Yılmaz SANDIKÇI

Yılmaz SANDIKÇI

KONAKÇIYA TEŞEKKÜR

Bi dakka yaa! Hemen harlanmayın öyle… Beğendiğimiz şeylerin altından şer, beğenmediğiniz şeylerin altından da hayr çıkar diye inanmıyor muyuz dinimize göre…

*

İşte, kendisine hoca(!) kıyafeti içinde Türk milletine hitap etme imkanı verilen Konakçı adlı birisi bunu hatırlattı bana, zira bu sayede, Atatürk’e atılan iftiralardan birisi daha boşa çıkmış oldu, çürüdü! Yıllardır yaydıkları nice yalanlar, nice iftirlar var böyle. Bunların ellerindeki kir, dillerindeki kin de ortaya çıkmış oldu işte… Kimin adına kime kin güdüyor bunlar? Milletimizi hoca kılığında, Müslüman mintanı içinde kandıranlara karşı uyaranlar haklı çıkmış oluyor işte… Anlayana tabi.

*

Atatürk’ün “hocaları astırmadığı, hoca kılığında konuşan hainleri astırmış olduğu” sonucu ortaya çıkmıyor mu sizce? Cumhuriyeti kuranlar şunu çok iyi biliyordu; Hoca olan hain olmaz ama hainler hoca kılığında konuşur, hoca efendi diye gibi kandırır!

*

Bir de hainler milletimizi hoca kılığında kandırmasın diye “hoca kıyafetinin ulu orta giyilmesinin sınırlanması kararı ne kadar da yerinde bir uygulamaymış yaaa” dedirtmedi mi görüntüye kanmak yerine işin aslını arayanlara.

*

Tüyü bitmedik yetimlerin hakkını içinde barındıran hazinemizden geçinen Diyanet İşleri Başkanlığımızın, hoca(!) kadrosundan maaş ödediği kişinin adı, Konakçı! Çok anlaşılır gibi duruyor ama yine de ne demekmiş diye baktım sözlüğe. Tıp biliminde “içinde veya üzerinde hastalığa sebep olan virüsü, paraziti, mikrobu barındıran organizma” demekmiş konakçı… Allahü ekber! İsmi ile müsemma diye bir laf vardı eskiden tam da öyleymiş bu hoca kıyafetli kişi… Bu konakçının görevi, düşman yalanlarını tarih diye anlatan Türk düşmanların yalanlarını beslemekmiş zihninde demek ki. Demek ki bu konakçı, rivayeti ve hurafeyi İslam dini diye anlatan İslam düşmanlarının uydurduğu israiliyatı beslemiş olmalı zihninde…

*

Ve üzerindeki hoca kılığına kanarak kendisini dinleyenler çoğaldıkça zihninde beslediği hastalıklı fikirleri Türk milletine yaymaya başlamış. Çok önceden belli etmişti kendini zaten ama bir çoğumuz İslam dini adına konuşan bir hoca efendi(!) zannetmiştik değil mi?

*

Kendisini besleyenlerden aldığı talimatı yerine getirmek için kandırdığı kalabalıktan cesaret bulmuş olmalı ki aklındaki kiri, pisi, kini ve hastalığı ortaya çıkarmaya başladı; Türk milletinin vatanının parçası olan Hatay’ı işgal eden düşmanı övdü. Hem de Ezanın Türkçe okunması gibi geçici bir yanlışı, vatanın düşman işgalinde olmasını övmek için kullandı… Türk milletine vatan olmuş toprak üzerinde başkalarının hakkından söz edebildi hem de Türk milletine karşı. Peki bu cesareti veya talimatı kimden aldı?

*

Bunlara laf etmeden önce şöyle açalım konuyu, biraz da kendimize bakalım;

- Bu konakçının zihnine düşman yalanlarını tarih diye ve hurafeyi İslam dini diye bulaştıranlar kimdir?

- Yoksa bunlar düşmanın aramıza karıştırdığı gönüllü kadrolardan mıdır?

- Bir de bu hastalıklı, kirli ve kinli zihinlerden çıkan sözlere bizden olduğu halde kananlar kimdir?

- Millî mücadelemiz zamanında hoca kılığında gezerek Türk milletinin, düşman işgaline karşı direncini kırmaya çalışanları asan Atatürk’ü kimler sevmezler?

- Bunlar doğru bilgiler ile bile milletimizi yanlış yollara saptırabilen özel casus/ajan eğitimlerini nereden almış olabilirler?

- Bunlar kandıran hainlerden mi? Yoksa kandırılmış cahillerden mi? Ya da kandığı yalanları yayan ahmaklardan mıdır?

*

Bence bunlar yaşanmalıymış; Kurtuluş savaşımız, şehitlerimiz, gazilerimiz, zaferlerimiz, kazanımlarımız, cumhuriyet, demokrasi, laiklik konularında ne çarpık ve yalan sözler duyduk! Son yüzyıl kahramanlarımız hakkında şer dolu nice iftiralar duyduk; Küçümsediler, kara çaldılar, çamur attılar. Duyduklarımıza üzüldük, gördüklerimizi beğenmedik! Ama beğenmediğimiz tüm bu şerrin altından hayr çıktı, çıkmaya da devam ediyor işte. Bende çok örneği var! Bundan dolayı demek ki yaşanması gerekiyormuş! Artık dedelerimiz, babalarımız gibi düşman beslemelerinin yalanlarına kanmak değil, işin aslını anlamaya çalışmak zamanında olduğumuzu anlıyoruz.

*

Kandırılmış olmanın bir mazeret olmadığını anlamak zorundayız. Kandırılmış olmak, üzerinden menfaat sağlanacak bir marifet de değildir! Kandırılmak, yerine göre kabahattir, kusurdur hatta suçtur!

*

Bu günleri iyi ki yaşıyoruz! Yoksa, dinimizi içeriden çarpıtan DİÇ oğlu DİÇler’in İslam’a hizmet görüntüsünde bizi İslam düşmanlarına hizmet ettirmeye çalıştığını nasıl anlayacaktık? Bunların tarihimizi içeriden çarpıtan TİÇ oğlu TİÇler ile işbirliği içinde kandırdığını nasıl fark edecektik?
*
Aklını kullanma seviyesinde sorun yaşamayanlar, bunlar sayesinde şekle, görüntüye söylentiye kanmayı bırakıp işin aslını aramayı, dinin manasını anlamaya çalışmayı öğreniyolar... Daha ne istersiniz? Sadece biraz daha hızlı anlayalım yeter! Allah’ın hikmetinden sual olunmaz, bazen İslam düşmanlarını da Müslümanları uyandırmak için, İslam’a hizmet ettirmek için kullanır işte böyle. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.