Muhabbetin ve Aşkın Şehri

Muhabbetin ve Aşkın Şehri

Osman Avanoğlu'nun Hazreti Mevlana'nın 751. Vuslat Yıl Dönümü'ne özel olarak yazdığı köşe yazısı.

Mevlana’nın, Şems’in şehridir, muhabbetin, aşkın şehridir, aşkın makamıdır Konya.
Konya’da evin barkın yoksa lâkin bir şekilde yolun Konya’ya düşüyorsa muhakkak seni ya Mevlâna çağırmıştır ya da Şems.


Mevlana’nın, Şems’in şehridir, muhabbetin, aşkın şehridir, aşkın makamıdır Konya. Asırlar boyu hafızalardan silinmeyecek olan muhabbetin ve ilahi aşkın yaşandığı şehirdir Konya.
Mevlâna, Şems ile buluştuğunda kemale ermiş bir şahsiyetti. İki ilahi aşık, bu şehirde bir köşeye çekilip kendilerini Hakk’a verdiler, muhabbetle birbirine bağlandılar, gönüllerine gelen ilahi ilhamla sohbetlere koyuldular. Şems, bu şehirde Mevlana’ya ayna oldu, Mevlâna, bu şehirde Şems’in aynasında gördüğü kendi eşsiz güzelliğine âşık oldu. Başka bir anlatımla Mevlâna, gönlündeki Allah aşkını Şems’te yaşattı. Mevlana’nın Şems’e olan sevgisi, Allah’a olan aşkının ölçüsüdür. Çünkü Mevlâna, Şems’te Allah’ın cemalinin tecellilerini gördü. Velhasıl Şems, Mevlana’ya bir kıvılcım çaktı, ateşledi ama karşısında öyle bir volkan tutuştu ki alevleri içinde kendi de yandı, yok oldu. Nihayetinde vasıl oldukları mertebe, makamların en büyüğü, en yücesi olan aşk makamıydı.


Geçmişin, günümüzün ve dahi geleceğin iki aşk deryası; Pir-i Aşk Mevlâna ve Pir-i Aşk Şems… Bu şehrin sokaklarını arşınladılar, bu şehrin havasını soludular, bu şehrin suyunu içtiler, bu şehrin manevi ikliminde birbirlerine aşk yolunda ayna oldular. Aşk makamına bu şehirde vasıl oldular.
Konya muhabbetin şehridir, aşkın şehridir, aşıkların şehridir, aşk makamının şehridir. Konya, aşkı doruklarda yaşayabileceğiniz ve sokaklarında kaybolacağınız bir şehirdir. Konya, tevazu ve hoşgörünün halen hüküm sürdüğü, bunun yanında tarihine sahip çıkan Anadolu’nun en görkemli şehridir.
Aşıkların, aşkı için kendinden geçenlerin, yaşarken bu dünyayı içinde öldürenlerin şehridir, Mevlana’nın, Şems’in şehridir Konya. Leylasını ararken Mevla’sına kavuşanların şehridir Konya. Tahir ile Zühre’nin ve daha nice aşıkların şehridir, aşk makamının şehridir Konya.
Velhasıl muhabbetin, aşkın, sevginin, tevazu ve hoşgörünün şehridir Konya.

HANGİ AŞK
*Mevlâna’ya göre; “Aşka uçmayan kanat neye yarardı?”, Sadi Şirazi; “Aşka uçarsan kanatların yanar!” der, Yunus da “Aşka varınca kanadı kim arar?” der.
“Bir muammadır aşk, kiminin vicdanına atılan taş, kiminin fakir gönlüne katılan aş, kiminin de gözünden akıtılan yaştır aşk.” der Hz. Mevlâna.
Gönül; gam, keder, sitem-i yâr ile harap olmayınca aşk hazinesi ortaya çıkmaz. Âşığın vücudu aşk ile dirilir, aşksız kalmak aşık için ölümdür. Aşkı kimileri arar ya bulur ya bulamaz, kimileri canını verir ömrünü tüketir. Kimileri de bu yolda aklını yitirir.
Aşk, derya gibidir, ucu bucağı görünmez, nerede başladığı, nerede bittiği bilinmez. Aşkı pek çoğu, kendine göre yorumlayıp anlatmaya, tarif etmeye çalışmış. Mevlâna’ya göre; “Aşka uçmayan kanat neye yarardı?”, Sadi Şirazi; “Aşka uçarsan kanatların yanar!” der, Yunus da “Aşka varınca kanadı kim arar?” der. Şems’in hocası, Rükneddin Şecasi ise aşkı; ‘’Bardağa dolan ilk şarabı, sakinin sarhoş bakışlarından ödünç aldılar. Dünyanın neresinde bir gönül derdi varsa onları bir araya topladılar, adına aşk dediler.’’ diye tarif eder. Acaba aşk çaresiz bir derdin içinde kaybolmak mıdır ya da kaybolduğunu sandığı çaresizliğin içinde bir çare bularak yarayı sarmak mıdır?

