Hikmet ve Muhabbet Deryası: Hz. Mevlana
Ömer Faruk Belviranlı'nın Hazreti Mevlana'nın 751. Vuslat Yıl Dönümü'ne özel olarak yazdığı makalesi.
Ben âşıklığı kemâlinden öğrendim
Beyit ve gazel yazmayı da cemâlinden öğrendim.
Gönül penceresinde raksetmede hayâlin
Ben en güzel raksı senin hayâlinden öğrendim…
Mukaddes Anadolumuzun nur yüzlü şehri Konya’dan dünyaya yayılan ve asırları aydınlatan bir güneş olan Hazret-i Mevlânâ, insan sevgisi ve hoşgörüyü merkeze alan benzersiz bir mefkûreyi mübarek şahsında yaşatıp insanlığa armağan eden bir gönül ehliydi. Mevlânâ Hazretleri henüz hayatta iken gördüğü ilgi ve itibar sebebiyle ünü Konya sınırlarını aşmıştı. Nitekim vefâtında cenazesine sadece Müslümanların değil başka dinlere mensup kişilerin de katıldıklarını biliyoruz. Hatta tören elbiseleri içinde gelen -bilhassa Hristiyan- din adamlarının onu ebediyete uğurlamak üzere hazır ve nâzır oldukları nakledilmiştir. Bugün de dünyanın hemen her yerinden Mevlânâ dostları, Aziz Konyamızda Hazret-i Pîr’imizi ebedî istirahatgâhında ziyaret etmeyi sürdürmektedir.
Mevlânâ Hazretleri, hikmet dolu sözlerinde, bizlere Allah’ın emir ve rızasına uygun bir düşünce ve yaşam biçimini ilham ve tavsiye etmektedir. Yaşamı boyunca hiç ölmeyecekmiş gibi i‘lâ-yı kelimetullâh ve ihyâ-yı sünnet-i resûlullâh uğruna durmadan yorulmadan emek veren, talebeler yetiştiren bu mübarek zât, iç dünyasında da ölüme o kadar hazırlıklı ve âşinâdır ki… Bizler iman eder ve biliriz ki; Allah dostlarının ölümleri, ölümlerin en hayırlısıdır. Yüce Kitabımız’da âlimler, velîler, sıddîklar ve şehîdler için Rabbimiz cennet hayatında en güzel makamları vaat etmektedir.
Onun eserleri, insan haklarından toplumsal asayişe, sosyolojiden insan psikolojisine kadar birçok konuyu bünyesinde barındırır. Klasik Türk edebiyatının kilometre taşları Şeyh Gâlib’den Esrar Dede’ye, Cemal Süreya ve Nazım Hikmet gibi çağdaş edebiyatın öncülerinden günümüzün temsilcilerine kadar hemen her kesimden şâir, yazar ve sanatçının, müzisyen, söz yazarı ve bestecinin Mevlânâ’dan etkilenmiş olduğunu söylemek güç değildir.
Mevlânâ’nın kendi hikmetli sanat anlayışı doğrultusunda, derin bir sembolik anlatımla inşâ ettiği metinleri, insanoğlunun bilhassa manevî hastalıklarına, zayıflıklarına ve -çoğu cehalet ve bencillik kaynaklı- hatalarına ilişkin muazzam tespitler sunar. Onun felsefesini ve edebî ürünlerini evrensel kılan da budur.
Tarih sahnesinde iz bırakmaya başladığımız dönemden bu yana ortaya koyduğumuz eserlerde şunu görürüz ki; kültürümüzün oluşma, mayalanma ve aktarım süreçlerinin bel kemiği, her daim “istişâre geleneğimiz” ile “edeb ve erkân kültürümüz” olmuştur. Âdâb-ı muâşeret, ilim ve fen, örf ve gelenek, sanat ve zanaat gibi insana özgü değerlerin öğrenilip işlendiği çatısız mektepler olan bu gibi istişare ve eğitim faaliyetleri, zaman içerisinde sadece sosyal paylaşım ve kültürel temas noktası olmanın çok ötesine geçerek, bireysel ve toplumsal eğitim ve gelişiminin en büyük destekçisi olmuştur. Tarihimizde de “meşk usûlü ve silsilesi” denilen bir yapı bünyesinde olgunlaşan bu sistem; mûsikî, edebiyat, hat, tezhip, ebru gibi çeşitli sanat ve zanaat dalları yanında, tasavvuf kültürü ve irfan geleneğini “usta-çırak”, “mürşid-mürîd”, “hoca-talebe” ilişkisi içerisinde nesiller hatta yüzyıllar boyunca sürdürecek bir dönüşüm ve aktarımın sağlam halkaları olarak teşkil etmiştir. Mevlevîlikte kâmil bir örneğini gördüğümüz bu değerler silsilesi; Şeyh Gâlib, Esrar Dede, Buhurîzâde Mustafa Efendi (Itrî), Hammâmî-zâde İsmail Dede Efendi gibi benzersiz şahsiyetleri kültür semâmızın parlak yıldızları olarak köklü mirasımıza intikal ettirmiştir.
