Yılmaz SANDIKÇI
Hile ve İman
İsrail bizi yanıltmadı, önceki yazımda dikkat çektiğim gibi mürekkebi kurumadan, barışa ihanet etti.
*
Savaşta strateji olan hile, barışta ihanete dönüşür. Ne yazık ki beşer, savaşsız bir dünyada bile birbirine tuzak kurmakta yarışır.
*
İslam geleneğinde sıkça duyulan bir söz vardır:
“Savaş hiledir.”
Peygamber efendimiz
Hz. Muhammed (sav) 'in bu hadisi, savaşın doğası gereği stratejik aldatmacaları kapsar. Yani düşmanı şaşırtmak, planını gizlemek, taktiksel manevralar yapmak gibi askeri durumlara yöneliktir. Ancak bu sözün anlamı, yüzyıllar içinde savaş meydanından çıkıp pazara, siyasete, hatta ibadethanelere taşınmış sanki.
*
Bugün ne yazık ki bazıları, yaptıkları hileyi, sahtekârlığı, adaletsizliği bu sözün altına gizliyor.
Sanki din, onların menfaatine kalkan olmuş gibi...
Oysa Kur’an açıkça diyor: “Allah hile yapanları sevmez.”
Peygamberimiz de “Aldatan bizden değildir.” buyuruyor.
*
Demek ki "savaş hiledir" sözü “hileyi meşrulaştırmak” için değil, “savaşta dürüst strateji”yi anlatmak için söylenmiş.
Ancak sahtekarlar bu sözü "hile savaştır" gibi tersinden uygular olmuş.
*
Bazı Müslümanlar bu duruma uyanmazken, bazıları bu çarpıtmanın uzmanı olmuş. Ancak birbirine karşı hilede yarışırken düşmana karşı tedbir almıyor... Ne garip.
*
Savaşlar cephelerin dışına taşınca hile, hakikatin yerine geçiyor.
Dinin özü değil, görüntüsü kalıyor.
Düşman yalanlarını tarih diye anlatanlar itibar görüyor.
Hurafeyi, söylentiyi, bidatı hatta israiliyatı din diye anlatanlar dinleyici buluyor.
*
Durum diğer dinlerde de farklı değil: yani bu tür ahlaki ikiyüzlülükler, yalnızca Müslüman toplumlar ile sınırlı kalmamış, tarih boyunca her dinde görülmüş.
*
Hristiyanlıkta, “Tanrı adına yalan söylemek” (holy deceit) kavramı, Orta Çağ’da kilise çıkarı için meşrulaştırılmış... Engizisyon döneminde “Tanrı’ya hizmet için yalan söylenebilir” anlayışı yerleşmiş. Hem de İncil’de açıkça “Yalan söylemeyeceksin” yazdığı halde...
*
Yahudilikte de bazı hahamlar, “pikuach nefesh” yani “can kurtarmak için yasa çiğnenebilir” ilkesini kötüye kullanmış.
Bu, birini kurtarmak için doğru olabilir ama menfaat için eğilip bükülürse, artık Tanrı’nın değil, nefsin hizmetine girer.
*
Savaş mı hiledir, hile mi savaştır? Tarihten bir ibret hikayesi ile bakalım: Filistin'de hilenin kurumsallaşması 1937–1947 yılları arasında yaşanmış.
Bugün İsrail’in kurucu kadrosunda yer alan birçok Yahudi, o dönemde Filistin vatandaşı olabilmek için başvuru yapmış.
Vatandaş olarak Filistin’e sadık olacaklarına dair, namus, şeref, iman üzerine yemini etmişler.
Kayıtlarda, “Filistin halkına bağlılık” sözü vererek vatandaşlık hakkı alan bu kişiler, birkaç yıl sonra aynı topraklarda bağımsız bir İsrail devleti kurmak için Filistin'e ihanet etmiş ve Filistinlilere zulüm etmeye başlamışlar.
*
İyi de Filistinliler niçin uyanmamışlar? Kader mi aymazlık mı?
*
Bu durum yalnızca siyasî bir hile değil, dinin etik sınırlarını aşan tarihi bir manevradır.
Çünkü burada hile, savaşın değil, devlet kurmanın aracı yapılmıştır.
Kutsal topraklarda Tanrı adına siyaset yapanlar, Tanrı’nın en temel buyruğunu — dürüstlüğü ve adaleti — hiçe saymıştır.
