
Yılmaz SANDIKÇI
KORKU VE UMUT SİYASETİ
Eskiden komünizm gelecek diye korkuturdu siyasetçiler, komünizm tehlikesi geçince irtica hortlayacak diye korkutmaya başladı askerler; Eğitimden siyasete, medyadan iş dünyasına, demokrasi ve laiklik adına askerî gücü elinde tutanların uyguladığı baskı ve zulmün adı oldu 28 Şubat 1997 ve geçen hafta 28. yıl dönümünde hatırlandı.
*
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Kanal 7'nin 30. Kuruluş Yıl Dönümü nedeni ile yaptığı konuşmada "28 Şubat mezaliminin başta demokrasimiz olmak üzere, Türkiye'nin sosyal ve siyasi hayatında açtığı derin yaralar hâlâ tam olarak iyileşmedi" diyerek, 28 Şubat döneminde kılık kıyafeti veya fişlemeler nedeniyle disiplin soruşturması geçiren öğretmen sayısının 33 bin 500 civarında olduğunu bunlardan 11 bininden fazlasının ceza aldığını, binlercesinin istifa ettirildiğini söyledi.
*
Bu konuşmayı dinlerken, o dönem yurt dışında şirket kurmaya çalışan genç bir ihracatçı işadamı olduğum günleri hatırladım; örneğin 28 Şubat denilen o süreçte, ne idüğü belirsiz (telekız olduğu iddia edilen) kızlara bile türban taktırıp medyada göstererek, sahtekar birilerini (sonradan bazılarının uyuşturucu suçlarına karıştığı çıktı haberlerde) de hoca gibi şeyh gibi konuşturarak kamuoyunda irtica gelecek algısı ile oyunlar oynanmış, yalanlar ile bir korku ortamı yaratılarak toplum, siyaset, iş dünyası dizayn edilmek istenmişti.
*
Merhum Erbakan’ın 1996 yıllında henüz başlattığı ekonomiye umut veren politikalarının önü 1997 yılında kesilmiş ve adı konulamamış bir kriz havası içinde 2001 krizini getiren büyük zararları olmuştu ekonomiye… Yerli ve gurbetçi girişim sermayesini renklere ayırdılar, yeşil dedikleri sermaye gruplarına baskı, engelleme yaptılar, dürüst işadamları ile sahtekarları aynı kefeye koydular. En çok da Konya ekonomisi zarar gördü bu durumdan.
*
Laikliği dinsizlik gibi uygulayanlar ile laikliği dinsizlik gibi anlatanlar, hep birlikte aynı Türk-İslam düşmanlarına hizmet ediyor düşüncesi, bu dönemde başladı bende.
*
Baş terörist Apo’nun 1999 yılında yakalanıp hapse atılması, dönemin bir başarısı olsa da 28 Şubat mezaliminin etkilerini azaltamadı.
*
Peki, kim idi bunu yapanlar? Sürecin bin yıl süreceğini söyleyecek kadar kibirli ama çapsız oldukları halde TSK’nın üst komuta kademesine ulaşan birileri olduğu anlaşıldı sonradan. Nasıl girmişlerdi Türk Silahlı Kuvvetlerine, nasıl gelmişlerdi o yüksek komuta makamlarına? 1952 sonrası siyasi yanlışların sonucu mu, 1960 ihanetinin sonucu mu? Yoksa 1980 ihanetinin sonucu mu?
*
1999 yılındaki bir yazımda “TÜRKİYE’NİN ÜÇTE BİRİ GİRER AB’YE” demiştim ve bu planın ucunda da “dörtlü bir Kürdistan” hayalinin yattığını anlatmaya çalışmıştım. Bakınız, 25 yıl sonra aynısı konuşuluyor. Elebaşını hapse attığımız halde, nasıl geldik bu hale?
*
Sebeplerini bilmediği olayları, sonuçlar üzerinden tartışma yanlışına düşenler, 28 Şubat sürecinin önceki ve sonraki süreçler ile bağını kuramıyor bence. Bu yüzden yanlışlar şekil değiştirerek tekrar ediyor.
*
28 Şubat mağdurlarının iktidara gelince bu yanlışları düzelteceğini bekliyorduk, ama tamamen farklı sonuçlar oluştu; birileri Türkiye’yi bir vesayetten kurtarmaya çalışırken birileri Türkiye’yi başka bir vesayete mahkum etmeye çalıştı! 15 Temmuz ihanetine giden süreci bir daha düşünün… TSK içine sızan hainleri temizlemeye çalışırken, teröre karşı savaşanlara kumpaslar kurulduğunu fark edemedi birileri! İyi de bu kadar yanlışlık yanlışlıkla mı yapıldı? Tuhaf gelmiyor mu size de?
*
40 yıldır, düşmana hizmet eder şekilde Türkiye’ye zarar veren bir terör örgütü liderinin hem de hapisten yapacağı çağrı ile yeni bir Türkiye dizayn etmeye çalışanlar mı var şimdi de?… Bu ne anlama geliyor? Cevap bulabiliyor mu soranlar? Silahlarını “TSK’ne teslim etmek” yerine “gömmek” de ne demek oluyor? Demokrasiye, huzura, barışa, halkların kardeşliğine hizmet etmek böyle mi oluyor? Hatırlayın, fetö denen terör örgütünün peşine takılanlar da İslam'a "hizmet" ediyormuş görüntüsüne aldanıyordu, ama hizmetin aslında İslam düşmanlarına, Türk düşmanlarına olduğu anlaşıldı... O zamanlar, bu gerçeği görüp uyaranları dışlayarak, tatlı yalanlara kananların hizmeti Türk-İslam düşmanlarına yaradı…
*
Bunu hala anlamayanlar varsa tekrar söylemekte yarar var, oyun devam ediyor; milletimizi yönlendirmek için kullanılan komünizm gelecek, irtica gelecek gibi “korku siyaseti” yerine, huzur gelecek, barış gelecek, ekonomi büyüyecek gibi “umut siyaseti” geçmiş gibi sanki. Söylem farklı olsa da aynı yıkıcı sonuçları doğuracak başka bir oyunun içine çekiliyor olabilir miyiz yine?
*
Aman dikkat, zan ile hareket etmesin kimse; biraz basiret biraz feraset ve çok çok tedbir... Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.