Asırlar boyunca kültürümüzün dünyaya armağan ettiği âlim ve düşünürlerin, sanatkâr ve bilim insanlarının içinde müstesna bir yeri olan Mevlânâ Hazretleri’nin kutlu öğretisinde mistik bir yolculukla evreni, insanı ve Yaratıcı’yı yeniden keşfetmek için Konyamız bu yıl bir mühim etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır: Hazret-i Mevlânâ’nın Hakk’a Vuslatı’nın 751. Yıldönümü… Kültür ve Turizm Bakanlığımız 10 günlük bir süre zarfında, siz Mevlânâ dostları için sayısız etkinlik hazırladı. Kur’ân-ı Kerîm tilavetleri, tasavvuf müziği konserleri, meşkler, Mesnevî sohbetleri, konferanslar, sergi etkinlikleri ve Mevlevî yaşam biçimi ve tasavvuf yolunun “öz”ünü ifade eden “Semâ Mukabelesi”ni, aslına uygun ve bu kutlu mirasa yakışır bir icrâ düzeyiyle idrak edebilmek adına bu süre, bizler için müstesna bir fırsat olacaktır.
Elbette Türk kültürünü oluşturan ve besleyen birçok unsur gibi, bu geleneğin ve mirasın da korunması; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, üniversitelerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımızın iş birliğiyle gerçekleşecektir. Bu kurumlara düşen sorumluluk ziyadesiyle ağırdır; nitekim her bir genç fert, işlenmeyi bekleyen asil bir “cevher”, neşvünemâ bulması gereken tertemiz bir “tohum”dur. Bu geleneği yaşatan tüm faaliyetler; tıpkı sazlıktan kamışı seçip çıkardıktan sonra onu işleyen ve şekillendiren, en güzele eriştirmek için emek veren bir usta ile o ustanın elinde tekâmül ederek sürekli gelişen ve ilerleyen “cevher”in yani çırağın bitmeyen yolculuğu gibidir.
Bizler de Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, yürütmekte olduğumuz sanat faaliyetlerinin kadîm medeniyetimizin beslediği derinlikli kültürel dokumuz ve benzersiz genetik yapımızla uyumlu olmasına özen göstermekteyiz. Mevzuatın tevdî ettiği idarî iş ve işlemlerin yanı sıra, halkımızın doğrudan istifadesine yönelik birçok sanatsal faaliyet gerçekleştirmekte, projeler üretmekte ve önerileri desteklemekte, arşiv niteliğinde eser üretimleri ve yayınlar oluşturmaktayız.
Bu hislerle; büyük âlim, şâir, gönül insanı, Peygamber (SAV) âşığı ve Hak dostu Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Hazretleri’nin dünyevî yolculuğunun ikmâle erip ebedî hayatının başladığı, -kendisinin de eşsiz bir tahayyül ve ifade kudretiyle- “Şeb-i Arûs (Düğün Gecesi)” olarak taltif buyurduğu, müstesna bir zaman dilimi olarak idrak ettiğimiz Vuslat’ın hayırlara vesile olması dileklerimizle, tüm okuyucularımıza sağlık, huzur ve afiyet dolu günler temenni ediyorum. Bu vesileyle insanlık tarihinin gördüğü en zor zamanlardan birini yaşayan Filistinli kardeşlerimizi de zihnimizden ve gönlümüzden düşürmeyerek, dünya üzerinde mutlak bir sulh ve sükûnunun yaşanacağı o nurlu günler gelene dek, Allah’tan onları ve bizi imtihanlarımızda kavi ve muzaffer kılması için dualar ediyorum.
Kaynak:konyaimza.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.