türkler olduğu açıkça ortadayken, hem kapitalist hem de komünist emperyalizmin İslam düşmanlığı ortadayken; Türkler, Müslümanlar bu sorunların ve çözümlerin neresinde yer alıyor?
*
Sen Türk olduğunu unutsan da düşman senin Türk olduğunu unutmuyor ve yüzyıllar öncesinden gelen zayıflatma, bölme planlarını uygulamaya devam edecek yollar arıyor. Oyun gerektirirse dostça sarılıyor! Sen onların beslediği hainlerin, kalleşlerin konuşmalarına aldandıkça oyunu fark etmiyorsun, düşmanı suçlamanın ahmaklık olduğunu da anlayamıyorsun. Artık anlamaya çalış, bakış açını değiştir.
*
Başımıza gelen her belada, her başarısızlıkta niçin karşı tarafı, düşmanı suçluyoruz. İç mihraklar, dış mihraklar, işbirlikçi hainler ve sinsi kalleşler tuuuu size. Hep başkaları suçlu ama bizim bir suçumuz yok öyle mi? Başkalarını suçlayıp rahatlamak ne kadar da kolay?
*
Çağımızda düşman ve dost sözcüklerinin anlamı kaydı farkında mısınız? Unutulmamıştır henüz, SSCB’ye karşı yıllarca müttefik olduğumuz dostumuz ABD birkaç yıl önce güney sınırımıza binlerce silah yerleştiriyordu, biz ise bu silahlanmaya karşı güvenliğimizi sağlamak için yıllardır baş düşman gösterilen Rus’dan silah alıyorduk. Rusya, dostumuz mu oldu şimdi? Oysa vatanımızdan toprak istediği günler hiç de uzakta değil, unutulmamıştır henüz.
*
Bence çağ dostluk - düşmanlık çağı değil rekabet - rakip çağı artık. Rakipler dünyayı paylaşırken en çok payı kapmak için uğraşıyor. Bu uğraşta seni alt etmek üzere ittifaklar kurmak da var seni yalnız bırakmak da… Bunu sağlamak için sana dinini yanlış öğretmek de var, tarihini yanlış öğretmek de… Rakibin içine kendi adamlarını sokmak da var, rakibinin adamlarını satın alıp kendi hesabına kullanmak da... Oyun bu! Ne kadar güçlü olursan o kadar dostun olur zayıfladıkça rakibin, düşmanın artar! Rekabette senin kazandığını elinden almaya çalışan rakip, düşmanlaşmış demektir… Rakipten merhamet, anlayış bekleyen ahmaklara bunu da anlatmak gerekir. Bunlara karşı tedbir almak ile tepki vermek arasında hangisini seçtin?
*
Oyunun kuralında “adalet” aranır, evet vardır ama güçlü olanın adaleti… Beğenmiyorsan daha çok çalış, insanlarına daha kaliteli eğitim ver, eğitimli insanlarının aklını birleştir, gücünü birleştir ekonomini, sanayini, teknolojini geliştir, güçlen, silahlan ve doğru olan adaleti sen uygula!
*
Basiret ve feraset sahibi beşer, başkasını suçlamadan önce özellikle de rakibi suçlamadan önce şunu düşünür bence; rakip, rekabet etmek için vardır ve benim alacağım bir kazancı benden önce almak için çalışması normaldir. Kaybettiğimiz zaman kınanması gereken rakip veya rakibin başarısı değil, bu rekabette bizim kaybetmiş olmamızın sebeplerini ortadan kaldırmamış olmamızdır… Rakibin kazanması için ona fırsat ve cesaret veren ortamı engelleyememiş olmamızdır değil mi, kınamamız gereken.
*
Rakip içimizdeki hainleri satın almış olabilir, rakip içimizdeki kalleşleri kendi menfaati için bize karşı kullanmış olabilir ancak içimizdeki hainlerin ve kalleşlerin güçlenmesi ve rakibe yardım edecek olanakları bulması, bizi rakibe karşı yavaşlatması, zayıflatması tamamen bize bağlıdır, yani sana bana bağlıdır. Sen, haine mi kanacaksın yoksa kalleşe mi aldanacaksın? Yoksa hakikati mi arayacaksın? Rakibin kazanması ve kaybetmesi aslında sadece senin bu sorulara vereceğin cevaba bağlı! Rakibin düşman olması, senin zayıflığında bağlı.
*
Başarısızlıkta suçu kusuru kendinde aramak yerine başkasını suçlayan kişiler, hamaset kin ve düşmanlık üretirler. Millet, memleket harap olurken onlar düşmanlıktan, kavgadan ve savaştan, belirsizlikten beslenirler. Peki ya sen, tarihimizdeki olayları, Türk milletini ayrıştırmak ve zayıflatmak için birbirine düşürecek şekilde çarpıtarak ve saptırarak anlatan düşman beslemesi, pardon rakip beslemesi sahte tarihçileri mi dinleyeceksin, sahte hocalara, hain şeyhlere mi inanacaksın? Yoksa yeni Dünya düzeninin neresindeyiz ve yarışa kazanarak devam etmek için neler yapmalıyız? gibi soruların cevabını mı arayacaksın? Doğru sorulara doğru cevaplar yolunu aydınlatır unutma..
*
Düşmanın dostun hızla yer ve rol değiştirdiği şu çağda seni, kendi özüne düşman etme çabasında olanlara kızmayacaksın, zan ile algı ile değil akıl ile düşünmeyi ve işin aslını aramayı öğreneceksin ve dünyanın kaynaklarını paylaşma rekabetinde yerini alacaksın, adaletin ile örnek olacaksın.
*
Kanmak, aldanmak, her başarısızlıkta başkalarını suçlamak yerine, suçu kusuru kendinde arayarak kendine gelişme yolları açanlara Rusya’dan selam ve dua ile.