GÜNDEME DAİR…

Zaman eğer ibret alınmazsa tarih tekerrürden ibarettir derler. Yıllardır değişmeyen alışkanlıklar, değişmeyen anlayışlar içinde bir Ramazan ve bayramını daha idrak ettik. Alışılagelmişin dışında olayların yaşanmadığı bir süreç, bu yılda tekrar etti. Sinir uçlarımıza dokunan ne kadar materyal varsa hepsi kullanıldı. İnananlar inançlarının gereğini yaparken, karşı görüşte olanlar adeta meydan okurcasına olabildiğince cüretkardılar.

Yine bu yılda insanlığın baş belası zamanın firavunları, küçük bedenlere, kadınlara mazlumlara ne kadar güçlü olduklarını gösterebilmek için yoğun bir çaba içindeydiler. Ve koca koca adamlar yine kafalarını devekuşunun başını kuma gömdüğü gibi gömdüler. Seyretmekten başka elinden bir şeyler gelmeyenler, en azından sesimiz çıksın diye kahrolsun naraları attı. Ne onlar kahroldu ne de mazlumlar bu güç gösterisinden kurtulabildi.

Rakamlardan ibaret olan her bir can, etrafındaki kaç kişinin hayatının altını üstüne getirdi bilinmez, hani derler ya, ateş yine sadece düştüğü yeri yaktı. En kötüsü de artık rakamların gün geçtikçe yükselmesinin kanıksanmasıydı. Oysa aylardan Ramazan’dı, bir yandan oruçlu ağızlardan dualar uçuyordu Rabbin katına, bir yandan küçük canlar…

Tarih ibret alınmadığı için tekerrür ediyordu, zamanın firavunları, bebeklere, kadınlara mazlumlara ne kadar güçlü olduklarını gösteriyorlardı. Kendi saltanatını yıkacak olan Musaları da kendi bağrında büyüttüğünden habersiz, kendilerinin dünyayı ıslah ettiklerine inandırma çabası… Oysa uzak değil o mazlumlara ve çocuklara “Hangi suç yüzünden öldürüldün diye sorulduğunda” tekvir 9 bilecekler…

Bir Ramazan’ın ve bayramın içinden geçtik, sinelerimizde tarifsiz sancı, bir o kadar da umutla. Allah’tan hakiki bayramlara ulaştırmasını niyaz ederek, hayata kaldığımız yerden devam ediyoruz. Küresel dünyanın her köşesinde ayrı bir sancının ayrı bir zulmün hüküm sürdüğü bu çirkef günlerin bir an önce bitmesi, Gazze’nin ve Doğu Türkistan’ın nezdinde bütün dünyadaki mazlumların gerçek kurtuluşa ermeleri duasıyla…

Üstüne bir de seçim süreci girdi ki, törpülenen sinir uçlarımız birlikteliklerin yerine bir adım daha ayrışmaya doğru evrildi. Gündemin peşinden koşarken, gözümüzün önünde cereyan eden rahmet günlerini, bayramların güzelliğini, baharın taze nefesini maalesef içimize hakkıyla çekemedik.

Yerel seçimlerin öncelikle memleketimize ve şehirlerimize hayırlı olması temennisiyle.

Yerel yönetimlerdeki bayrak değişimi veya aynı hizmet anlayışına devam edecek bir tercih yaptık. Şunu çok iyi biliyoruz ki, dünya görüşü siyasi görüşü ne olursa olsun halkın kendilerini yönetecek olan kadroları seçerken, şahısların hizmet anlayışından ziyade siyasi kutupların tercih ediliyor oluşu, bu sınavdan da pek iyi bir not alamadığımızın açık göstergesidir. Daha huzurlu, daha yaşanır şehirler inşa etmek, dengeli bir hizmet anlayışı gözetilmesi gerekirken, maalesef gündemin yönlendirmesiyle hareket ettik.

Gündem oluşturanların ekmeğine yağ sürerken, farkında olmadan onların bedava askerleri haline geliyoruz. Üstelik aynı fikri savunduğumuz için onları istedikleri yere taşırken adeta bir basamak olduğumuzu fark edemiyoruz. Daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu zamanda en küçük düşünce farklılıklarını bir ayrışma aracı haline getiriveriyoruz. Acıda hüzünde birleştiğimiz gibi güzellikleri yaşarken de birleşebilmenin yolları oluşturmalıyız.

Evet, gündemin peşinden koşarken kendimizden ne kadar fedakârlık yaptığımızı anladığımız gün gündemi oluşturanların, bu işten ne kadar kazanç sağladığını ve onlara bu imkânı kendi ellerimizle hediye ettiğimizi göreceğiz.

Değerlerimizi gündeme kurban etmeden önce, tekrar başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmemiz gerekir. Sıradaki feda edeceğimiz değer ne olacak diye. Işıltılı dünyanın yalanına kapılmadan gündemin rüzgarının esintisiyle savrulmadan önce kendimize gelmemiz gerekir. Yoksa Ramazan iklimini de seçim sürecini de birilerinin istediği şekilde sürdürürüz. Ve sahip çıkmalıyız Ramazan’ımıza ve orucumuza, siyasi tercihimize. Bizim inandığımız değerleri bizden olmayanların değerlendirmesine fırsat vermemeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.