ÖLÜM MÜ, DÜĞÜN MÜ?
*Hasılı vel kelam aşk, hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeye gücü yeten Allah`ın insanın ruhunda tecellisidir. Başka bir şeye duyulan Aşk ise sadece mecazidir.
Hz. Mevlana’nın vefatı vuslat ya da Şeb-i Arus olarak adlandırılıyor. Vuslat; kavuşma, Şeb-i Arus ise; düğün gecesi demektir. Hz. Mevlana’ya göre ölüm; sevgiliye kavuşmadır, sevgiliye kavuşma anı da düğün gecesidir. Ölüm; kimileri için bir son olsa da Hazreti Pir için vuslattır, sevdiğine kavuşmadır, sevdiğine kavuşup düğün dernek kurmadır.
Hz. Mevlana’ya göre “Sırrın anahtarı aşktır, anahtarın açacağı kilit ise ölümdür.” Sırrın anahtarını bulan Hazreti Pir, bu dünyayı zaten kalbinde öldüren, Aşk`ı kana kana içen, Sır`ra erendir...
Rükneddin Şecasi aşkı; ‘’Bardağa dolan ilk şarabı, sakinin sarhoş bakışlarından ödünç aldılar. Dünyanın neresinde bir gönül derdi varsa onları bir araya topladılar, adına aşk dediler.’’ diye tarif eder. Aşkı tarif etmek, kelimelere dökmek mümkün mü? Aşk sadece bu kadar mı? Bu olsa olsa insani aşktır.
Aşk cümlelere, kitaplara sığmaz. Aşk ucu bucağı görünmez, geri dönüşü olmayan bir yoldur. Bu yolda çamurlar da vardır, yolundan alıkoyacak engeller de.
Aşk, İbrahim`i yakmayan ateştir. Aşk, Hira’dır, Tur`dur. Aşk sadece manaya erenlere aşikârdır. Aşk halden hale, cezbeden cezbeye girmektir.
Hasılı vel kelam aşk, hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeye gücü yeten Allah`ın insanın ruhunda tecellisidir. Başka bir şeye duyulan Aşk ise sadece mecazidir.
Nasibin neyse, idrakın ne kadarsa ancak o nispette alırsın. Ne eksik ne fazla…
Manaya eremeyenler, olayın dış yüzünü görürler ve ölüm derler. Sevgiliye kavuşmak, özlenene kavuşmak, aranana kavuşmak aslına dönmektir. Hazreti Pir özlemle, aşkla sevgiliyi arzuladı. O`na kavuşmak için Halik’in halk ettiği âlemlerden vazgeçti. Hatta cennetten bile.
Ölüm dediğin nedir ey can?
Bu düğündür düğün!..
Aşığın maşukuna kavuşması ölüm mü olur?
Bu dünyayı içinde öldürene ölüm mü var?
Hazreti Mevlâna; göklerin ve yerin nurunu, nurun içinde nuru gören, hasretinden zemheride cayır cayır yanan, sahra sıcağında tir tir titreyendir.
Aşk ve manayı kana kana içen Hazreti Pir Sır`rına erdi, Aşk`ına kavuştu.
Tambur inlesin,
Rebab ağlasın,
Keman yalvarsın yakarsın,
Ney istediği kadar sır üflesin,
Kudüm kendini paralasın...
Bu ölüm değil düğündür ey can, düğündür !..
Onlar kaldı, Hazreti Pir sevdiğine kavuştu. Bu ölüm değil Şeb-i Arus`tur ey can, Şeb-i Arus!..
Sırrın anahtarı aşktır. Anahtarın açacağı kilit ise ölümdür. Sırrın anahtarını bulan Hazreti Pir, bu dünyayı zaten kalbinde öldüren, Aşk`ı kana kana içen, Sır`ra erendir...
Hazreti Pir Habib`ine kavuştu. Bu ölüm değil vuslattır, ey can vuslat!..
Manaya eremeyenler, olayın dış yüzünü görürler ve ölüm derler. Sevgiliye kavuşmak, özlenene kavuşmak, aranana kavuşmak aslına dönmektir.
Ne ölümü ey can ne ölümü?
Hazreti Pir özlemle, aşkla sevgiliyi arzuladı. O`na kavuşmak için Halik’in halk ettiği âlemlerden vazgeçti. Hatta cennetten bile...
Bu ölüm mü ey can? Düğün bu düğün...
Gönlünüz nurun âlâ nur dolsun, cümleten muhabbetle, aşkla kalın vesselam.

Kaynak:konyaimza.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.