Kendini tanıyamamak, duygularını hissedememek, gerçeklikten kopmuş gibi yaşamak... Depersonalizasyon bozukluğu, zihinsel sağlığın en karmaşık sorunlarından biri olarak tanımlanıyor. Bu bozukluk, sadece kişinin iç dünyasını değil, sevdikleriyle olan ilişkilerini de derinden etkileyebiliyor.

Depersonalizasyon, bir tür “benliğe yabancılaşma” hali olarak tanımlanıyor. Kişi kendini dışarıdan izliyormuş gibi hissedebilir; sesi, düşünceleri ve beden hareketleri bile ona ait değilmiş gibi gelebilir. Bu durum, kişinin sadece kendisine değil, çevresine, hatta duygularına bile uzak kalmasına neden olur.

Sevmek bile zorlaşabiliyor

Uzmanlara göre depersonalizasyon bozukluğu olan kişiler, zamanla bağ kurma yetilerini kaybedebilir. Sevgi, şefkat, heyecan gibi temel duygular silikleşir. Bu da romantik ilişkilerde, arkadaşlıklarda veya aile bağlarında ciddi kopmalara yol açabilir.

Belirtiler genellikle şunları içeriyor:

Kendine yabancılaşma hissi

Duygulardan kopukluk

Çevrenin sahte veya bulanık algılanması

Zaman algısında bozulmalar

Robot gibi yaşama hissi

Peki neden olur?

Travmalar, uzun süreli stres, kaygı bozuklukları ve bazı nörolojik durumlar bu bozukluğun tetikleyicisi olabilir. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan yoğun duygusal baskılar, beynin kendini koruma mekanizması olarak bu durumu geliştirmesine yol açabiliyor.

Tedavi mümkün mü?

Evet. Psikoterapi, özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT), depersonalizasyon bozukluğunda etkili yöntemlerden biridir. Bazı durumlarda ilaç desteği de tedavi sürecine eklenebilir. En önemlisi ise kişinin bu durumu fark edip profesyonel destek aramasıdır.

Her şey gerçek dışı gibi geliyorsa, kendinizi hissedemiyor ya da sevemiyormuş gibi yaşıyorsanız bu sadece bir “dönem” olmayabilir. Depersonalizasyon bozukluğu, fark edildiğinde ve doğru şekilde ele alındığında aşılabilecek bir durumdur. İç dünyanızı yeniden hissetmek ve sevdiklerinize gerçekten bağlanmak için yardım istemekten çekinmeyin.