Yılmaz SANDIKÇI

Yılmaz SANDIKÇI

Almanya'dan selamlar

Almanya’dayız ama aklımız gönlümüz Türkiye’de... Cinayet, hem de şifa beklenen hastanelerdeki yenidoğan bebeklere ulaştı.
İl Sağlık Müdürlüğünde hastaneleri denetlemekle görevli doktor, şüphelilere "haklarında gizli soruşturma olduğu bilgisi" veriyor.
İyi de ipin ucunu böyle puştların eline kimler veriyor?
Liyakat isteriz demeden şeriat isteriz diyenler bu konuda ne diyor.
Ya tedbir almak varken tepki vermek yolunu tercih edenler ne düşünüyor?
*
30 yıldır köşe yazıyorum, yazılarımda bazen tekrara düştüğüm olur. Tekrara düşüyorum çünkü Türkiye garip bir kısır döngünün içinde dönüp duruyor. Sorunlar aynı, tartışmalar sığ ve çözüm üretmekten uzak.
*
1995 yılında Türkiye’yi AB ile Gümrük Birliğine sokan siyasetçileri, biz çocukken oyunlarımızda kullandığımız sakızdan çıkan paralara benzetmiştim. Seçimle gelmelerine rağmen seçmeni temsil ve ifade etmeyen siyasetçiler vardı o zaman.
*
Yirmi iki yıl önce büyük umutlarla seçilen AKP ile geçen bunca zamandan sonra önceki sorunlar artarak tekrar ediyor sanki… Bütçe açığı, dış borç, işsizlik, döviz kurları, enflasyon… Seçimle gelmelerine rağmen seçmeni temsil ve ifade etmeyen siyasetçiler yine aynı… Bu soruna tuz biber eken, bir de seçilmedikleri halde bakan seçilen siyasetçiler var şimdi. Daha zor bir durum…
*
2002 yılında atanmışlar seçilmişerin üzerinde olamaz diyen sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, iktidara gelince, seçilmişlerin üzerine atanmışları koydu iyi mi! Bu sorunu anlamak ve anlatmak için sizce hangi seviyede düşünmeliyiz?
*
Yirmi iki yıl önce hükümeti destekleyen kitlesel medya yoktu, şimdi hükümetin kendi medyası var gibi… İşin aslını arayanlar zar zor fark edebiliyor gerçekleri. Öyle ki medyanın yaratmaya çalıştığı algı, çoğu durumda düşünme gücünü ve aklı bastırıyor sanki.
*
Yazılarımda boşluğa düşmemek için sıcak gündemi takip eden yazılar yazmayı bıraktım uzun süre önce. Çünkü, algı yönetimi çok hızlı gündem değiştiriyor ve aklı yerine algısı ile yaşayanlar, bu akımlara çok çabuk kapılıyor. İşin aslını unutuyor.
*
Bundan dolayı, gündemi düşünmek yerine sağlıklı düşünmenin yollarını düşünmeye başladım ben de. Bazı yazılarım bu yönde, örneğin; dinlediğiniz kişilerin sözlerine takılmayın, aklınızı kullanın ve sözlerin görünütünün arkasındaki gerçekleri anlamaya çalışın diyordum. Çünkü sorun sözlerde değil sorun kişilerin aklını kullanma seviyesinde.
Bu seviye dört tane; Aklını,
bacak arası seviyesinde kulananlar
mide-bağırsak seviyesinde kullananlar
kalp-göğüs seviyesinde kullananlar ve
aklını baş-beyin seviyesinde kullananlar.
*
İlk ikisi mahlukat olur, temel ihtiyaçlarının ötesini algılayamaz. Düşüncesi de temel ihtiyaçları ile sınırlıdır.
Üçüncü seviye beşer olur, vicdanında adalet duygusunu hissetmeye başlar ama "insan beşer, bazen şaşar bazen düşer" sözü burada oluşur. Bunlar temel ihtiyaçları yanında çevresindeki yaşam hakkında da düşünebilirler ama eyleme geçemezler. Çünkü bunlar zeka yerine duyguları ve hafızası ile düşünürler. Görebildiği kadarını, kısmen algılar.
Bu ilk üç seviyenin düşüncesi sonuç üretmez, güdülmeye ihtiyaç duyar. Kolayca kandırılır bunlar.
*
Dördüncü seviyede baş-beyin seviyesinde düşünenlerdir insan olmak burada başlar! Bu seviyedeki kişi kendi ihtiyaçları yanında çevresinin, başkalarının ihtiyaçlarını da düşünür. Başkalarının sorunlarını anlamaya ve çözmeye çalışır. Kalbi yerine beyni ile düşünmeyi öğrenmiştir.
*
İnsan olan, düşünce üzerinde düşünmeye başlar, sadece görüneni değil bütünü algılamaya çalışır. İnsan olma yolcuğunda en ayırt edici özellik budur. Bunlar başındaki beyni, hafıza yerine zeka ile kullanmaya başlar. Sorgular ve kolayca kanmak yerine işin aslını arar.
*
Düşünce üzerinde düşünmek de neymiş diyenlere, şu örnekleri vereyim önce, detaylar sonraki bir yazımıza inşallah. Örneğin, “keşke düşman kazansaydı şunu yapardı şunu yapmazdı” diyenlere, “düşman kazandığı ülkelerde neler yapmış, birlikte bakalım mı? Neyi niçin yapmış niçin yapmamış, gel işin aslını birlikte arayalım” demeden kanmışsan düşünce üzerinde düşünme seviyesine çıkamamışsın demektir.
*
Bir de “domuz eti yiyenler eşini kıskanmazmış” diyenler vardır. Bu sözleri duyunca, koyun eşini kıskanıyor muymuş? Sorusunu soramadıysan düşünce üzerinde düşünemiyorsun demektir. Bir koyun sürüsünde kaç koç olur ve bu koçlar koyunları nasıl paylaşır? Diye sormadıysan düşünce üzerinde düşünme seviyesine çıkamamışsın demektir.
*
Daha da üzücü olanı domuz eti yedikleri halde Müslüman mintanı içinde konuşanlarca kandırılmış olabilirsin demektir. Selam ve dua, kanarak zan ile hareket etmek yerine işin aslını arayarak, idrak ile hareket edenlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.