Mustafa ÖZLÜK
Daldan dala
Okullar açıldı. Milyonlarca öğrenci, öğretmen ve görevli ders başı yaptı. Ancak ne ailelerde ne de öğrencilerde eskisi gibi umut ve coşku var. Coşkuyu okul ihtiyaçlarını karşılamanın güçlüğü de söndürüyor. Oysa ki okumak, bir işe sahip olma ve geleceğe hazırlanma heyecanı demekti. Bugün bu heyecan büyük ölçüde kaybolmuş durumda. Okul bitince başarılı olmak heyecanı çoğu öğrenci de kaybolmuş. Hatta ailelerde aynı kaygı içindeler.
Öğrencilerin ve öğretmenlerin kıyafetleri çok önemlidir. Okula ve kuruma yakışacak şekilde giyinilmelidir. Dışarıdan gelene öğretmen buradayım diyecek imajda olmalıdır.
Öğretmenlerin giyim ve kuşamında okul içinde ve okul dışında çok önemlidir. Dışarıdan gelen hiç tereddüt etmeden durumuna bakarak bu öğretmen olmalıdır diyebilmeli. En uygun olan kıyafet rahat ettirecek olmalı. Ama ciddi görünümlü olmalı, giysileri öğretmenin. Giydiği kıyafet öğretmenliği ve kurumuna yakışır olmalıdır.
Meslek okullarında çocuklar yeterince iş öğrenemiyor, alanlarında donanım kazanamıyorlar. Eğitim programları, öğrencilerin uygulamalı öğrenmesini sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Çünkü eğitim olmadan kalkınma, başarı ve ilerleme mümkün değildir.
Eğitime gerekli önemi vermemek, geleceğin karanlığını seçmektir. Eğitimsiz güzel bir gelecek sadece hayal olur. Eğitim cehaleti ortadan kaldıracak nitelikte olması gerekir. Eğitim bilimsel olması gerekir.
Geçtiğimiz hafta Konya’da iki milyon uyuşturucu yakalandı. Emniyet için büyük başarı ama ülkemiz için derin bir yaradır. Çünkü bu zehirin kökü tam anlamıyla kurutulamıyor. Sorumluluk sadece emniyetin değil; aile, okul, mahalle, toplum herkesindir. “Bana ne!” demek olmaz. Seyirci kalırsak, bu illet bir gün hepimize dokunur.
Uyuşturucu, emperyalizmin en sinsi planlarından biridir. Amaç, milletin kalkınmasını engellemektir. Sağlıklı, huzurlu ve güçlü bir toplum için herkesin bilinçli olması şarttır.
Bir sabah üç kadın cinayete kurban gidiyor. Katil, en güvendiği, en sevdiği kişi… Aile ocağına sığınan kadın, şiddetin kurbanı oluyor. Bir insan, huzuru ve mutluluğu nasıl böyle karartabilir? Bu sorunun cevabı toplumun vicdanında saklıdır.
Pazara gelen insanlar hesaplı alışveriş yapmak istiyor ama fırsatçılıkla karşılaşıyor. Ürün çoksa fiyat düşüyor, azsa karaborsa fiyatına satılıyor. Domatesin alış fiyatı sekiz lira, pazarda satış kırk lira! Böyle ticaret olur mu? Vatandaş ya eli boş dönüyor ya da kredi kartlarıyla ay sonunu getirmeye çalışıyor.
Herkes şikayetçi ama herkes birbirine sırtını dönüyor. Çözüm, hem sıkı denetim hem de ahlaklı ticarettir. Vicdan ve ahlak yerleşene kadar cezalar ağırlaştırılmalı, fırsatçılığa izin verilmemelidir.
Türkiye'nin nüfusu altmış beş milyon iken yirmi ton buğday üretiyordu. Nüfusu seksen altı milyon oldu. Göçmen ve turistler hariç bu nüfus. Hala aynı miktarda buğday üretimi. On tondan fazla buğday ithal ediyoruz. Verimli topraklar üzerinde üretimi artırarak kendi kendimize yeter hale tekrar gelmeliyiz.
Gelecekte mesele sadece pahalılık değil, gıdaya ulaşmak olacak. Uzmanlar, “Toprağına sahip çık, kendin üretirsen yiyebilirsin.” diyor. Bunun için planlama gerekir, planlama da eğitimle mümkündür. Eğitim, geleceğin anahtarıdır. Öğrencilerimizi hayata tam donanımlı hazırlamak zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.