*
Tevrat, “Komşunu kendin gibi sev” derken;
modern Siyonizm, komşuyu düşman, toprağını ganimet, dini de kalkan olarak görmüştür.
*
Sonuç ortada: Hile üzerine kurulan devlet, korku içinde yaşar, korku yayar. Zalimleşir!
Adalet üzere kurulan devletse, barışın zeminidir.
*
Peki Filistinliler, Araplar, Müslümanlar bu hileye karşı niçin uyanmamış niçin tedbir almamıştır?
*
Kime güvenmeli, kiminle Yürümemeli?
Kitabımız Kur’an-ı Kerim, OKUyanlara sadece ibadeti değil, yanında güven ve dostluk konusunda da dikkatli olmayı öğütler. Çünkü iman, yalnızca kalpte değil, ilişkilerde de sınanır.
*
Bazı ayetlerde Müslümanlara, “kendinizi aldatacak” veya “imanınızı zayıflatacak” kimseleri dost edinmemeleri tavsiye edilir.
Mesela Maide Suresi 51. ayette şöyle denir:
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır.”
Bu ayet, açık bir uyarıdır.
Kur’an burada “Müslümanlarla” “uyanık olmayı” tavsiye eder:
Yani "imanına, toplumuna ve değerlerine zarar verecek güçlere teslim olma; çıkar uğruna onlara güvenme" der...
*
Âl-i İmrân 118. ayet, bu uyarıyı daha da açıklar:
“Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin; çünkü onlar size kötülük etmekten geri durmazlar.”
Bu, bir ayrımcılık değil, ahlaki koruma refleksidir.
Zira her çağda, hile ve çıkar ilişkileri inanç kisvesine bürünür.
İşte bu yüzden Kur’an, inananlara “sevgiyle açıl ama saflıkla teslim olma” bilinci vermeye çalışır.
Filistin örneğinde olduğu gibi, sadakat yeminleriyle toprak alan Yahudilerin o yemini bozmaları, aslında bu ayetlerin ne kadar zamanlar üstü olduğunu göstermiyor mu?
Ana dili olan Arapça ile Kuran'ı okumadan, anlamadan Müslümanlık taslayanlar kime hizmet ediyor.
Türkler görüntüye söylentiye aldanmamak için dinin manasını anlamaya çalışıyor. Bu çabayı engellemeye çalışanlar Müslüman kılığında ama kime hizmet ediyor?
Bunlara kimler aldanıyor?
*
Demek ki mesele “kimlerin bizimle dostluk kurduğundan çok, ne niyetle dostluk kurduğunda!
*
Çünkü niyet bozuksa, dostluk, hileye dönüşüyor zamanla...
*
Sorun dinimizde değil, dinimizi siyasetine, menfaatine alet eden zihniyette.
*
Din, insanı hileye değil, hakikate çağırır.
Ama bazıları, hakikati değil, dini kullanarak çıkarı sağlamaya çalışır.
*
Bunların aldatma oyunlarına, hilelerine karşı tedbir nedir?
*
Beşer, dini ne kadar içselleştirirse, o kadar dürüst olur. Ama dini bir maske gibi kullananlar için, o maskenin ardında her türlü kötülük marifete dönüşür.
*
Birini kandırırken “Allah rızası” diyenlerin çokluğu, belki de en büyük ahlaki çürümenin göstergesi olabilir
*
Hile, savaşta stratejidir; barışta ihanettir.
Barış zamanında bile hile yapmayı meziyet görenler var. Oysa din, savaşta bile vicdanı korumayı emreder.
*
Bugün en çok ihtiyacımız olan şey, dini sorgulamak değil, dini istismar eden hilekarların, hainlerin Müslüman gibi konuşmalarını, görünmelerini sorgulamaktır.
*
Çünkü hile, hakikatin üstüne serilen en ince örtüdür —
ve bazen, en dindar görünen ellerle örtülür.
*
Müslüman kılığında Müslümanları aldatanlara, Müslüman kılığında İslam düşmanlarına hizmet edenleri durdurmanın yolu nedir?
*
Bu iki yüzlü aldatmacaya karşı uyananları "laiklik dinsizliktir" gibi bir yalanı ile susturmaya çalışan hainlerin ihanetini, durduracak olan nedir?
*
Selam ve dua, algı ile zan ile aldanmak yerine akıl ile tedbir ile anlamaya çalışanlara...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.