Prof. Dr. Aynur ÖZBAHÇE
Tefekkür, Kalp, Bilinç ve Yaşam İlişkisi
Tutarsız duyguların merceğinden yani suçlama, nefret, öfke, rekabet ve intikam gibi hayatta kalma duyguları ile hayata bakmak; sonu gelmek bilmeyen gereksiz acı, israf, baskı ve ölümlere yol açmıştır.
Bu sonuçlar insanların barış ve uyum yerine karşıtlık ve çatışma içinde yaşamasına neden olmuştur ve maalesef halen olmaktadır.
Tarihte bu döngüyü kırabileceğimiz bir zamandan geçiyoruz. Sizce de öyle değil mi? İnsanlığın hikayesinde sadece duygularımızı nasıl daha verimli ve etkili bir şekilde yöneteceğimizi değil, aynı zamanda bunun sağlığımız, ilişkilerimiz, enerji seviyelerimiz ve hem kişisel hem de kolektif evrenimiz için ne anlama geldiğini öğrenmemiz gerekiyor.
Kadim bilgelik ve modern bilimin kesişerek teknoloji ve bilimsel anlayışın sıçrayış yapabileceği çok önemli bir noktadayız. Dağları yeniden oynatmamız gerekmiyor, sadece içsel var oluş halimizi değiştirmemiz yeterli.
Bunu yapmak, stresli durumların yerine bize enerji veren, ruhumuzu dolduran ve bizi bütünlük, bağlantı ve birlik duygusuyla başbaşa bırakan olumlu deneyimlerle yer değiştirebilirsek birbirimize karşı davranış biçimimizi de değiştireblir hale geliriz. Beyin düşünebilir ancak kalbimizi bir algı aracına dönüştürdüğümüzde ise kalp bilir.
Peki soru şu; 'Kalp gözüyle görebildiğimiz bir evreni nasıl kuracak ve kalbi bilir hale nasıl getireceğiz?'
Modern dünyada meditasyon olarak bilinen tefekkürü alışkanlık haline getirebilirsek kalbi de bilir, görür hale getiririz. Tefekkürü hayatımızın bir pratiğine dönüştürebilirsek endişeli, değersiz ya da güvensiz hissettiğimiz zihinsel duygu durumumuz daha yüksek varoluş halleri ile değişerek hayatımıza daha büyük bir aşkla sarılabilmemizi olanaklı kılacaktır.
Duygu durumlarımızı düzenleyen tefekkür pratiği ile oluşturulan sürekli yüksek duygu hissi, bizlerde zamanla yeni bir duygusal çıpa yaratacaktır. Çünkü küçüklüğümüzden itibaren birçok olay bizde çıpalanır. Bu sayede bilinçaltımız oluşur. Günlük hayatımızda bilinçaltından çağrışım yapan olay ve durumlara karşı tepkisel davranırız. Bu sebepledir ki mevcut yaşamımızın %95’ni bilinçaltımız yönetir ve yönlendirir. İşte tefekkür ile bilinçli olarak oluşan bu çıpa mutluluk, minnet, şükran ve sevgi gibi yükselen duygulara denk olan yeni bir dizi düşünceyi sürekli olarak etkilemeyi başlatacak ve düşüncelerimizin toplamı olan yeni bir zihin seviyesi oluşturacaktır. Böylece bu düşüncelere daha fazla denk gelen pozitif duygular üretecek çıpanın devamlılığını sağlayacak kalp ve zihin arasındaki bu geri bildirim döngüsü devam ettiğinde tamamen yeni bir varoluş haline kavuşuruz. Bu varoluş ‘Kolektif Kuantumsal Bilinç’ halidir.
Sınırsız bilinci, derin sevginin ve şükranın enerjisinde buluştururuz. Bu pratik; bedenimizi yenilemek, beynimizi yeniden düzenlemek ve biyolojimizi yeni varoluşumuza denk yeniden yapılandırmak anlamına gelir. Böylece doğal, otomatik ve düzenli olarak enerji alanımıza farklı bir elektromanyetik enerji imzası atabiliriz. Bu imza kim olduğumuzu ya da kim haline geldiğimizi yansıtır. Doğuştan kuantumsal ışıkla doğan her birimizi adeta fabrika ayarlarımıza geri döndürür.
Yeni bir BEN’e hoş geldin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.