Yılmaz SANDIKÇI

Yılmaz SANDIKÇI

İhracatın Kadar Konuş

1999 yılında terörist başı sığındığı ülkeden kaçmak zorunda kalınca bir ara İtalya’ya gitmişti. Biz de İtalyan mallarını protesto etmiştik; protestolar ne kadar etkili olmuştu hatırlayan var mı?
*
O dönem “Türkiye’nin ihracatı 250 milyar dolar seviyesinde olsaydı, diplomaside sesimiz duyulur, sözümüz dinlenirdi” gerçeği fark edilmişti. Lafın tamamı ahmak olana söylenir zaten anlayan anladı. Geçen 26 yılda ihracatta 250 milyar doları bile aştık ama sesimizin duyulması arttı mı? Hayır!
Çünkü ihracatımızın ithalatımızı karşılama oranının da, dünya ticaretinden aldığımız payın da artması gerekiyormuş meğer…
*
Bunu fark edenler soruyor, sesimiz içeride çok gür çıkıyor, ama içerideki ses dışarı ne kadar çıkıyor? İçeriden bakanlar, dışarıdaki durumu ne kadar anlıyor? Belki bu yüzden dış politikadaki sesimiz birilerinin işine gelince duyulurken, birilerinin işine gelmeyince iç politika malzemesi olarak kalıyor…
*
İhracattan daha fazla artan ithalatımızda, lüks mallara ödediğimiz para bütçe açığımızla yarışacak neredeyse. Bütçe açığı demek, borçlanmak demek bu da çok övündüğümüz tarihimizdeki Osmanlı’nın “borç alan emir alır” kıssasını hatırlatıyor. Peki, kıssadan hisse alıyor muyuz, ders çıkarıyor muyuz?
*
Özelleştirecek kamu şirketlerinin neredeyse hepsi satıldı. Yetmedi, mecbur kalınca borç aldık, ama borç alırız ama emir almayız efelenmesi ile ekonomi yönetmeye çalışırken bir yandan enflasyona, ardından döviz kurlarındaki artışa tosladık. Döviz artışını Kur Korumalı Mevduat denilen şey ile baskıladık ancak aradaki farkı Merkez Bankasına zarar olarak yükledik. Hem zarar ettik hem de gereğinden fazla değerlenen paramız yüzünden ihracatta rekabet gücümüzü kaybettik. İthalatın artışı bir yana, bir de turizmde rakip ülkelerden daha pahalı duruma düştük…
*
Vatandaş bunu ne kadar anladı? Anlamadı, çünkü sebeplerini bilmediği olayların sonuçları üzerinden konuşanlar kafaları yeterince karıştırdı. Uyaranları dinlemek yerine dışladı… İyi de bu kafa kime yaradı?
*
IMF’ye borcu sıfırladık, onlara muhtaç değiliz diyenler oldu ama son yıllarda uygulanan ekonomi politikaları IMF’nin dayamalarından bile daha acımasız çöktü ekonomimiz üzerine. Ekonomideki bazı artışlar konuşarak uygulamaları savunanlar var da yapılan yanlışlar yapılmasa daha yüksek oranlarda artışları başaracaktık diyen çıkmıyor! Niye?
*
Bir süre öncesine göre daha iyi durumda olmamız, olmamız gereken yerdeyiz anlamına gelmez. Ayrıca anaparayı aşan faiz ödemesi de yine gündemde. Bir yanda Yeni Türkiye diye umut verenler, diğer yanda Eski Türkiye’yi arar hale gelenler arasında kalmak istemiyor kimse.
*
Arayın, bulun geçen yıl ne kadar ihracat yapmışız? Ya ithalatımız kaça çıkmış? Önemli olan sayıların büyüklüğü değil, aralarındaki oranın ne kadar lehimize olduğu değil mi!?
*
Başarı, ne kadar büyüdüğümüzden çok ne kadar geliştiğimizde değil mi!?
*
Bakınız bölgemiz yine cadı kazanı, savaş üstüne savaş. Savaş dediğin artık ekonomi, sanayi ve teknoloji… İhracatının ithalatı geçmesini sağlayacak kadar sanayin yoksa silahlanmayı sağlayacak finansı ve teknoloji nereden bulacaksın?
*
Dışarıdan satın almak ve borçlanmak savaşı baştan kaybetmek değil mi!?
*
Bunları fark edecek ve iş işten geçtikten sonra tepki vermek yerine, başa bela gelmeden tedbir almak gerektiğini anlayacak ve uygulayacak çocuklar nerede yetişecekler?
*
Sanırım 20 yıl kadar önceydi, ihracat için 2023 yılında 500 milyar dolar hedef koymuştuk. Peki, bu hedefin neresinde kaldık? Nerede yanlış yaptığımızı konuşup, niçin tedbir almadık?
*
Tökezlediğimiz zaman, başarısızlığa uğradığımız zaman birilerini suçluyoruz, iç ve dış mihrakları, düşmanların kurduğu tuzakları konuşuyoruz hep, kusuru kendimizde aramadığımız için de yanlışlarımız düzeltip kendimizi geliştireme konusunda yavaş kalıyoruz. Kedimizi geliştiremediğimizi için olsa gerek, düşmana düşmanlık yapma fırsatı verdiğimiz için kendimizi suçlamayı akıl etmiyoruz ama hatamızı, kusurumuzu, yanlışımızı yüzümüze vuranları, eleştirenleri, uyaranları dinlemek yerine ötekileştirenlerin, düşmanlaştıranların, aramızda bizden gibi yaşayıp bizi birbirimize düşürenlerin aslında kime hizmet ettiğini fark edemiyoruz?
*
Konuşulması gereken birçok şeyi konuşmadığımız halde o kadar çok şey konuşuyoruz ki birisi çıkıp “ihracatın kadar konuş” boşuna kafa ütüleme dese ne cevap vereceğimizi bilemiyoruz. Bilenlere selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.